19 - Güneş Teninde

3.6K 276 109
                                    

hellö kelebeklerim !!

size sanirim yazdığım en uzun bölümü getirdim.

ve aynı zamanda da bu hikayenin en önemli bölümü diyebilirim.

yetişkin içerik unsurlarının bulunduğu bir kısım var içerisinde, okumak istemeyenler için şimdiden uyarımı yapayım. orayı geçebilirsiniz.

baska soyleyecek hiçbir seyim yok, zaten o kadar yazmisim daha ne yazayim shshdhdjfhf

cook iyi okumalar diliyorum

yeni bölüm için sınırımız 200 oy

-

"Bu geceyi gerçekten böyle hayal etmemiştin değil mi?"
Üstümdeki Alper'in hırkasının koluyla yüzümü kurulamaya çalışırken dönüp yanımda araba kullanan ona baktım.

En az benim kadar sırılsıklam olmasına rağmen hiç umrunda gibi durmuyordu. Sırıtarak başını iki yana salladı. "Geceyi siktir et, sen hayal ettiğimden yüz kat falan daha güzelsin."

Ellerimle kendi yüzümü ve üstümü gösterdim. "Şu haldeyken mi? Kur yapacağım diye alenen yalan söyleme ya."

"Gökdeniz sana bir kalp almak istiyorum, şöyle sol yanına koyacağız ve atacak kan pompalayacak falan, ne diyorsun?"

"Servetini buna feda etmek istiyorsan durma, buyur diyorum."

Boş boş suratıma baktı, ardından kafasıyla yolu işaret edip "Dua et araba kullanıyorum, yoksa seni nefesin kesilene kadar öpmekle cezalandırırdım." dedi.

Yüzümü kurulamakla daha iyi hâle getiremeyeceğimi kabullenerek arkama yaslandım. "Zaten..." dedim "Buluşalı yarım saat oldu ve tek yaptığın beni öpmek, ısırmak, bacaklarımı izlemek. Size o kampta ne yediriyorlar bilmiyorum ama TFF'ye tavsiyem yemeklere şap takviyesi olacak."

"Sorun bende mi sanıyorsun?" dedi abartılı bir hayretle göğsüne dokunarak. "Deniz gözlü bir tanrıça benim için kalkmış İstanbul'dan şu siktiri boktan ülkeye kadar gelmiş, yanımda oturuyor, ben o tanrıçayı öpüp kokluyorum ve güzel bacaklarını izliyorum diye mi suçluyum?"

Güldüm, abartılı iltifatlara boğarak beni tavlayamayacağı gerçeğini ne zaman fark edecekti acaba?

Hoşuma gidiyordu ve eğleniyordum kabul, bu yüzden sessizce beni çoktan tavlamış olduğu için yanında oturduğumu anlayacağı zamanı bekliyordum.

Tanrıça benzetmesi dahil bütün övgülerini yoksayarak "Buraya iş için geldiğimi göz ardı etmek seni bu kadar mutlu hissettirecekse bir şey demiyorum, tamam, senin için geldim diyelim." dedim.

İş için geldiğim doğruydu ama beni bu kadar heyecanlandıran ve mutlu eden şeyin iş olmadığını yeterince belli ediyordum, görmesi gerekiyordu.

Yine de biraz duygusuzluğa kaçan tepkim karşısında dudağını hırsla ısırdı. "Sana kalp alma konusunda ciddiyim, çünkü göğsünde taş taşıyorsun kızım."

Ona yaklaştım, ensesinden yakalayıp kendime doğru asılarak boynuyla yanağı arasındaki noktaya bir öpücük kondurdum. Ensesindeki elimin parmaklarıyla saçlarını sevgiyle okşarken "Üzülme, taş kalbimin favori erkeği sensin." dedim.

Saniyeler önce surat asan o değilmiş gibi anında sırıttı. Dudağını yaladı, ne diyeceğini bilmediğini suratından anlayabiliyordum. O kadar tatlıydı ki bir kez daha öptüm aynı yerden. Ardından başımı omzuna koyarak sırnaştım.
"Gökdeniz." dedi. "Günün ikinci trafik kazası geliyor."

"Yola bak."
Pozisyonumu bozmadım. "Parfümün hoşuma gidiyor." diye mırıldandığımda öksürdü.
"Bilerek yapıyorsun değil mi?"

"Bilmeyerek bir şey yaptığımı gördün mü hiç?"

delibalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin