Arkadaşlar bir yorumcum kitabımın çok güzel olduğunu ama okunma oranının az olduğunu söyledi vallahi bende bilmiyorum. Ama onu çok sevdim. Yorumu içinde çok Teşekkür ediyorum... Umarım bir gün değerini bulur kitabım... Çok emek veriyorum. Resimler ayrı ayri. Telefondan yapıyorum. Yazmayı da telefondan... umarım okunur. Multi dinleyin...
ZahideAkkaya adlı okuyucum için yazılmıştır. :)) arkadaşlar bölüm isteyenler yorumda belirtsin...
Odadan gelen çığırma sesleriyle gözlerimi zar zor araladım. Dünki gibi Egemen'in üzerinde uyanmıştım. Sanırım Seboş yine bize seviniyor diye düşündüm. Ancak sesler netleşmeye başlayınca yanıldığımı fark ettim.
"Egee! Hazeel! Okula geç kalıyorsunuz! Uyanın!" Sebil Teyze odada deli gibi dolaşıp kulağımızın dibinde bağırıyordu. Pardon? O okul mu dedi? Yataktan kalkmak için uğraşırken Egemen'in yüzüne yanlışlıkla dirseğimi geçirdim. Küfrederek uyandı. Bu hali oldukça tatlıydı. Ama şu an bunu düşünemezdim. Koşar adım banyoya girtim. Sebil Teyze hala odada bağırıyordu. İşlerimi hallettikten sonra yüzüme birkaç avuç soğuk su çarpmayı ihmal etmedim. Banyonun kapısında Egemen'le çarpıştık o içeriye girmeye uğraşıyordu ben ise dışarı çıkmaya . Oldukça acele ediyorduk. Yine koşar adım Egemen'in dolabına yerleştirdiğim formalarıma yöneldim. Bu halimize gülmeden edemedim. Egemen'in banyoda olduğundan emin olduktan sonra yeni yıkanmış formalarımı giyindim. Başım çatlıyordu. Dün gece olanlar aklıma geldikçe sırıtıyordum... Saçımı yapmak için aynanın önüne geldiğimde Sebil Teyzenin odadan çıktığını fark ettim. Seri hareketlerle saçımı balık sırtı ördüm. Gözümü saate kaydırdığımda son yarım saatimiz kaldığını gördüm. Banyonun kapısı açıldığında Egemen yalpalayarak dışarı çıktı. Ben kahkahalar atarken o bağırıyordu.
"Hazel gömleğim yok. Lan! Bul şunu! Hadi güzelim!"
Aynada ki işim bitince tekrar dolaba yönelip kırış kırış gömleği buldum. Onu vermeyi düşünürken arkada temiz gömlekler gözüme çarptı. Askıdan bir tanesini çıkarıp Ege'ye fırlattım. O giyinirken bir köşeye koyduğum çantamı alıp kendi odama gidip korksam da kitaplarımı yerleştirdim. Ege'nin odasına kapıyı çalmadan daldığımda saçlarıyla uğraşıyordu. Eminim çantasını yerleştirmemişti şebeğim.
"Egemenn! Çantan neredeee!?"
"Hazel kulağımı siktin! Dolaba bak! Kitaplarda çalışma masamda!"
Çantasını büyük uğraşlar sonucu bulup yıpranmış kitaplarını yerleştirdim. Egemen'in de hazır olduğunu görünce kolundan tutarak aşağı sürükledim. Sebil Teyze kahvaltıyı hazırlattırmıştı. Ege hayvanı masaya oturmaya yeltenince onu durdurdum. Geç kalmak istemezdik.
"Birkaç parça atıştır. Okulda yeriz. Geç kalıyoruz." başıyla onaylayıp kapıya yöneldi. Mutfağa gidip şeffaf bir poşet aldım. Sonuçta okulda acıkacaktık bu yüzden masadaki poğaçalardan poşete doldurdum. Dolaptan da iki tane meyveli süt kapıp dışarı çıktım. Egemen'in gitmiş olacağını düşünmüştüm ama gitmemişti. Sonuçta okula birlikte gitmiyorduk. Daha evleneceğimi öğrendiğim ilk gün Egemen Bey öyle istemişti. Şaşkın şaşkın ona bakarken
"Geç kaldık taksi bekleme birde. Bin beraber gidelim. Zaten biz gidene kadar ders başlar." dedi.
"Yani kimseye görünmeyiz." diyerek lafını devam ettirdim. Başıyla beni onayladı. Ben de daha fazla konuşmadan koltuğa oturdum. Arabayı çalıştırıp gaza bastı!
-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-
Okula sağ salim gelmiştik. Derse yetişmek için koşuyorduk. Adnan amcaya söz vermiştik. Bu hafta bütün derslere full gideceğiz. Daha sonra ise izin alıp evde sınava hazırlanacağız... Sınıfın kapısının önüne geldiğimizde Egemen'in kızgın bakışlarını umursamadan kapıyı çaldım... Tabii o alışkındı ahıra girer gibi sınıfa girmeye. İçerden 'gir!' komutu gelince kapı kulpunu indirip sınıfa girdik. Ders Matematikti ve Gökhan Hoca geç kalanlara huysuzluk yapardı.
"Geç kaldığımız için üzgünüz." derken. Egemen tek bir laf dahi etmeden en arka sıraya geçti. İnsan bir özür diler ya! Hoca biraz dır dır etse de sonunda sustu. Ben de sırama yöneldim. Ancak Ezgi beni satmış ve sevgilisi Tarık ile oturmuştu. Mecburen Egemen'in yanına oturdum. Sınıf bir süre bizi izledi ancak daha sonra dikkatlerini derse verdiler. Banu sınıfta yoktu. Bugün şanslı günümdeyim sanırım.
