hellö aycoreklerim !!
bölümün neden bu kadar gec kaldığını beni takip edenler biliyor, profilimde yeterince kafa ütülediğim için burada uzun uzun yazmayacağım o yuzden
multimedya esliginde okumaniz gereken bir bölüm. artik playlistimiz de var biliyosunuz. onun linkosu da profilimde.
umarim keyif aldığınız bir bölüm olur.
yeni bölüm icin sınırımız 260 oy.
opucuklerimleee
-
Karşına dikilip, "Bırak imkânsız olsun," demek isterdim her seferinde.
"Alamayacağım oyuncakların, yaşayamayacağım aşkların, gerçekleşmeyecek devrimlerin hayalini alma elimden. Ancak inanırsam yürüyebilirim
onlara doğru. O yürüyüşün yollarını imkânsızlık taşlarından döşeme. Bırak imkânsız olsun, ben yine de inanayım sevdiklerimin ölmeyeceğine."Hayal kurmak yasaktı senin kitabında. Gerçeğin tokadına hazırlıklı olmamız gerekiyordu her an. Belki de sen haklısın. Ama şu uykusuz geceden sonra, bil ki yutkunmadan haykıracağım yüzüne: "Bırak imkânsız olsun!"
-Küçük İskender
(...)
Bir saat önce suratına küfürler edip okkalı bir tokat yapıştırdığım adam dizlerimde uzanıyordu.
Hadi bir saat iyi sayılırdı yine, malzeme odasındaki tokadım ve öpüşmemizin arasında bir dakika bile yoktu.
"Stabiliteden baya yoksun bir ilişki." diyerek aramızdaki her şeyi özetledim. Parmaklarım saçlarının kıvırcıklarında gezinirken suratıma boş boş baktı Alper.
"Türkçe konuş." Homurdandı ve dizlerimin üstündeki başını kıpırdatarak yerini sağlamlaştırdı.
"Diyorum ki dengesiziz."
"N'olmuş dengesizsek?"
Otelin arka bahçesinde ücra bir köşedeydik. Dandik çocuk havuzu ve kaydıraklarıyla kaderine terk edilmiş su parkı bize istediğimiz yalnızlığı sağladığı için seçimimizi buradan yana kullanmıştık.
Havuz o kadar kaderine terk edilmişti ki etrafında oturabileceğimiz herhangi bir şey, bir şezlong bile yoktu. Delibal'ım dizlerimde uzanıyor, hayatındaki en sakin ve huzurlu anlardan birindeymiş gibi rahatça uyukluyordu.