"Pişmanlık!"

6.9K 340 12
                                    

Okunma oranı, yorum ve voteler süper. Sizi seviyorum...

"Ahmet Aslan-Sadece susarak özlüyorum" İLE okuyun multide var...

Merdivenlerin başında sinirli bir şekilde bana bakan Batu'yu görmeyi beklemiyordum. Açıkçası çok korkuyordum.

"Konuşmamız gerek çok önemli!" dedi. "Lütfen." aslında gitmek istemiyordum. Ama en çok güvendiğim insan olan Egemen bile birkaç dakika önce beni aldatmıştı. Ezgi'ye gitmesini söyleyip Batu'nun yanına indim.

"Her şey için üzgünüm..." Pişman olacağını düşünmemiştim. "Bahçeye çıkalım mı biraz? İyi görünmüyorsun." Eğer ona olanları anlatırsam Egemen'e zarar verebilir. Cevap vermeden bahçeye açılan çıkış kapısına doğru yürüdüm. O da peşimden geliyordu. Soğuk hava yüzüme çarptıkça beynim uyuşuyordu.

"Evet. Seni dinliyorum." deyip önünde bulunduğumuz banka oturdum...

"Hazel bak o mesajları atarken kendimde değildim. Bir tür kriz geçiriyorum. Ama söylediklerim gerçekti." yanıma oturdu.

"Hayır gerçek değildi." diye direttim. Sinirimi bozuyordu.

"Bak yetimhaneye gidip evlatlık verildiğini öğrendim. Ailemiz küçükken öldüğü için bu haldeyiz. Hatırlamıyor musun? 5 yaşında vardın. Acaba kaza falan mı geçirdin?"

"Hayır kaza falan geçirmedim. Evlatlık dediğin ailemle çekilmiş bebeklik fotoğraflarım dahi duruyor. Ayriyetten babamla yaşadığım her şeyi hatırlıyorum. Ama senin bahsettiğin aileyle de seninle de bir alakam yok." Ayağa kalktım. Ne olsa derse girmemiştim. Biraz yalnız başıma dolaşabilirdim.

"B-bu imkansız! Sen benim kardeşimsin!" ağlamak üzere gibi duruyordu. Ama ne yapabilirim? O delinin teki gibi davranıyordu.

"Bak bu akşam bize gel. Annemleri de çağıracağım. Gerçekleri bir de onlardan duyarsın." çıkışa doğru yürümeye başladım.

"Pekala. Ama bu Egemen'in tekrar seni üzdüğü gerçeğini değiştirmez. Sen hala benim kardeşimsin. Ve acı çektin-" kafamı tekrar Batu'ya çevirdiğimde Batu'nun arkasından bize doğru koşan Egemen'i gördüm.

"HAZEEL!" bağırıyordu. Ağlamamak için direndim.

"Ne var ya!?" yanımıza ulaştı.

"Bu şerefsizin yanında ne işin var?" Egemen konuşunca Batu kahkaha attı.

"Kim şerefsiz lan? Kardeşimi üzen piç mi söylüyor bunu? Ahahah! Seni öldüreceğim!" Batu Egemen'e yumruk attı. Ege biraz sendelese de ayakta kalmayı başardı. Ben çığlık atıp durmaları için yalvarırken onlar git gide birbirlerini daha çok hırpalıyorlardı. En son daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım. Egemen Batu'nun üzerinden kalkıp yanıma geldi.

"İyi misin güzelim?" utanmaz. Her şey onun yüzünden zaten.

"Egemen siktir git! Sen ne iğrenç bir insansın! Senin yüzünden bu haldeyim... Hıbk... İyi değilim... Git başımdan." nefes nefes konuşurken onu uzaklaştırmaya çalışıyordum. Eli yüzü kan olmuş Batu'da yanımıza geldi.

"İkiniz de gidin! Bıktım hepinizden!" dedim.

"Hayır. Her şey bu şerefsiz Egemen'in suçu." Batu kahkaha attı. "Ama artık benim kardeşim sahipsiz değil... Üzülmeyeceksin Hazel'im..." Elini arka cebine attı. "Dünya bir pislikten kurtulacak." düşündüğüm şey olmaması için dua ederken Batu siyah metal şeyi bize doğru -daha doğrusu Egemen'e doğru- tuttu. Bu bir silahtı.

"HAYIIIIR!"

Çığlık attım. Hala ağlıyordum ama Batu beni duymak istemiyordu. Tetiği çektiği an Egeme'in önüne atladım. Bir el ateş sesi geldi kulaklarıma. Bulanıklaşan bir görüntü ve gitgide kaybolan sesler... Gerisi karanlık...

