'Herneyse!'

7.1K 408 40
                                    

Arkadaşlar hikaye 3K ya doğru gidiyor... Çok mutluyum... En uzun yazdığım bölümden daha uzun bir bölümdür. Yb ne zaman gelir bilemem. İşler biraz karışık... Her neyse bir şey söyleyeceğim kitapla alakalı. Egemen benim hayalime özel karekterdir. Romantiklikten uzak olma sebebi bana göre erkeklerin yumuşak davranması saçma olduğundandır. Sizin de Egemen'i sevdiğinizi umut ediyorum... Yorumda belirtiniz. Resim bölümle alakalıdır :) ben yaptım yine :)

Bölüm şarkıları:
"Bella Thorne-Call it whatever"
"Demi Lovato-Who is that boy?"
"Meghan Trainor- All about that bass"

Everybody's asking what I'm thinking of you
Wanna show and tell about the things that we do
I know what I'm feeling and you're feeling it too, you're feeling it too
You're feeling it too

Herkes bana senin hakkında ne düşündüğümü soruyor !
Göstereceğim ve yaptığımız şeyler hakkında konuşacağım !
Ne hissettiğimi ve senin hissettiklerini biliyorum !
Senin hissettiklerini de ....

"Bella Thorne-Call it whatever" şarkısı odada yankılanırken gözlerimi zar zor açtım. Hala masadaydık. Ah her yerim ağrıyor. Egemen gözleri kapalı, yüzünü buruşturmuş bir şekilde küfür ediyordu.

"Ahh HAZEL! Kapat şu sikik şeyi!" domuz ya! Sabah sabah insan biraz saygılı konuşur! Kafamı zar zor kaldırdım. Telefonu elime alıp geceden kurduğum alarmı kapattım. Okula gitmemize bir buçuk saatimiz kalmıştı. Bugün sınavlarımız olduğu için kahvaltı etmeliydik. Dünden beri ne Seboşu ne de Adnan amcayı hiç görmemiştim. Sabahları Aysin Teyzede olmuyordu. Yani normalde bizim kahvaltımızı Sebil Anne hazırlardı ama bugün iş başa düşmüştü. Egemen'in burada rahatsız olduğunu düşünerek -bana söylensede- koluna girip yatağıma yatırdım. Mübarek eşek ölüsü gibi ağırdı. Her neyse en azından ben kahvaltıyı hazırlayana kadar uyuyabilirdi.... Önce banyoya girip tuvaletimi yaptım. Daha sonra da uykusuzluktan boka dönmüş yüzümü birkaç kez soğuk suyla yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Formalarımıda giydikten sonra koşa koşa mutfağa indim. Mükemmel tahmin. Yine Seboşlar yok! Hemen ısıtıcıya iki fincanlık su koyup kaynamaya bıraktım. Okulda ayık olmamız gerekiyordu. Bu yüzden kahve yapacaktım. Daha sonra dolaptan salatalık, domates çıkartıp soydum ve doğradım. Peynir vb. Kahvaltılıkları da masaya koydum. Son olarak ekmek sepetinde bulduğum ve dün sabahtan kaldığına emin olduğum simitleri tost makinesine koyup ısınmaya bıraktım. Sıra Egemen'i uyandırmaktaydı. Tekrar odaya çıktığımda Egemen melek gibi mışıl mışıl uyuyordu. Bu haline gülerek gerekli kalem, silgi, uç gibi malzemeleri kalemliğime koydum. Ders işlenmediği için kitap götürmüyorduk. Hatta Egemen çanta bile götürmüyordu. Sonuçta 12. Sınıftık ve sınava hazırlanıyorduk. Yani kısaca izinli olduğumuz halde sırf sınavlar yüzünden okula gitmeye devam ediyorduk. Çantama gerekli olan her şeyi koyduktan sonra Egemen'in odasına girdim. Formalarını bulmam lazımdı. Lakin bu savaş alanında bu biraz imkansız görünüyordu. Kendi kendime kahkaha atmaya başladım. Ikimizde birbirimizden manyaktık. Sinirlerimizi her şeyi paramparça ederek gidermiştik. Ohoo biz şimdiden böyleysek evlenince evimiz ne halde olur bilmiyorum...

Zar zor da olsa formaları bulduktan sonra odama geri döndüm. Egemen'in başucuna geçip saçlarını okşamaya başladım. Yaklaşık bir saatimiz kalmıştı.

"Egemen bebeğim kalk hadiii." bebek misali konuşmuştum.

"Hazeel!"

"Efendim sevgilim?!" ne diyeceğini merak ediyordum...

"Siktir Git!!!" hah öküz! Hayvan! Maymun! Goril! İnsan eti yemiş domuz! Sinirle saçlarını yoldum. Direk ayağa kalktı. Oh iyi oldu!

"Hazel! Ne bok yiyon lan? İnsan böyle mi uyandırılır?" bağırarak üzerime geliyordu. Bende bağırmaya başladım.

"Bu Adam Benim Kocam mı?"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin