2 ay sonra:
26 Kasım Pazartesi 2020:"Küçük beyin kilosu da gayet yerinde," dedi Gizem gülümseyerek. "Boyu da normal. Herhangi bir sorun yok."
"Ek gıdaya başlamam gerekiyor mu?" diye sorduğumda Karan, Özgür'ü kucağına alıyordu.
"Olabilir," dedi başını hafifçe sallayarak. "Bu aylarda yoğurt, meyve püresi, ya da blenderla çekilmiş sezbe çorbaları tüketebilir bebekler. Aynı zamanda dört aylık bebeklerde uyku gerilemesi dediğimiz bir sorunla çok karşılaşıyoruz. Özgür her geçen gün büyüyor ve ilk haftalarda uyuduğu kadar uyuma ihtiyacı hissetmiyor. Bu da bebeğin uykuya daha zor dalma gibi sebeplere yol açabiliyor. Aynı zamanda bu haftalarda bebekler anne ve babalarını yanlarında daha çok istiyorlar. Uyku aralarında uyanıp ağlamalar artabilir. Òzgür'ün ilerlemesi gayet normal. Bu aylarda tutma refleksi de daha fazla gelişir. Yani, eline ne verirseniz ağzına götürme zamanları geldi demektir." Gülerek Özgür'e çevirdim başımı. Biraz daha konuştuktan sonra ayrılmıştık Gizem'in yanından.
Bu iki ayda pek bir şey değiştiği söylenemezdi. Kaan o günün üzerine kimseyle tek kelime etmeden çekip gitmişti. Nereye gittiğini bile bilmiyorduk. Karan kardeşini arıyordu, yine. Konuşmak istiyordu çünkü. Hâlide anne ve annem aynı evde kalıyorlardı ve öğrendiğime göre de Tugay Bey, annemi hiç yalnız bırakmıyormuş. Emir'in maçına gitmiştik, gördüklerim karşısında şoke olmuştum çünkü ikizimden böyle bir performans asla beklemiyordum. İnanılmazdı. Tabii bunu ona söylememiştim. Abim ve Emir'in arası da bayağı iyiydi, abim başta kabullenmekte zorlansa da Emir'i seviyordu, biliyordum. Karan şirkete yeniden gitmeye başlamıştı. Aynı zamanda, yarın bizim Karan'la evlilik yıl dönümümüzdü. Aramızda bu konuyla ilgili bir şey konuşmamıştık ama unutmamıştır diye düşünüyordum. İnşallah.
"Eve bırakayım mı sizi?" diyerek bana doğru baktı kısa bir süre. Yeniden yola çevirdi bakışlarını.
"Yok ya, sen en iyisi bizi ileride bir yerlerde indir, benim alacak şeylerim var."
"Ne alacaksın?" dedi merakla. Hediye bakacaktım da, bunu sana söyleyemem kocacığım.
"Akşama görürsün," dediğimde dudakları kıvrıldı. Elimi tutup üzerini öptü.
"Meraklanıyorum," dediğinde kendimi tutamayıp gülmüştüm.
"Pelin de gelecekti zaten. Bu sabah da Zeynep'le konuşum. Rize'ye gitmişler."
"Ben de konuştum Uygar'la. Biraz burada takılacağız dedi. Kavga etmişler sanırım, söylemedi ama."
"Uygar çocuk istiyormuş," dedim Zeynep'in söylediklerini söyleyerek. "Zeynep'in pek istediği söylenemez." Arkadan Özgür'ün kendince çıkardığı sesleri duyunca başımı çevirip pusetinde yatan Özgür'e baktım. Elinde küçük bir peluş civciv oyuncağı vardı. Ona baktığımı gördüğünde oyuncağı koltuğa doğru attı. "Anneciğim, atma ama oyuncaklarını." Komik bir şey söylemişim gibi gülmeye başladığında uzanıp Yeniden oyuncağını verdim eline. Bir kez daha attı. "Anneciğim kendimi süs köpeği gibi hissetmeye başladım sen atıyorsun yakalayıp getiriyorum resmen." Oyuncağı yeniden eline verdiğimde bu sefer Karan kahkaha atmıştı. Özgür de güldüğünde uzanıp yanağını sıktım hafifçe. "Şımarık seni," diyerek yeniden önüme döndüm.
"Zeynep neden çocuk istemiyor?" diye sordu Karan. Omuzlarımı kaldırıp indirdim bilmiyorum dercesine.
"Bilmem. Daha erken falan dedi."
"Yıllarca istemeyecek diye bir şey yok sonuçta." Başımı salladım.
"Sen bizi indir burada." Başını sallayarak arabayı sağa çekti. Arabadan indiğimde arka kapıyı açıp pusetin kilitlerini çözdüm. Karan da bagajdan bebek arabasının alt kısmını çıkardığında puseti yerine taktık. Bebek arabasının üzerindeki paravanı çekip bana yaklaştı. Dudaklarıma küçük bir veda öpücüğü bırakırken Özgür ağlamaya başladı. Hızla ayrılıp az önce Karan'ın kapattığı paravanı açtım. Özgür bize baktı ve ağlamayı bıraktı. Karan derin bir nefes verdiğinde dayanamayıp güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...