selamlar ayçöreklerim.
öncelikle bunun doğrudan delibal evreniyle alakalı bir muhabbet olmayacağını söyleyerek başlamak istiyorum. aylardır burada birlikte olduğum insanlarla aramdaki tek bağın delibal olmadığını biliyorum ve tam olarak o insanlarla konuşmaya geldim.
elbette bizi birbirimize bağlayan şey delibal ama mevzu kurgusal bir evrenden daha derin bir hâl aldı zamanla. size karşı hissettiğim sevginin sebebi "okurum" olmanız değil, yazdıklarımı okuyup beğeniyor olmanız değil, beni anlıyor olmanız. aynı dili konuşuyor olmamız.
hep söylüyorum, delibal çok güzel bir kitleye hitap ediyor diyorum. bu basit bir şey değil inanın ki. en azından benim için basit değil.
delibal'ı yazmaya başlarken dalga geçmek için demiştim ki "dışarıdaki barış alper kurgularının içine ne koydukları belli olmadığı için kendi barış alper kurgumu yazmaya karar verdim." evet, delibal tam olarak böyle başladı. hayatımın an zor zamanlarında biraz yüzüm gülsün istedim, midemi bulandıran bütün detaylardan arındırılmış basit bir evren kurmak istedim.
kadınlara hitap ettiğimi biliyorum, yani siz de şu dünyada yalnızca kadın olarak var olmanın bile ne kadar yorucu olduğunu biliyorsunuz, biliyoruz. günlük hayatımız bize kafayı yedirtince kurgusal evrenlere kaçıyoruz, sonra orada ne çıkıyor karşımıza? hemcinslerimiz tarafından ciğeri beş para etmez adam tiplemelerine yazılan aşk hikayeleri.
bu beni öfkelendiriyor, bana ne ya deyip geçemiyorum. hiçbir zaman geçemedim çünkü ben kimin neyi nasıl etkileyip normalleştirdiğinin gayet farkındayım. bütün kitaplarda en az bir kez geçen klişe sahne mesela, kadın bir elbise giyer, adam bu çok açık git değiştir der, tatlı bir kıskançlık sahnesi olarak okura yansıtılır.
değil tatlı falan.
bizim bedenimiz mülk değil. bunu normalleştirmeye çalışan zihniyete her yerde düşman olacağım, isterse wattpad olsun isterse dünyanın en dandik en zırva mecrası. ben ne giymek istiyorsam onu giyerim, benim bedenim sadece bana ait, sevgilim benim bedenim hakkında giydiğim elbise hakkında söz söyleyemez. aksini kim normalleştirmeye çalışıyorsa bugün içinde çırpındığımız bataklığı onlar derinleştiriyor.keşke bütün kız kardeşlerimi oturtabilsem karşıma da kendi kız kardeşime anlattığım gibi anlatabilsem. senin kimseye namus borcun yok diyebilsem mesela. hani bugün konuşuyoruz ya, sadece var olmak istiyoruz diye isyan ediyoruz. içinde var olduğumuz beden hakkında bütün toplum söz hakkına sahip. güzellik standartları var, kilomuza kadar kolumuzdaki tüylere kadar ne yapacağımızı bize dayatan bir sistem var. bize bekaret hikayeleri anlatan bir toplum var.
kurgusal evrenlerde de bakire kızlar var, bakire kızın bekaretini bozan gururlu adamlar var. sonra saflığın sembolü bekaret, sevişirken utanan kız, cinsellik bilmeyen masum kız.
utanan kız ifadesi bile o kadar midemi bulandırıyor ki. çünkü bize yakışan utanmak. bize yakışan salak olmak. bize yakışan ağlamak. bize yakışan yamuk sikli erkeklerin peşinden koşarken hemcinsimizle erkek uğruna kavga etmek. her kurguda yine mutlaka olan bu, bir adam için iki kadının birbirine girmesi klişesi mesela. NEFRET EDİYORUM.
kadın kadının kurdu değil, yurdudur. bize aksini dayatan sistemden tiksiniyorum, o kurgusal evrenlerdeki başrol erkeğe aşık kötü orospu kadın tiplemesinden tiksiniyorum. delibal'da asla bir adam için birbirinin kuyusunu kazan kadınlar yazmadım, yazmayacağım da mesela. yazanlar kötü insanlardır demiyorum ama yazmak zorunda değiliz ya, gerçekten zorunda değiliz.
