Yazmadığım günlerin eksiğini kapatmaya çalışıyorum ... Yine uzun yazdım. Vote ve yorum eksik etmeyin :) Yine özene bezene yazdığım bölüm ve fotoğraf:)
"Enrique Iglesias-Heart Attack"
"Güntaç Özdemir- Benimle Yan!"Sırayla dinleyin... Lütfen:)
Şaşkın şaşkın Egemen'e bakıyordum. Bana evlenme mi teklif edecekti? Hem de şu kibirler ve egolar kralımız Egemen! Buna inanmak imkansızdı. Küçük çaplı bir şok geçiriyordum.
"B-bana mı? S-sen mi? Ş-şaka yapıyorsun!" Aynen bana 'sana aşığım' dediğinde inanmadığım gibi şimdi de inanmamıştım. Inanamıyordum. Zorlanıyordum. Önce yanağımdaki elini hızla çekti. Sonra da ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
"LAN! Değişmeye çalışıyorum! Görmüyor musun? Her şey senin için! Sen... Sen bana inanmadın. Hem de hiçbir zaman! Çık git! Elimden bir kaza çıkacak!" sakin olmaya çalışıyordu ama yapamıyordu. Onun iyi birine dönüşmesi bütün duygularımı alt üst etmişti ve ona inanmakta zorluk çekiyordum. Ne düşüneceğimi, nasıl tepki vereceğimi kestiremiyordum artık. Resmen Egemen'de kendimi kaybetmiştim. Benliğimi kaybetmiştim... Onunla birlikte ayağa kalktım. Egemen'den uzak kalmak istemiyordum. Sonra nefesim kesiliyordu...
"Hayır. Hayır. Hayır." seri şekilde söylediğim kelimelere, işaret parmağımı iki yana sallayarak destek vermiştim. "Egemen. Ben sensiz olmak istemiyorum. Lütfen?" yine yüzüme bakmıyordu.
"Şu boktan hayatımda tek değer verdiğim şey güvendir. Senin farklı olduğunu düşünmüştüm. Her yaptığıma rağmen yanımda kalınca sanmıştım ki...." Yine sustu. Gömüldü sessizliğine... "Sadece git! Git Hazel!" başka diyecek bir şeyim de kalmamıştı zaten... Ona inanmamıştım. Güvenini kaybetmiştim. Ne diyebilirdim ki? Affet mi? Hayır! Eminim ki affetmeyecek! Eminim ki beni görmezden gelmeye devam edecek! Ama ona inanmıyorum ve inanmayacağım. Bence her zaman ki gibi beni -yani elindeki oyuncağını- kaybetmemek için yalan söyledi. Çünkü benim bu konulara ne kadar çok değer verdiğimi en iyi Egemen biliyordu. Sessizce odadan çıktım....
Karnım açtı ve yarın Matematik ile Fizik sınavım vardı. Fiziği her türlü yapardım ama matematik için tekrar yapmam gerekiyordu. Bir süreliğine Egemen derdini unutmaya karar verip alt kata -mutfağa- indim. İlk olarak karnımı doyurmalıydım. Ee ne demişler aç ayı oynamaz... Sebil Teyzeler neredeydi bilmiyordum. Ama evde 'çıt' yoktu. Saat oldukça geç olduğu için Aysin Teyzeninde evine gitmiş olduğunu düşündüm. Öncelikle ışığı yaktım. Dolaba ilerleyip kapağını açıp içindekileri incelemeye başladım. Sonuç olarak Egemen'le de aramın düzelmesi için ona da yedirmek şartı ile sebzeli makarnada karar kıldım. Hem kaç kez görmüştüm. 4 yıldır okulda falan hep makarna türü şeyler yiyordu. Evde de bir kez Aysin Teyze'ye emir verirken duymuştum. Her neyse hemen domates, kaşar, soğan, rende, spaghetti makarna, kıyma, salça, baharat vb. Malzeme ve gerekli araçları da çıkardıktan sonra mükemmel yemeğimi yapmaya başladım....Makarna için suyu kaynattım, tuz ve yağ ekleyerek 10 dakika kadar haşladım. Haşladığım makarnayı süzerek kenara aldım. Bir tavada soğanı pembeleşinceye ve kıymayı iyice pişene kadar kavurdum. Rendelenmiş domates, ince kıyılmış biberleri ve kaşarı ekleyerek birkaç dakika daha pişirdim. Daha sonra Egemen sevdiği için yeteri kadar tuz ve karabiber ilave ettim. Makarnayı süzüp yıkadım, hazırladığım sosla karıştırdım. En son üzerine ince doğranmış maydanoz ve dereotu serperek servis yaptım. Evet mükemmel olmuştu ve harika kokuyordu... Dolapta ki buz gibi şeftalili soğuk çayıda çıkararak büyük cam bardaklara doldurdum. Tepsiyle tabakları ve bardakları hazırladığım yemek masasının üzerine taşıdım. Her şey tam tıkır hazır olduktan sonra sıra Egemen'i buraya nasıl getireceğimdeydi. Kalbi kırılınca daha bir inat oluyordu. Ama onu ikna edecektim. Merdivenleri koşa koşa çıktım. Bizim odaların bulunduğu kata gelince biraz içim ürpermişti. Bir saat kadar öncesine rağmen kıyametler kopmuştu burada. Ne yaptığımızı yeni yeni idrak ederken korkuyla Egemen'in kapısını tıklattım. Ses gelmedi. Bir kaç kez daha kapıya vurdum yine ses gelmeyince. Kulpu indirip içeri girdim. Anında gözlerime yaşlar dolmuştu. Egemen hala bıraktığım yerde oturuyordu. Tek fark ellerinden kanlar akıyordu. Dikkatlice bakınca sağ kanlı elinde kırdığı aynanın bir parçası olduğunu gördüm. Çığlık atarak yanına gittim. Sanki hiç canı acımıyormuş gibiydi. Hissizdi. Gözleri boşluğa bakıyordu. Hemen elindeki camı dikkatle alıp bir köşeye fırlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bu Adam Benim Kocam mı?"
FanfictionKüçücüğüm... Her şeyim, ne olur çok uzaklara gitme. Gidersen öleceğim.. Karanlığa döneceğim.. OzlemRIRINAVY #RomantikKomedi