hellö!!!şok oldunuz di mi ahsdhhddhhrhf
kelebeklerim ben de şok oldum.. isin içinde mizah olmayınca tek oturuşta yazabiliyormusum ?? kahrolsun dram bağımlısı kişiliğim ya
neyse, bu bölümü 2 parta ayırmak farz olduğu için şu an part 1'i okuyacaksınız. sebebini okurken anlarsınız zaten.
part 2 ne zaman gelecek derseniz 22. bölümün oy sınırının geçerli olduğunu söyleyebilirim. bu bölüme oy sınırı koymuyorum çünkü koymaya kıyamam. benim için özel olduğu için hemen yazar yazmaz yayınlamak istedim zaten.
şimdi KEREM KEREM diye küfreden ve aglayan herkes buraya yanaşsın, başlıyoruz. düğümleri çözmeye geldik.
ps: multimedya esliginde okumayanlara hakkim helal degildir ya, açın şu sebnem ferah şarkısını, yaslanın arkanıza ve keyifle okuyun.
-
"sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalmış biri için, dünyanın kendisi kötü bir düştür."-Sylvia Plath, Sırça Fanus
(...)
İclal omuzlarına bırakılan hırkayla irkildi. "Benim." diye fısıldadı tanıdık ses kulağına, gerilen bedeni rahatladı, dönüp arkasına bakma gereği duymadı bu yüzden.
Çok geçmeden gelip yanına oturdu Kerem. "Neden çıkmadın odaya?"
Saat ikiyi biraz geçiyordu, mangal partisi biteli ve İclal masadan kalkalı yarım saat olmuştu. Odasına çıktığını düşünmüştü Kerem, oysa kız bahçede bir başına oturuyordu.
"Sen neden buradasın?" dedi İclal yüzündeki buruk tebessümle.
"Uykum gelene kadar yürüyeyim dedim."
Omuzlarındaki Kerem'in hırkasını düzelten İclal, bir şey demeden başını sallayıp önüne döndü. Karşısındaki boş futbol sahasını izliyordu.
"İyi misin?" dedi Kerem. Aslında, kızın iyi olmadığını biliyordu. Ama iyi olduğunu duymaya ihtiyacı vardı. Her şey yeterince boktandı zaten, biraz olsun bir şeyleri idare edebildiğini görmek istiyordu.
İclal ona istediğini verdi. "İyiyim." dedi. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Çok uzaklarda, milyonlarca ışık yılı uzakta gezegeni süsleyen birkaç yıldız görünüyordu. "Hatırlıyor musun..." dedi İclal. Kerem'in bakışları ona döndüğünde devam etti. "Erik ağacından düştüğüm günü."
Kerem'in bunu hatırlamaması imkansızdı. Yüzüne bir sırıtış yayıldı hemen. "Tabi hatırlıyorum." Gözlerinin önüne küçük İclal'in yüzü gelmişti bile. Bahçelerindeki mor erik ağacına tırmanmaya çalışırken ayağı kayıp yere düşen İclal'in dolu dolu olmuş gözleri, avcunda sıkı sıkı tuttuğu erikleriyle Kerem'e bakıp titreyen sesiyle "Kerem..." deyişi.