Elini tutup odama doğru ilerledim. İçeri girdiğimizde ışığı açmadan yatağıma ilerledi. "Üzerimi değiştireceğim." Başını salladığını fark ettim yavaşça. Oda karanlıktı ancak camdan minik bir ışık sızıyordu. Üzerimi çıkarıp geceliklerimden birini aldım. Koyu kırmızı, hatta biraz da bordoya kaçan bir renkti. Kısa ve açıktı ancak sorun değildi. Banyoya girip elimi ve yüzümü yıkadım. Eve geldiğimden beridir kaşlarım çatık gezdiğim için başım ağrıyordu. Hem de ciddi derecede. Yatağın yanına oturup lambayı yaktım. Çekmeceden bir ağrı kesici alıp komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su döktüm. Sudan birkaç yudum alıp ağrı kesiciyi mideme gönderdim. Bardağı bırakıp ışığı kapattım. Yanına uzandığımda kolları belime sarıldı. Beni kendine doğru çekti.
"Başın mı ağrıyor?" diye sorduğunda başımı salladım ama fark etmeyeceğini anladığımda mırıltılı bir ses çıkardım.
"Hı hı." Bir eli yavaşça belimden çözüldü. Alnıma çıkıp nazik ama etkili hareketlerle ovmaya başladı. Birkaç dakika ovduktan sonra elini tuttum. "Teşekkür ederim." Birkaç dakika sadece birbirimizi sarıldık. Kokusu ciğerlerime doldururken eğer onunla yaşlanamadan öleceksem o an, bu an olmalı diye düşündüm. Ona böyle sarılırken ve kokusunu böyle içime çekerken. "Bugün, benim yüzünden toplantını yarıda kestin. Fazla tepki gösterdim. Özür dilerim. Ama bir an kapımda görünce ve Caner yanıma gelip bana bir silah verince.. Ne yapacağımı bilemedim. Özür dilerim." Sakince dinledi beni. Bölmedi ve hatta Birkaç saniye cevap da vermedi. Uyumuş muydu acaba? Sıkıntılı bir nefes verdiğinde uyumadığını anladım.
"Özür dileyip durma balım. Haklısın, söylemem gerekirdi. Düşüncesizce davrandım."
"Ben de."
"Özür dilerim." Gülümsedim. Yanağını büyük ve sesli bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum."
"Seni seviyorum," diye karşılık verdim hızla. Yüzüne koydum bir elimi. Sakallarının okşarken diğer eli bacağımı tutup üzerine çekti. Parmakları kalçamın altında dolaştığında içli birkaç nefes aldım içime. "Şöyle dokunma bana." Dudağının kenarına bir öpücük bıraktı.
"Neden?"
"Çünkü muhtemel yan odada abim var. Ve bu sefer de başka birileri tarafından yarım kalırsak bu üç olacak. Caner'in verdiği silah koruma amaçlı olmaktan çıkacak." İlki Rize'de, çardaktaydı. Komşu bağırmıştı ve biz de kaçmıştık. İkincisi dağ evinde mutfaktaydı, abim kapıyı yumruklarıyla delecekti ve üçüncüsü de burada olabilirdi.
"Haklısın," dedi gülerek. "Zaten bunu baş başayken yapmamız gerek değil mi? Ben balımın güzel dudaklarını kapatmak istemiyorum. Güzel sesinle adımı inlerken seni.."
"Karan."
"Duymak istiyorum diyecektim," dedi gülerek.
"Hııı, aynen canım. Yedik biz de." İki elini tutup vücudunun geri doğru ittirip kucağına çıktım. Kollarına hızla dizlerimle basarak çıldırtıcı dokunuşlarını engelledim.
"Efsun," dedi sessizce. "Emin misin yavrum?" Güldüm hafifçe.
"Sevişmeyeceğiz sevgilim, ama bu sefer benim yüzümden yarım kalacağız." Kaşları havalandı hızla.
"Öyle bir şey olmayacak."
"Görürsün." Kollarını çekmeye çalıştığından izin vermedim. Hızla eğilip dudaklarının öptüm. Sertçe. Asla nazik olmayacaktım. Başını kaldırıp dudaklarını daha sert bastırdı dudaklarıma. Alt dudağımı ısırıp çekiştirdi. Hızla dudaklarımı geri çekip göğsünden ittirerek yatağa doğru bastırdım. Zaten kısa olan gecelik belime kadar toparlanmıştı. Altımda ise siyah tangam vardı. Biraz geri doğru gelip tam erkekliğinin üzerine oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...