Sağ göğsüme indi önce bakışlarım. Beyaz elbisem kanımın rengini alırken dizlerimin üzerine düştüm.
"Efsun!" Karan'ın sesi.
"Efsun!!" Babamın sesi.
"Kardeşim!!" Abimin sesi. Diğer sesler boğuktu. Dizlerim yere öyle sert çarpmıştı ki göğsümdeki dayanılmaz acı dışında o acıyı hissetsem ağlardım. Anne, sen de böyle mi hissettin? Böyle mi canın yandı?
Biri kollarını sardı hızla bana.
"Ambulansı ara Timur!" Bir kadın sesi. Benim annem değil. Annemin sesi nasıldı ki? İnsan unutmaya önce sesinden başlarmış, öyle diyorlardı. Öyleymiş. Annemi kaybedince anladım.
"Güzelim kapatma gözlerini, n'olur aç. Bak bana." Karan yalvarıyordu. Gözlerimi ne zaman kapatmıştım ki? "Efsun yalvarırım bak bana."
"Efsun yaşayamam," dedi babam. "Annenden sonra senin kaybını yaşayamam. Kaldıramam. Yapma bunu."
"Abim, aç gözlerini. Hadi abiciğim. Söz, hiç kızmayacağım. Yeter ki aç gözlerini, bak bana." Gözlerimi yavaşça araladığımda her şey çok bulanıktı. Karan'ın yüzü karşımda olmalıydı.
"K-Karan.."
"Söyle Efsun'um. Konuş benimle. Lütfen konuş."
"Be-Beyaz yakışıyor.. De-demiştin. K-Kan oldu."
"Kırmızı hiç yakışmıyor," dedi dolu gözlerle. Gözlerim yeniden kapandı. "Efsun! Kapama gözlerini! Yapma bunu bana Efsun."
"Babam. Babam uyan. N'olur uyan. Yaşayamam ki ben sensiz. Sen benim göz bebeğimsin. Gözümün nurusun. Kendimden bile sakındığım biriciğimsin yapma bunu bana Efsun. Yaşayamam."
"Annemin de," dedim yutkunmaya çalışarak. Gözlerimi açmaya gücüm yoktu. "Canı.. B-Bu kadar.. Ç-Çok mu yandı?" Birileri konuşuyordu ancak sesler artık daha boğuk geliyordu. Daha uzaktan. Onlar mı uzaklaşıyorlardı benden. Nereye kaybolmuştu herkes? Sesler tamamen yok olurken tamamen bir karanlığa gömüldüm.
...
İlahi bakış açısı:
Herkesin gözlerinde yaş, yüreğinde hüzün öylece bekliyordu gelecek iyi haberi. Evet. Herkes iyi haber bekliyordu çünkü diğer türlüsünü nasıl yaşarlar bilmiyorlardı.
Karan ve Fırat düşünüyordu sadece diğer türlüsünü. Karan ne yapacaktı ona bir şey olursa? Yaşayamazdı. O kadının kokusuyla nefes alıyordu Karan. Nefesi kesilen bir insan yaşayabilir miydi? Hayır. Asla.
Fırat ne yapacaktı? Aslında yapılacak olan belliydi. Deli gibi sevdiğin karısının acısından sonra kızını kaybetmeye dayanamazdı. Oğlu vardı, onu da düşünmek zorundaydı. Serkan ailesindeki diğer iki kişiyi de kaybederse ve yalnız kalırsan toparlayamazdı.
Serkan'a göre ise iyileşecekti Efsun. Emin gibiydi. Başka bir ihtimâl yokmuş gibi davranıyordu. Sanki, ölüm, bu ihtimâller dahilinde değilmiş gibi. Tüm romanlar, kurgular, hikâyeler bir masalmış gibi mutlu sonla bitmesi gerekiyordu ona göre. Peki öyle mi olacaktı?
Umut eden, çabalayan sadece onlar değildi. Doktorlar uğraşıyorlardı önlerinde yatan, hiç tanımadıkları bir kadın için.
"Caner," dedi Karan sesindeki titreyen tınıyı yok etmeye çalışarak. İşe yaradığını sanmıştı ancak Caner duymuştu, fark etmişti. "Ceyhun mu?" Bunu öyle bir öfkeyle sokmuştu ki.. O adamı hücrelerine ayırsa yine de içindeki o hırs, öfke geçmeyecek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
JugendliteraturKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...