başka bir mevzu da eski sevgililer. burada ben oğuz'u yazdığım için mutluyum. türkiye'de yaşıyoruz, eski sevgili cinayetlerini biliyoruz, yine kadının bedeni üzerinde kadından başka söz hakkı olan herkesin eski sevgiliyi kirlilik göstergesi saydığını görüyoruz.
müsaade etmeyin buna. kimsenin sizi böyle bir sebepten yargılayıp incitmesine izin vermeyin. evet bataklıktayız, nasıl çıkacağız? birlikte çıkacağız, el ele çıkacağız. önce zihnimizi özgürleştirmemiz gerekiyor. bizi yargılayanları reddedip aynı şekilde biz de hemcinslerimizi yargılamayı bırakacağız. birbirimize yurt olacağız.
bizden nefret eden topluma karşı, sevmeye kendimizden başlayacağız, inadına seveceğiz kendimizi. mükemmel olmayan bedenimizi, pinterest standartlarının altında kalan hayatımızı severek başlayacağız. sonra birbirimizi seveceğiz. dünyanın en klişe cümlesi de olsa sevgi kurtarır. kutuplaşmak, saygı duymamak, iletişim kurmamak kurtarmıyor.
bu cümleleri kurmama sebep olan olayları biliyorsunuz. bu cümleleri kuruyorum çünkü İkbal'in ve Ayşenur'un ölümü bir akşamda olup bitmedi. bu sistem öldürdü onları. herkesin bir şekilde üstüne taş koyduğu bu sistem öldürdü. kadını aşağılayan, kadını değersizleştiren, kadın bedenini topluma ait sayan, kadını namuslu namussuz diye ayrıştıran, küfredeceği zaman kadın üzerinden küfrünü eden, mizahını kadınla yapan, gücünü kadın üzerinden gösteren bu sistem.
"amına koyayım, orospu çocuğu, anasını sikeyim" şahsi olarak bunlardan o kadar rahatsız oluyorum ki. siz de rahatsız olun mesela. bununla da olur mu demeyin, oluyor işte, bu da bir sorun, bu da bir dert.
çok bunalmış hissettiğim için birkaç kişiye de olsa seslenmek istedim. gözümüze çok normal gelen şeylerin normal olmadığını n'olur fark edin. elimizde olmayan, umudumuzu tüketip bizi mahveden şeyler var evet ama hâlâ elimizde olan değiştirebileceğimiz şeyler de var.
son olarak, kızlar, lütfen okuyun. lütfen. okumak ve yazmak zorundayız, derdimizi iyi anlatmak için bunlar gerekli. kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için severek yaptığımız bir mesleğimizin olması çok önemli.
benim yaşım büyük değil, üniversiteyi bitirmek üzere olan bir kız çocuğuyum, hayat dersleri verecek konumda değilim, sosyolog ya da uzman değilim, bildiğim tek şey bu sistemde varlığımızı korumak için ekonomik bağımsızlığımızı sağlamak zorunda oluşumuz.
biliyorum hayat adil değil, hepimiz için aynı derecede kolay değil, aynı şartlarda yarışmıyoruz ama yarışın neresinde olursanız olun bugün başlamak için geç değil. her neredeyseniz kendiniz için çalışmayı ve çabalamayı bırakmayın. bunları kendime de söylüyorum çünkü gerçekten her geçen gün daha da tükenmiş hissediyorum.
hayat büyüdükçe zorlaşıyor, ben küçücük kız çocuğuyum ve savaşmam gerekiyor. herkesle her şeyle. bazen inanılmaz yalnız hissediyorum. ama buraya kadar okuyan birileri varsa, ki var biliyorum, yalnız değilim. aynı şekilde siz de yalnız değilsiniz.
yazmak istedim çünkü yazdıklarım birkaç kişinin dahi zihnindeki normal kabul ettiği şeylerin yerine soru işaretlerini getirirse ya da birkaç kişiye bile güç verirse bana bu yeter. en azından hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
okuduğunuz için teşekkür ederim.
iyi ki varsınız, iyi ki delibalı yazmışım ve sizinle tanışmışım.söyleyeceklerim bu kadar. umarım daha güneşli günlerde, daha güzel haberlerle buluşuruz. bambaşka çatıların altında bambaşka savaşlar veren ve bambaşka başarılar elde eden kız çocuklarıyız biz. bütün zaferlerimizi birlikte kutlayalım ve hiçbir savaşta yalnız hissetmeyelim.
sevgilerimle,
seda.