hellö çiçeklerim kelebeklerim !!
oncelikle ozur diliyorum hepinizden. hastayım, yatiyorum, gecen bölümün oy sınırı gecti ama bölüm gelemedi çünkü gunde 28 saat uyumakla mesguldum.
bu bölüm de azıcık kısa oldu, mazur görün beni bu seferlik.
yeni bölüm icin sınırımız 170 oy. sizi seviyoree, guzel yanaklarınızdan opuyoree
iyi okumalaaar!
-
Paulo Coelho'nun Alquimista'da yazdığı gibi, gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden önceki andı.
Karanlık gece olarak adlandırabileceğimiz Portekiz maçının üstünden geçen 3 gün yeni bir başlangıç yapmak için yeterli vakti herkese vermişti.
Evet ortada büyük bir mağlubiyet vardı ama henüz hiçbir şey bitmiş değildi. Yarışı bırakmak için erkendi ve derhal silkelenip yeniden başlamak gerekiyordu.
Bu başlangıçta ufak da olsa benim de payım vardı. Alper'in sakatlık haberlerinin çıktığı gece bizim sitede yayınlanan yazım o kadar beğenilmişti ki Portekiz mağlubiyetinden sonra milli takıma linç yazılarının yağmur gibi yağdığı günlerde benim ikinci bir destek yazısı yayınlamama Oğuz hiçbir şey diyemedi. Ben yazdım, yazı yayınlandı.
Bu yazım da yine fazlasıyla konuşuldu, paylaşıldı. Yabancı bir haber sitesinin Türkiye'de yaptığı yayınlarda benimsediği duruş, linçlere karşı daima milli takıma destek havasını bozmamamız hep hayalini kurduğumuz o güvenilir haberci imajının yavaş yavaş oluşmasını sağladı.
Ve tabii bu da işyerinde adımın iyice ön plana çıkmasına sebep oldu.
Kısacası, iş kısmında şansım yaver gidiyordu. Yazılarımın tıklanması ekipteki diğerlerinden açık ara öndeydi. Bana en yakın kişi Aydilge'ydi ama onun da önümüzdeki 24 saat içinde beni geçme şansı epey düşüktü.
Yani, gerçekten de Almanya'ya gidiyordum.
"Alper, dur lütfen artık."
"Biraz daha..."
"Dayanamıyorum ben..."
"Amma nazlıymışsın sen de be kızım, tamam tempolu yürüyüşe geçelim."
Kendimi kenardaki banka attım, soluk soluğa "Aynen, tempolu yürüyüşle devam edelim." derken dirseklerimi bankın sırtına yaslayıp yorgunlukla başımı geriye yatırdım.
Gökyüzü bu sabah çok güzeldi.
"Perim senin ciğerler nanay, kaput, düzenli spora acil geçmen lazım. Ben daha ısınmadım bile haberin olsun."
Deniz kızı lakabından sonra bu aralar Çekmece Meleği şiirinden beri bana Peri diye seslenmeye başlamıştı. Yalvar yakar bir şey isteyeceği zamanlarda da (5 dakika daha fazla konuşmak ya da yeni geceliklerimle son derece masum bir ayna fotoğrafı tarzında istekleri için) "Göğüm, denizim, deniz kızım" diyerek yalakalık yapıyordu. Beni tanıyan bütün insanlar gibi Deniz demek yerine her gün yeni bir lakap buluyordu.
Kafası faydalı şeylere asla çalışmazdı ama işe bakın ki mesele bana kur yapmak olunca fazla mesaideydi hep.
"Yapıyorum işte spor, hadi, tempolu yürüyüş!"
Bankta ayaklarımı uzatmış oturduğumu göremiyordu, iyi ki de göremiyordu.