"Efsun," dedi Karan babamları da geçirdikten hemen sonra. Kalçasını koltuğun arkasına yaslayıp beni kendine doğru çekmişti. "Karıcığım," dedi büyük bir gülümsemeyle.
"Efendim sevgilim," diyerek kollarımı boynuna sardım. "Kocacığım," dedim düzelterek.
"Aslında ben seninle bir şey konuşmak istiyorum."
"Seni dinliyorum?" Alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Başını omzuna yatırdı. Uzanıp dudağıma minik bir öpücük bıraktı. Saçlarımı okşadı.
"Ben, düşündüm. Tek başıma da düşünmedim. Serkan, Uygar, baban, babam.. Hep beraber.. Sizin gitmeniz en iyisi olacak." Kaşlarım çatıldı
"Konuştuk ama biz seninle. Biz beraberken güçlüyüz dedik. Dedik Karan. Bir sürü şey dedik. Sen de tamam dedin."
"Evet ama.."
"Aması yok Karan! Bozma günümüzü!"
"Efsun'um, Uygar sizinle gelecek. Yirmi gün. Yalnızca yirmi gün."
"Lanet olsun, tamam. Dur ben olmadan yirmi gün, gör gününü." Gülerek bana yaklaştı. Öpeceği sırada başımı çevirdim.
"Güzelim, yapma böyle. Balım benim, bal kokulum."
"Ne zaman gideceğiz?" dedim surat asarak. "Ve nereye?"
"Maldivler diye düşündüm ben. Yirmi gün kafanızı dinlersiniz, tatil yapmış olursunuz. Sıcaktır orası. Gece uçak var. On birde. Sekiz veya bilemedin dokuz saat sürüyor zaten uçuş. Sabah indiğinizde on veya on bir civarı olur saat."
"Anladım."
"Nefesim," dedi boynuma eğilip derin bir nefes alarak. "Yapma böyle."
"Yapmıyorum bir şey."
"Saklama gözlerini benden. Güzel gözlüm benim." Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Daha fazla dayanamayıp dudaklarına yaklaştım.
"Sık sık ara ama beni, olur mu?"
"Tabii ki balım, her saat." Güldüm. "Bu arada sana bir şey daha söyleyeceğim."
"Ya bir haber daha kaldıramayacağım vallahi." Güldü hafifçe. Yanağımı öptü.
"Annem bize bir hediye almış." Ceketinin cebinden kırmızı bir kutu çıkardı. "Aslında, bana azar çekti verirken. "Karına yüzük takmayı biliyorsun, kendin boş kalfa dolaşıyorsun, tak bunu parmağına, dedi. Evet tam olarak böyle söyledi." Kutuyu açtığında içinde iki alyansı görmüştüm.
"Ne kadar doğru söylemiş. Annene olan saygım her geçen gün artıyor. Hele de ben yokken, o yüzüğü çıkarırsan, kafanı kırarım." Kahkaha attı.
"Bu yüzüğü şimdi takıyorum," kendi yüzüğünü aldı ve sol yüzük parmağına taktı. "Ancak beni kefene sararken çıkarırlar." Gülümsedim. Diğer yüzüğü çıkarıp elimi tuttu ve nazikçe sol yüzük parmağıma taktı. Sağ taraftaki yüzüğümü de çıkarıp ben üzerine taktım.
"Karan, bugün taktığımız yüzükler, ikimizin de parmağından çıkmasın, olur mu?"
"Asla meleğim. Asla çıkmayacak." Ellerimi yanaklarının üzerine koyup dudaklarını öptüm.
"Yirmi gün göremeyeceğiz zaten, gidene kadar doya doya öpeyim istiyorum." Bir eli belimden gelinliğin yanındaki fermuara kaydı. Ben de hızla gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Bir anda kucağına aldığında resmen çığlık atmıştım. Kahkaha attığımda o da bana eşlik etmişti. Odaya ilerlediğinde hâlâ gülerek dudaklarını öpüyordum. Sırtım yatakla buluştuğunda bacaklarımı beline sardım. "Ben de bu sefer senin kulaklarını mı kapatsam?" dedim sırıtarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Novela JuvenilKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...