"Açım Hazel açım! Gece o kadar içmeseydin erken uyanabilir ve kahvaltı edebilirdim!" Egemen karnını tutarak bana laf sayıyordu. Ben gülümseyince 'aptal mısın?' bakışı attı.
"Bir sus! Düşündüm herhalde! Baak çantamda ne vaar?" diyerek elimi çantama götürdüm. Kendimi Survivor'da kimin gideceğini açıklayan Acun Ilıcalı gibi hissediyordum. Egemen merakla beklerken sabah koyduğum pogaçaları ve meyveli sütleri çıkardım. Gözleri faltaşı gibi açıldı ve sırıtmaya başladı.
"Ama hoca görürse biteriz. O yüzden gizli gizli ye." dedim. Beni başıyla onaylayıp pogaçalara gömüldü ben de ona gülümseyerek yemeye başladım. Masanın altından yiyorduk... Sütümde bittiğinde çöpleri çantama tıktım. Egemen ise hala sütünü içiyordu. En son çıkarttığı 'fışkrthg' a benzeyen ses ile herkes bize döndü. Hayvan ya bitmiş sütün dibini çekerse tabii öyle olur. Onu kurtarmak adına "Hocam şey Egemen bugün biraz rahatsızda..." dedim. Inanmışlardı. Onlar önlerine döndüklerinde ben de Egemen'in kafasına bir tane geçirdim. Öküz ya! Tarık ve Ezgi yiyişmelerine ara verip bize sırıtıyorlardı.... Ders zili çaldığında Ege Tarık'la birlikte sigara zıkkımlanmaya gitti. Ben de Ezgi'yi kolundan tutarak zorla da olsa dışarı çıkarttım. Bahçede dolaşmaya başladık. O bana dün olanları -yani yaptıklarımı- anlatınca gülmekten karnım ağrımıştı. Gece evde yaşadıklarımızı ona oldukça özet bir şekilde anlattığımda ağzı açık bir şekilde çığlık atmıştı. Kahkaha atamayacağımı anlayınca sırıttım. Biraz daha dolaşıp Ezgi'nin ısrarları sonucu Egemen'lerin yanına doğru yürümeye başladık. Arka bahçe ile ilgili pek iyi anılarım yoktu. Hatırlarsanız ilk öpücüğümü burada sırf bir kanıt uğruna kaybetmiştim. Onun değeri bende hep farklıydı. Ilk başta öpücüğüm gitti diye üzülsem de bunu alanın Egemen olduğunu bilmek beni mutlu ediyordu. Arka tarafa geldiğimizde kanım yine donmuştu. Çünkü Egemen Banu'yu duvara yaslamış iğrenç bir ateşle öpüyordu. Midemin kalktığını hissettim. Yine o duygu vardı içimde...
Acı
Hani değişecektin be Egemen? Hani beni sevmeyi deneyecektin? En azından inanmıştım sana. Bana yalan söyleyeceğini nereden bilebilirdim?
Tarık yalandan öksürünce zorla da olsa birbirlerinden ayrıldılar. Yine gözlerinin en derinlerine baktım. Belki pişman olur diye. Ama duygusuz bakıyordu. Gözümdeki yaşları sildim."Sana güvenmiştim. Inanmıştım. Ama-" daha fazla devam edemedim. Boğazımda bir yumru vardı. Gitmiyordu. Nefes almama izin vermiyordu... "Hani değişmiştin.."
"Değiştim demedim! Değişmeyi deneyeceğimi söyledim!" dedi Egemen. Ciddi görünüyordu. Bu dün geceki Egemen değildi. O beni koruyan, iyi yürekli, kıskanç, tatlı Egemen'im yine karanlıklara gömülmüştü... Banu'nun kahkahası düşüncelerimi yakıp kül ederken arkamı dönüp koşmaya başladım. Arkamdan sesler geliyordu ama duyamıyordum. Ne söylediklerini anlayamıyordum. Gözümdeki yaşlar ile görüntü alanım bulanıklaşırken ayaklarımında dermanı kalmamıştı. Yere düştüğüm an okulun koridorunda olduğumu fark ettim. Hiçkimse benimle ilgilenmiyordu. Neredeydi insanlık? Ne olmuştu bu insanlara? Sadece etraftaki gülüşmeleri duyabiliyordum az çok. Biraz sonra belimden tutularak ayağa kaldırıldım. Boşuna beklemeyin... Egemen değildi. Biricik arkadaşım Ezgi'ydi... Kolumun altına girip beni kızlar tuvaletine yönlendirdi. Elimi yüzümü yıkayıp biraz olsun sakinleşmemi sağladı. Ders zili çaldığında tuvaletten çıkıp aşağılayıcı bakışları umursamadan sınıf katımıza çıkmaya başladık. Arkamdan tanıdık bir ses adımı seslendi. "Hazel!" bağırıyordu. Yavaşça ona döndüm.
"B-batu?"
Not:Arkadaşlar eve yeni geldim. Sözümden dolayı gece gece bölüm yazdım.. Lütfen vote ve yorum yapın... Umarım güzel olmuştur. Yine telden yazıp düzelttim. Ellerim koptu vallahi :(( kısa oldu sanırım off
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bu Adam Benim Kocam mı?"
FanfictionKüçücüğüm... Her şeyim, ne olur çok uzaklara gitme. Gidersen öleceğim.. Karanlığa döneceğim.. OzlemRIRINAVY #RomantikKomedi