Egemen'in Ağzından
Hazel! Aptal kız! Benim için hayatını öne sürmüştü. Hangi salak bunu yapar ki? Eğer benim yerimde o olsaydı ben aynı şeyi yapacağımdan emin dahi değildim. Batu, Hazel'in vurulduğunu görünce arkasına dahi bakmadan kaçtı. Belki ben de kaçabilirdim. Sonuçta ölürdü ve ben de bu bela kızdan kurtulmuş olurdum. Beynim bunları söylerken. Kalbim onu kucaklayıp hastaneye götürmemi emretti. Kalbimi dinleyerek Hazel'i kucağıma aldım. Bütün okul silah sesinden sonra cama çıkmıştı. Gereksiz soruları duymazdan gelip arabama doğru koşmaya başladım. Arabanın kapısını açıp Hazel'i arka koltuğa yatırdım. Ben de şoför koltuğuna geçip gaza bastım. Ben aşkı belki de hiç tadmamıştım. İnsanı canını verecek kadar zavallı yapabiliyormuş. Bunu öğrenmiş oldum. Hazel'e o kadar eziyet etmeme rağmen yine de beni seviyordu. Aslında amacım ona biraz değer verdiğimi sanmasını sağlayıp tüm umutlarını boşa çıkarmaktı. Sonra zaten beni sevmekten vazgeçecekti. Ama o tüm hayallerini yıkmama rağmen benim için ölmeyi tercih etti. Hastane kapısına ulaşınca tekrar Hazel'i kucaklayıp içeri doğru koştum. Bir yandan da bağırıyordum. Her tarafı kan olmuştu. Nefes almakta zorlandığı her halinden belliydi. Acıyla karışık bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum. Yavaşça yüzünü öptüm. Ben de kana bulanmıştım...

"Sedye getirin!!! Yardım edin!!!" Onu kurtarmalıydım. O yaşamak zorundaydı. Benim için ölemezdi. Ölmemeliydi... Birkaç kişi onun zayıf bedenini sedyeye koyarak müdahale odasına yönlendirdi. Kapı açık olduğu için her şeyi görebiliyordum. Doktor ve hemşireler aceleyle bir şeyler yapıyorlardı.

"Nabız çok düşük. Ameliyathaneyi hazırlayın!!!" doktorun emri üzerine kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Bunun sebebini bilmiyordum. Sedyeyi tekrar hareket ettirdiler. Ben de onlarla birlikte yürümeye başladım. Doktor bir şeyler söylüyordu. Ama duyamıyordum. Yanağımda bir sıcaklık hissettim. Ben... Egemen ALPAY ağlıyordum... Neden ağladığım aşikardı. Bilinmezdi... Ameliyathanenin kapısına ulaşınca onlar içeri girdi. Ben ise kapıya çöküp kaldım...

Yaklaşık 20 dakika sonra herkes gelmişti... Annem, babam, Murat YILDIZ, Derya YILDIZ, Ezgi, Tarık... Bana ne olduğunu soruyorlardı. Ama anlatacak halim yoktu. Ezgi başımda bağırmaya başladı.

"Hepsi senin yüzünden bok beyinli. O şerefsiz uçkurun yüzünden Hazel'i üzdün. Bir de kıza o kadar umut verip ortada bıraktın. Şerefsizsin Egemen. Batu yaptı değil mi?" lanet olsun! Gerçekler canımı yakıyordu... Cevap vermedim. Tarık Ezgi'yi götürdü. Sakinleştirmeye çalışıyordu. Annemler zaten durmadan ağlıyordu... Babam da adamlarına emir vermişti. Her yerde o şerefsizi Batu'yu arıyorlardı... Ben nasıl bir insan olmuştum böyle? Kız benim için canını verirken ben öleceğini düşünüp ondan kurtulma planları yapıyordum. O benim için ayrı bir yere sahipti... Ne kadar onu kullanmış olsam da onunla olmaktan zevk almıştım. Üzerimde uyuması bana huzur veriyordu. Ağlayınca bana sığınması, sürekli beni sevdiğini söylemesi, beni öpmesi, çocuk gibi davranması... Ona hiçbir zaman aşık olmadım... Ama seviyordum işte... Aslında onu değil yaptıklarını seviyordum... Kalbini seviyordum... Hala Batu ona tehdit mesajı atınca nasıl yanıma gelip boynuma sarıldığı gözümün önünden gitmiyor. O bana çok güvenmişti... Bana sığınmıştı... Kendine bir şey olmasından değil bana bir şey olmasından korkmuştu hep... Ben ne yaptım peki? Onu üzmekten başka ne yaptım?

Omzumda bir el hissettim.

"Anne?" sabahtan beri ilk kez konuşmuştum.

"Biliyorum. Pişmansın. Ama son pişmanlık fayda etmiyor oğlum." ayağa kalkıp anneme sarıldım. Hazel'in söyledikleri geldi aklıma... O da demişti son pişmanlık fayda etmiyor diye... Şu an zavallı göründüğüme emindim. Amnem de sırtımı sıvazladı...

"A-anne böyle olsun istemedim. O benim için ölmeyi tercih etti." gözümden yine bir yaş aktı.

"Shhi oğlum. O iyi olacak. Güçlüdür benim gelinim. Senin eziyetlerine o kadar katlandı da şimdi mi güçsüz olacak?" gülümsedim. Doğru söylüyordu. Benim her eziyetime katlanmıştı. Belki de her gece ağlıyordu. Ama beni sevmeyi hiç bırakmamıştı... O uyanınca jer şey farklı olacaktı... Yaptığım her şey için af dileyecektim ondan... Pişmandım işte...

Ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor dışarı çıktı. İçimde büyük bir korku vardı.

"Ne oldu? O nasıl!?"

"Sakin olun....."

"........................"

"Üzgünüm..............."


Votes ve yorum... :))

"Bu Adam Benim Kocam mı?"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin