Gülümsemeye çalıştım. "Seni seviyorum," dediği anda telefonu çevirdi Gökhan. Ben de bile diyememiştim. Ben de seni seviyorum sevgilim. Çok seviyorum.
Gökhan birden ayağa kalktı ve akşamdan beridir karnımda vurduğu yere bir kez daha vurdu. Sessizce inledim sadece. Sesim çıkmadı bile. Karan bağırdı benim yerime ama Gökhan'ın umurunda bile olmadı. Bir tekme daha attı. Bir tekme daha. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
"Öldüreceğim seni!!" diye bağırdı telefonun öbür ucundaki Karan. "Öleceksin!!" Gökhan telefonu kapattı. Sinirle geriye çekildi ve bir tekme daha attı. Ardından ise yanımdan gitti. Titreyen ellerimle karnıma dokunmaya çalıştım ama öyle çok acıyordu ki.. Parmaklarımı dokunduramadım bile. Hıçkırarak ağlamaya başladım.
Allah'ım, canımı alacaksan şimdi al. Almayacaksan da dayanma gücü ver Rabb'im. Yalvarıyorum dayanma gücü ver.
Gözlerimin yeniden kapandığında hissettim. Annemin yanına mı gidiyordum? Ölecek miydim yoksa bu bir dayanma gücü müydü?
...
"Ulan ben sana bu kadının kılına zarar gelmeyecek demedim mi?!" Gözlerimi zorlukla araladığımda aynı yerde yatıyordum. Tanıdık bir ses vardı bu sefer içeride. Patronumun sesi. Ceyhun.. O an aklıma başka bir hatıra düştü. Ceyhun, abimi arayıp Karan'ın işini kabul etmemesini söylemişti. Karan hasmım demişti. Ceyhun mu Gökhan'dan beni kaçırmasını istemişti? "Siktir git gözüm görmesin seni! Defol!" Kapı sesi doldurdu kulaklarımı. Ardından başka birinin ayak sesleri. Ceyhun..
Karşıma geçip dizlerinin üzerine çöktü. Başıma dokunmak için elini uzattı ancak hâlimi görünce vazgeçmiş gibi duruyordu. "Ne yapmış böyle sana.. Ayağa kalkabilir misin?" Boğazımdan kalkamayacağımı anlatırcasına bir ses çıkardığımda elleri yavaşça önce sırtımın altından, sonra da dizlerimin altından dolanıp rahatlıkla kaldırdı. Arkamda bir yatak varmış, ben bunu şimdi fark ediyordum.
Beni yatağa yatırdı usulca. Ellerinin değdiği yerler öyle çok acıyordu ki gözlerimden usul usul yaşlar akıyordu. "Şu an işime yarıyor diye bir şey yapmıyorum. Görevi bitsin, sana yaptıkları için onu kendi ellerimle öldüreceğim Efsun."
"Benden ne istiyorsunuz?"
"Aslında senden istediğim bir şeyler var ama bunları zorla yapmayacağım. Güzellikle geleceksin bana. O sevdiğini sandığın adamın nasıl biri olduğunu anladığında, kendi ayaklarınla bana geleceksin."
"Bırak beni."
"Henüz değil. Ben şimdi gidiyorum. Gökhan burada olacak. Birkaç saate bulurlar zaten seni. Birkaç saat dayan, olur mu?" Başımı salladım yavaşça. Gülümsedi. Gitti. On dakika geçmeden Gökhan girdi içeri.
"Ulan senin yüzünden bir dayak yemediğim kaldı!" Saçlarıma asıldı. Yere çekti yeniden. Yere düşmemle vücudumdaki tüm yaralar varlığını yeniden hissettirmeye başladı. Bir eli boğazımı nefesimi kesmek istercesine sıkmaya başladı. Diğer eli de yüzüme tokat atıyordu. Sert tokatlar.
Ne zaman bitecekti bu zulüm? Ne zaman? Ölmek istiyorum. Annemin yanına gitmek istiyorum. O an kafamın içinde bir yerlerde Karan'ın sesi yankılandı.
İkimiz de nefes aldığımız sürece umut var. Ben umudumu kaybetmedim. Sen de kaybetme.Nefesim gerçekten kesilmeye başladığında beni bir çöp torbası gibi kenara attı. Ağzıma dolan kanı tükürdüm. "Neden?" dedim nefes nefese. "Neden yapıyorsun bana bunu?"
"Çünkü benim olmayacaksan öl daha iyi."
"İnsan.. Se-sevdiğine kıyamaz. Sen.. Bana hep kıydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...