hellö !!
gec kaldim evet kabul, ozur dilerim shdhdhfhr yetismedi kelebeklerim vallahi. bekledigimden cok daha uzun oldu
ama biliyosunuz ben cok bekletiyosam cok cokk guzel seyler yaziyorumdur
sizlere inanilmaz keyifli bir bolum getirdim, yazarken baya eglendim. zaten gokdeniz ve baris sahnelerini yazarken keyiften 8 köşe oluyorum gercekten. evet riyal.
romcom tadinda upuzun bir bolumle sizleri bas basa birakiyorum, arkaniza yaslanin keyfini cikarin
hadi ben kacarotti !!
yeni bolum icin sınırımız 110 oy
-
"Alzaymır mısın sen Deniz, bu yaşta telefonunu orada burada unutmak ne demek yani?"
"İşine bakar mısın Ceyda?"
Elindeki çırpma teliyle ağır ağır kek harcını karıştıran Ceyda bana eğlenen gülüşüyle baktı ve isyanımı hiç duymamış gibi "Ee, n'aptın Oğuz'un evinde?" dedi.
"N'apacağım Oğuz'un evinde?" diyerek terslendim. Zaten yeterince berbat bir gün geçirmiştim, bir de o üstüme gelmek zorunda mıydı?
"Gittim, telefonumu aldım geldim. Düşmüş işte cebimden, n'apayım?"
İki gündür şu çocuklarla röportaj olayı yüzünden Oğuz ile çalışıyordum, dün akşam işimizi bitirip yazıyı sitede yayınlattıktan sonra ekiple bir şeyler içmeye çıkmıştık.
Gecenin sonunda beni ve ekipten iki kızı metroya kadar Oğuz arabasıyla bırakmıştı, telefonumu da inerken arabasında düşürmüştüm. Bunu fark ettiğimde saat gecenin 1'iydi.
Gözümü açar açmaz kalkıp taa cehennemin dibindeki lüks siteye Oğuz'dan telefonumu almaya gitmiştim. Oğuz Bey'in yaşadığı mevzubahis lüks sitenin İstanbul'un öteki ucunda toplu taşımayla 3 vesait yaparak ulaşılacak konumda olması bir yana, güne Oğuz'u görerek başlamak zorunda kalmıştım. Böyle başlayan günün iyi geçme ihtimali de pek yoktu.
"Oğuz içeri gel falan dedi mi?"
Tezgahta oturmuş ayaklarımı sallayarak onun kek çırpmasını izlerken bıkkın bir nefes verdim. "Dedi, sence o yılışık herif demez mi? Gel kahve içelim dedi. Ben de dedim ki gerek yok."
Alttan alttan bana baktı, eğlendiği yüzünden belli oluyordu. "Hiç hoşuna gitmiyor mu Oğuz'un böyle etrafında pervane olması?"
Başımı sağa yatırdım. "Sence gidiyor mu Ceyda?"
Gitmiyordu.
"Aşkım, it gibi gitti ve at gibi geldi. Keyif almamak imkansız!"
"Ben hiç keyif almıyorum, umrumda değil Oğuz."
"Oğuz umrunda değilse kim umrunda o zaman senin?"
Bu soruyu bir cevap bekleyerek değil alayla sormuştu ama yakalanmışlık hissiyle bakışlarımı kaçırdım.Maalesef beni çok iyi tanıyordu, hiçbir şeyden haberi yokken kurduğu farazi cümle bile bizzat derdimin ta kendisiydi.
Neşem yoktu çünkü umrumda olan kişi aynı saniyelerde kilometrelerce ötedeki bir saat sonra gerçekleşecek maçına hazırlanan topçu bozuntusunun tekiydi.