Gece ilerledikçe mekân daha eğlenceli bir hâl almaya başlamıştı. Canlı müzik başlamıştı. Hatta tüm masalar hem kendi sesleriyle hem de ritmik alkışlarıyla şarkıya eşlik ediyorlardı.
"Gönül gözüm kapalı,
Bilerek sana yanılıyorum.
A penceresi aralı,
Her yerine bayılıyorum.Yavrum baban nereli?
Nereden bu kaşın gözün temeli?
Sana neler demeli?
Ay seni çıtır, çıtır yemeli."Şarkılar eğlenceli olunca ne kadar içerse içsin sarhoş olmuyor gibiydi insan. Yine de kontrollü olmakta fayda vardı. Ben üç duble içmiştim. İrem'e de dörtten fazlasına müsaade etmemiştim.
"Buraya yarın akşam da gelelim," derken elindeki soğuk limonatayı yudumluyordu.
"Olur," dedim gülümseyerek. "Beğenmene sevindim."
"Beğenmek ne demek?! Bayıldım! Her yaz rotamız Alanya olsun artık. Âşık oldum ben buraya."
"Seneye Fethiye'ye gideriz."
"Olur," dedi hemen. Evet, İrem ikili ilişkilerde de böyleydi. Hemen her şeyden vazgeçebiliyordu. Bu gece aşk acısı çekiyorsa sabaha başka biriyle kahvaltı randevusu ayarlıyordu. Rahatlığı mükemmel derecedeydi. Onun bu hallerini seviyordum.
"Ben bir tuvalete kadar gideceğim," dediğimde başını salladı. Çantamı alıp içeri geçtim. Önce tuvalete gidip işlerimi hâllettikten sonra saçımı başımı düzeltip makyajimı tazeledim. Sonra ise kasaya gidip masada hesap ödeme tartışması çıkmaması açısından hesabı ödedim. Yeniden masaya döndüğümde İrem kollarını kaldırmış şarkıya oturduğu yerden kıvırarak eşlik ediyordu. Bu hâline kahkaha atarak onu video çekmeye başladım. Video çekmeye başladığımı fark ettiğinde kıvırtmalarını daha özenli ve düzgün yapmaya çalışmıştı ancak becerememişti. Çakırkeyif olmuştu bile.
Şarkı bittiğinde üzgün bir ifadeyle dans etmeyi bıraktı. "Ama ben dans ediyordum!" diye söylendi.
"Kalksak mı artık?" dediğimde elindeki limomata bardağında kalan birkaç yudumluk limonatayı içiyordu. Başını salladı.
"Evet geç oldu." Saat bir buçuğu geçmişti. "Hesabı istesene."
"Ödedim ben. Hadi gidelim."
"Ya," dedi çatık kaslarla. "Bak, yarın akşamki hesap bende. Ödersen seni denizde boğarım."
"Tamam," dedim gülerek. Telefonumu çantama koyup ayağa kalktım. Çıkmak için içeri girdiğimizde Hakan Bey bizi görüp yanımıza gelmişti.
"Gidiyor musunuz?"
"Evet, geç oldu. Bugün yorulmuştuk zaten. Gidelim."
"Memnun kalmadığınız bir şey var mı?"
"Hayır her şey çok güzeldi," dedim gülümseyerek. Hakan Bey de gülümsedi.
"Sevindim. İyi geceler o hâlde. Size bir taksi çağırayım mı?"
"Ef, Allah için yürüyelim," dedi İrem.
"Bence de," dedim gülümseyerek. "Teşekkür ederim düşündüğünüz için. Kolay gelsin." Beraber mekândan çıktığımızda fazla kalabalık olmayan yollarda yürümeye başladık.
"Ay çok yedim, kusacağım galiba."
"Sakın," dedim hızla. O kusarsa sanırım ben de kusardım.
"Marinadan gidelim mi? Deniz havası iyi gelir belki." Yolumuzu uzatmış olacaktık ancak sorun olmazdı bence. Marinaya doğru ilerlemeye başladığınızda etraf fazla sessizdi. Başımı çevirip sol tarafımızdan yan yana dizilmiş teknelere baktım. Ardından ise çantamdan telefonumu çıkarıp bir şarkı açtım. Enerjik şarkıya eşlik ederken seke seke gidiyordum resmen. Hatta İrem'i geçmiş hemen önünde geri geri yürümeye bile başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Fiksi RemajaKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...