46. Bölüm: Yeşil

118 1 0
                                    

"İstanbul'a hoş geldin anneciğim," dedim Özgür'ü kaldırıp arabanın camından İstanbul Boğazı'nı gösterdim. Başımı çevirip Karan'a baktığımda arabayı dalgın bir şekilde kullanıyordu. Kulağı ise bizde değildi. "Bak, bu 15 Temmuz Köprüsü. Bu da, Kız Kulesi. Büyüdüğünde sana hikâyesini anlatacağım. Sonra beraber kralın güzel kızına üzüleceğiz."

"Kral kızını kendine yakın tutup koruyacağına bir kuleye hapsetmeseymiş," dedi Karan. Başımı çevirdim.

"Haklısın. Herkesin koruma yöntemi farklı herhâlde." Elini uzatıp Özgür'ün elini tuttu. Uzanıp dudaklarını bastırdı eline. Özgür'ün koltuk altından tutup kaldırdım ve etrafı göstermeye devam ettim. Minik ayaklarını sallayarak etrafa bakındı.

"Babam," dedi en yürekten bir sesle. "Bak, karşıda Kız Kulesi'ne delilerce âşık olan Galata Kulesi var. Annen sana Kız Kulesi'ni anlattıktan sonra beraber oraya çıkarız belki. Ben de sana birbirlerine olan aşklarını anlatırım. Sonra da annene olan aşkımı." Gülümsedim.

"Oğlum," dedim onu yeniden kollarımın arasına yatırarak. "Bakma babana, ben onu daha çok seviyorum."

"Hadi ya?" dedi gülerek. "Öyle mi?"

"Öyle," dedim ben de gülerek. Yeniden yola çevirdi bakışlarını. Yüzündeki gülümseme ufak ufak silindi. "Ne oldu?"

"Hiç," dedi yeniden gülümsemeye çalışarak. Beceremedi. "Sadece.." Sustu.

"Sadece ne?"

"Sadece her şeye rağmen sizinleyken gülümseyebiliyorum. Sadece bir anlığına. Bir anlığına her şeyi unutuyorum biliyor musun? Az önce hayal ediyordum, Özgür'e bahsettiklerimizi anlatıyoruz.. On sene sonra belki. Belki on beş. Unuttum bugünü. Ama biz bugündeyiz. Şu anı yaşıyoruz."

"Şu anı yaşıyoruz Karan. Şu an bu arabanın içinde, üçümüzüz. Şu an böyle. Beş dakika sonra böyle değil belki ama şu an böyle. Anladın mı Karan? Şu an unutabiliyorsan unut her şeyi. Sonra hatırlamamız gerekirse hatırlarız zaten." Arabayı sağa çekti.

"Yürüyelim mi biraz?"

"Olur," dedim gülümseyerek. Arabadan indiğimizde Karan arka koltuktan kanguru ana kucağını alıp kendine taktığında ben de Özgür'ü yerleştirdim. Kemerlerini bağladım. Karan başının üzerini öptüğünde ben de arabadan çantamı aldım. Bir kolunu Özgür'e sardı, diğer eliyle elimi tuttu. Beraber yürümeye başladık. Sahil kalabalıktı. Havalar iyice soğumadan herkes kendini sahile vurmuştu anlaşılan. Balık tutanlar, bir köşede arkadaşlarıyla oturanlar, ailecek vakit geçirenler, sevgilisiyle buluşanlar.. Fazla kalabalıktı ama bu kalabalığı bile özlemiştim. Özgür babasının kucağında uyuyakalırken ben sevdiğim adama biraz daha sokuldum. Bir köşede büyük teneke kutuların içinde çiçek satan yaşlı bir kadının yanından geçerken Karan kadına doğru ilerledi.

"Kolay gelsin," dediğinde yaşlı kadın yüzüne büyük bir tebessüm kondurup bize baktı.

"Sağ ol oğlum. Maşallah, sizin mi bebeğiniz?"

"Evet," dedim gülümseyerek.

"Allah torununu tombalağını da gösterir inşallah."

"Amin," dedi Karan hızla. "Teyzem güzel karıma en tanelerinden bir buket yapar mısın?"

"Yapmam mı oğlum? Hemen." Gülümseyerek parmak uçlarıma çıkıp yanağına bir öpücük bıraktım. Güler yüzlü kadın hazırladığı buketi bana uzattığında Karan cebinden çıkardığı parayı uzattı. "Üstünü vereyim oğlum bekle."

"Kalsın teyze," dedi Karan. "Sen karımın yüzünde ufacık bir tebessüme sebep oldun."

"Allah sizi hiç ayırmasın," dedi yaşlı kadın.

EfsunkârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin