"Garip"

6.4K 345 13
                                    

koreveben967 adlı biricik aşkıma yazdığım bir bölümdür. Onun kitabına bakmayı ihmal etmeyin lütfen... Sizi seviyorum. Zar zor yazdım vallahi o kadar işin arasından.

1 Hafta Sonra Hazel'in Ağzından

Gözlerimi açmadan önce elimi sağ tarafıma attım. Egemen'e sarılmak istemiştim ama yoktu. Yaralarım eskisi gibi acımadığı ve kapanmaya yüz tuttuğu için yataktan hızla fırladım. Ayağım yorgana takılı olduğu için düşmekten son anda kurtulmuştum. Kendime söverek banyo kapısına yürüdüm. Birkaç kez tıklattım ama cevap gelmedi. Sinirle kapıya tekme atıp aşağıya inmek için merdivenlere yöneldim. En nefret ettiğim şey olmuştu tek uyanmak. Ve Egemen 2-3 gündür uyandığımda yanımda olmuyordu. Çok farklı davranıyordu. Sanki benden bir şeyler gizliyordu. 3 kat indikten sonra son 1 katı da korkuluktan kayarak indim. Belki çocuk gibi davranıyordum. Ama kendimi seviyordum. Bence insan elli yaşına da gelse içindeki çocuk ölmemeli. Tabii Egemen'i işin içine katmayın onun yanındayken içimdeki çocuk mumyalaşıyor. Çünkü Ege Beyimiz 80 yaşındaki dedeler gibi somurtup duruyor... Sonunda alt kata inebildiğimde gözümü etrafta dolaştırdım. Ama kimse yoktu. Saate bakmayı akıl ederek salondaki büyük dolabın önüne geldim. Bu dolapta en az otuz tane saat vardı ve hepsi antikaydı. En büyük saate baktığımda saatin altı buçuğu gösterdiğini gördüm. Egemen bu saatte kalkıp nereye gitmiş olabilirdi ki? Arkamdan sesler gelince kafamı çevirdim. Sebil Teyze geceliğiyle merdivenlerde duruyordu.

"Günaydın bebeğim. Neden uyandın? Ben su alıp geri yatacağım." Sebil Teyze gözleri şişmiş bir şekilde bana bakıyordu.

"Ha... Şey... Aslında... Yok bir şey ya..." dedim. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Hem illa evde yok diye beni aldatıyor değil ya. Gerçi yapmadığı şey de değil...

"Hadi anlat... Gel mutfağa geçelim kuzum." başımla onaylayıp onu takip ederek mutfağa girdim. Tezgah sandalyelerinden birine ben yanımdakine de Seboş oturdu.

"Evet. Seni dinliyorum Hazel'ciğim."

"Şey annecim. Egemen 2-3 sabahtır evde değil. Gerçekten merak ediyorum. Hem...."

"Hem?" devam etmemi istiyordu.

"Hem garip davranıyor. Sanki bir şeyler saklıyor gibi. Beni yeniden aldatmasından korkuyorum." elini koluma koyup sıvazladı.

"Düşündüğün şeye bak. Bu işin altında başka bir şey var. Egemen'in ne kadar değiştiğini en iyi ben bilirim. Güven oğluma sen..." gülümsedim.

"Pekala..." Sebil Teyze dolabı açıp sürahiyi çıkarttı. Raftan da bir bardak alıp odasına yöneldi.

"Uyumalısın canım." cevap vermedim. Sadece gülümsedim. Uyuyacak halim yoktu ya. Bir tarafım boşuna kuruntu yaptığımı iddia ederken diğer sinsi tarafımda kötü şeyler olacağını fısıldıyordu. Haa kısaca şu geçen bir haftadan bahsedeyim. Sürekli odamda -Egemen'in odasında- kaldım. Egemen olmadan yeni yeni salona kendim inmeye başlamıştım. Yani kısaca eski enerjik Hazel geri döndü. Salonda biraz oylanıp odaya çıktım. Belki de artık benimle uyumak istemiyordur. Kim bilir? ... Bugünden itibarın sınav haftası başlıyordu. İlk olarak Dil ve Anlatım sınavımız vardı. Dün çok çalışmıştım. Ama yine de korkuyordum. Her zamanki ben işte... Kendine asla güvenmeyen... Güvenemeyen Hazel.... Formalarımı dolaptan çıkarıp giyindim. Daha vakit vardı ama hazır olmak istiyordum. Saçımı da sıkı bir topuz yapıp çantamı kaptığım gibi tekrar aşağıya indim... Karnım acıktığı için kendime iki dilim çikolatalı ekmek yaptım. Dolaptanda süt alıp bardağa doldurup tepsiyle birlikte salona geçtim. Televizyon izleyecektim. Kannallarda saçma sapan şeyler vardı... En son bir çizgi film kanalında durdum. Ekranda bir zamanlar oluşturduğum 'Evleneceğim Adamlar Listesi' nde bulunan Johnny Bravo vardı. Sırıtarak kahvaltımı etmeye başladım. Ekmeğim bittiğinde sütümdende kalan son yudumu içtim. Ellerim de çikolata olmuştu... Dış kapıdan anahtar sesi duyduğumda o tarafa döndüm. Egemen gelmişti. Kapıyı kapatmasını beklerken arkasından gelen Banu'yu görmek sinirimi bozmuştu. Ne işi vardı bu sürtüğün evimizde?

"Bu Adam Benim Kocam mı?"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin