Başımı çevirdiğimde Emir arkamdaydı. "Niye geldin?" dedim bakışlarımı uyuyan Rüzgâr'a çevirerek.
"Konuşmak istersin diye düşündüm." Derin bir nefes aldığımda gözlerimden akan birkaç damla yaşı sildin.
"Yanlış düşünmüşsün." Yanıma gelip kollarını çitlere yasladı. "Bugün doğdu, ismini Rüzgâr koyduk. Erkek."
"Neden bana bağırmıyorsun?" Başımı çevirip yüzüne baktım.
"Neden sana bağırayım?" diye sordum çatık kaşlarla. Önce derin bir nefes alıp bana bakmadı. Sonra ise yavaşça başını çevirip yüzüme baktı.
"Başından beridir biliyordum. Yıllardır biliyordum. Yıllardır."
"Bağırmak istesem ilk kişi sen mi olursun? Hı?" Yutkundu yavaşça. Ateş yanıma yaklaştığında yüzünün üzerini okşadım.
"Haklısın. Böyle hayal etmemiştim."
"Kabullenmemi mi bekliyordun Emir?" dedim hızla. Ne yapmamı bekliyordu? Kardeşim deyip boynuna atlamamı mı? Babacığım deyip bağrıma basmamı mı?
"Aslında, bunu hayal etmiştim. Ama sen düşüncelerini bugün çok net, ifade ettin. Yani, en azından bana ifade ettin." Benim tek bir kardeşim var, o da abim demiştim. Ondan bahsediyordu. "Aslında ben.. O gün, ilk karşılaştığımızda biliyordum kabul etmeyeceğini ama sonrasında sen, Efsun.. Davranışların.. Gözlerimin içine bakıp gülümüyordun, umutlandım."
"Emir.." Başımı iki yana salladım. "Benim kafamı dinlemeye ihtiyacım var. Ne yapacağımı bilmiyorum. Nasıl davranmam gerektiğini de. Kollarımda öldü ve ben hiçbir şey yapamadım diye yıllarca kendimi yedim bitirdim. Şimdi karşımda. Ne yapacağımı bilmiyorum."
"İntihar etmeye kalktığını bilmiyordum."
"Çok çaresizdim. Çok. Yaşamak istemiyordum."
"Peki şimdi?" diye sordu.
"Annesiz kalmak nedir biliyorum, o yüzden bunu oğluma yaşatmamak için gerekirse hayata sıkı sıkı tutunurum."
"Özgür," dedi derin bir nefes alarak. "Çok şanslı bi' bebek. Senin gibi bir annesi olduğu için."
"Emir," dedim bakışlarımı yüzüne çevirerek. Karşımdaki adama baktım uzun uzun. Eğer tüm bunlar olmasaydı nasıl olurdu her şey? Ben, Tugay Beye mi baba diyecektim? Abim peki? Ona ne olacaktı?
Devam etmem için yüzüme bakıyordu ama ben söyleyeceklerimden vazgeçmiştim bile. "Hiç." Gözlerimden birkaç damla yaş aktığında bana doğru bir adım attı. Çekilirim sandı belki bilmiyorum ama durdu. Çekilmedim. Belki de buna ihtiyacım olduğu içindi. Bir adım daha attı bana doğru. Kokusunu hissetmeye başladım. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda gözlerinin dolduğunu fark ettim. Bir elini kaldırıp önümdeki saçları omzumun arkasına doğru itti."Serkan'a baktığın gibi bana bakman için canımı bilr verirdim." Bunu söylemesini beklemiyordum. Afallamıştım. Uzun uzun baktı gözlerime. Bir şey söylememi bekledi belki de. Bilmiyorum. Tek kolunu bana sarıp kendine doğru çekti. Diğer elini de belimde hissettim. İki yana düşen ellerimi kaldırdım yavaşça. Gözlerimden yaşlar boşalırken daha fazla ağlamaya başladım. Sırtımdan aşağıya dökülen saçlarımı okşadı. "Bunun nasıl bir duygu olduğunu bilemezsin." Kollarımı sardım hızlıca beline. "Her şey geçecek," dedi sessizce. "Her şey."
"Çok istiyorum," dedim ağlayarak. "Geçsin, n'olur geçsin."
"Geçecek." Daha sıkı sarıldı. Emir'in de bir suçu yoktu ki. Ona nasıl kırabilirdim? Burnumu çektim. "Ağlama artık, Özgür hissedecek. Bebek ağlaması çekemem şimdi," dedi dalga geçer gibi. Kendimi tutamayıp güldüğümde geri çekilmiştim. Gülümsedi. Elleri yüzümü tuttu. "Ağlamayı kes ve güçlü ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...