Saatler geçmişti oğlumun benden koparılmasının üzerinden. Minik bebeğim kim bilir ne kadar ağlamıştı. Acıkmıştı.. Süt veremiyordum. Oğlum henüz iki aylık bile değildi. Emmesi gerekiyordu. Benden uzaktaydı. Tugay Bey benim için bir oda hazırlatmıştı ancak rıhtımda oturuyordum. Omuzlarımda bir battaniye vardı üşümemem için. Peki ya oğlum? Hızla omuzlarımdan attım battaniyeyi. Oğlum üşüyordu orada. Ben nasıl ısınabilirdim? Gözlerimden yaşlar aktı. Ellerimdeki sargılara baktım. Tugay Bey sarmıştı, küçük bir kız çocuğunun ellerini sarar gibi özenli ve şefkatli sarmıştı hem de.
Saatin tam dört olduğunu gördüğümde hızla Karan'ı aradım. Saat başı arıyordum ama son üç aramamda olduğu gibi, dördüncü aramamı da açmamıştı. Merak etme demişti. Bulacağım demişti ama nasıl merak etmezdim ki? Benden uzak olduğunu düşündükçe kendimi yerden yere vurasım geliyordu.
Çantama koyduğum kıyafetlerindeb biri dizlerimin üzerindeydi. Derin bir nefes alıp ağlamaya devam ettiğimde omuzlarım sarsılıyordu. Omuzlarıma konulan battaniye ile hızla bakışlarımı çevirdim. Tugay Bey de uyumamıştı. "Tugay Bey," dediğimde gülümsedi ve yanıma oturdu. "Uyumadınız mı?"
"Hayır," dedi başını iki yana sallayarak. "Evladını kaybetmek nedir bilirim ben," dedi derin derin iç çekerek. "Ben de kızımı kaybettim, Özgür'den daha küçüktü benden alındığında. Sadece bir kez gördüm. Kokusunu bir kez içime çektim. Bir kez dokundum kızıma. Sonra benden aldılar. Emir'le baş başa kaldık."
"Beni anlıyorsunuz öyleyse," dedim gözlerimi silerek. Başını salladı. "Yanlış anlamazsanız, kızınıza ne oldu?"
"Kaçırdılar."
"Ne?" dedim hızla. "Bulamadınız mı?" Gözlerimden yaşlar süzülürken içime büyük bir ağırlık oturmuştu. Bir yandan da Karan'ı arıyordum.
"Buldum ama alamadım. Çok karışık Efsun. Kızım sağlıklı olacaksa, mutlu olacaksa varsın benimle büyümesin dedim. Dokunmadım. Ama bak şuramda," dedi elini kalbinin üzerine bastırarak. "Hâlâ, yıllardır buramda büyük bir ağrı var, acı var. Geçmiyor, geçmeyecek, biliyorum. Ölürken son nefesimde de kızımı sayıklıyor olacağım."
"Ya ben de oğlumu göremezsem?" dedim gözlerimden akan yaşlarla. "Ya oğlumu bulamazsam?"
"Senin durumunla benim durumum çok farklı Efsun. Karan ve Emir.. Bulacaklar Özgür'ü. Ama biraz dinlenmen gerek. Oğlun seni böyle görmesin. Uyuman gerek, biraz da olsa."
"Oğlum gelmeden gözüme uyku girmez benim," dedim başımı iki yana sallayarak. "O gelsin. Öyle. Kim bilir kimin yanında şimdi. Karnı da açtır. Ağlıyordur kesin. İki aylık bile değil, anne sütü gerek ona. Mama yiyemez. Bana ihtiyacı var. Benim de ona. Uyuyamam. Oğlum gelmeden olmaz." Bakışlarımı karanlık boğaza doğru çevirdim. Köprünün ışıklarına baktım. Üzerinde nokta kadar küçük görünen arabalara.
"Oğlun yarın seninle olacak Efsun. Biraz dinlen sadece." Başımı geriye doğru yasladım. Gözlerimi kapattım.
"Yarım saat," dediğimde hafifçe güldüğünü duydum.
"Yarım saat," diyerek tekrar etti beni. Saatlerdir verdiğim uyanık kalma mücadelem son bulmuştu. Gözlerimi yumduğum gibi uyku beni bir anne misali sarıp sarmalamıştı.
...
Gözlerimi hafifçe araladığımda birinin kucaginda olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. Karan mıydı? Fazla uykuluydum, anlayamıyordum.
Sırtım yatakla buluştuğunda üzerimin örtüldüğünü hissettim. Saçlarımı bir el okşadı. Babam mı gelmişti?
Ya da abim? Rüya mıydı yoksa? Annem miydi? Çünkü saçlarıma dokunan el aynı annemin eli kadar yumuşak bir şekilde okşuyordu. Şefkatle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...