Bugün yayınladığım 3. Bölüm arkadaşlar... Hadi inşallah 2k oluruz... :) Ha bu arada bugün Kadir Gecesi dualarınızda beni unutmayın... Sizi seviyorum... Ifatara 20 dk kaldı çok açım ! Multiyle okuyun!
Hatırlatma
"Ne oldu? O nasıl!?"
"Sakin olun....."
"........................"
Egemen'den Devam
"Üzgünüm. Ameliyat başarıyla bitti ama hasta uyanmadı. Fazla dirençli. Psikolojik olarak tepki vermek istemiyor. Bir hafta süresi var. Uyanmazsa bitkisel hayata girecek. Yani beyin ölümü gerçekleşmiş olacak." tekrar boğazıma bir şey oturmuştu. Yine o his vardı içimiçimde... Kaybetme Korkusu...
Annemler doktorla konuşmaya çalışırken ben iyice çökmüştüm. Onu görmem lazımdı. Bana ihtiyacı olabilirdi.
"Onu görmek istiyorum... Lütfen?"
"Beyefendi. Yeni ameliyattan çıktı. Çok yorgun düşmüş. Ancak yarın görebilirsiniz." biraz daha direttim. Ama doktor Nuh diyor peygamber demiyordu. Tam kafa göz dalacakken babam araya girip beni bahçeye çıkarttı... Beraber yürüyorduk. Nefes alamıyor gibiydim... Sanki Hazel olmazsa yaşayamayacakmışım gibi...
"Baba. Bulundumu o it?" babam kolumu hafifçe sıktı.
"Oğlum bir sakin ol. Bulundu. Ve... O Hazel'in abisi falan değil. Durumlar çok karışık..." anlamamıştım. Tek amacım o şerefsizi öldürmekti.
"Nasıl karışık?"
"Bak... Hazel öz çocuk. Ama Murat ve Derya sonradan Ezgi'yi evlatlık alıyorlar. YILDIZ holding ilk kez batma aşamasına gelince Ezgi bir kaza geçiriyor. Ciddi derecede hasar alıp ameliyat olması gerekiyor. Tabii YILDIZ'ların buna gücü yetmeyince Ezgi'nin şimdiki ailesi onu ameliyat ettirip kendi kütüklerine alıyorlar... Yani Batu'nun asıl kardeşi Ezgi oglum." ağzım açık bir şekilde babama bakmaya başladım.
"Ha tabii Ezgi zaten evlatlık olduğunu ve bir abisi olduğunu biliyor." diye devam etti. En azından bilmesi iyi bir şeydi...
"Inanılmaz." dedim... Biraz daha dolaşıp içeri girdik. Babam Batu'yu biraz hırpalattığını söyledi. Ancak onu polise veremiyorduk. Çünkü o boktan bir TECER. Yani babamın en büyük ortaklarından. Hapise girse bile para karşılığında geri çıkacaktı...
Hazel'i yoğun bakıma almışlardı. En azından cam pencereden yüzünü görebiliyordum... Kaşları çatılmış olduğu halde melek gibi uyuyordu. O benim meleğimdi...
Herkes gitmemek için direniyordu. Özellikle Hazel'in annesi... Ama benim canım annem onları ikna edip eve götürdü... Yine yalnız kalmıştık... Gözlerimde ki akmak için çaba sarf eden yaşları serbest bıraktım... Koridorda benim hıçkırık seslerim çınlıyordu... Sandalyelerden birine çöküp beklemeye başladım...
Sabah olmuştu. Uykum vardı ama sabaha kadar uyuyamamıştım. Önce annemler ve Murat amcalar daha sonra da Ezgi ile Tarık gelmişti... Saat 13.00'a kadar doktoru bekledik. Babam Ezgi'yi alıp konuşmak için dışarı çıktı. Sanırım ona abisini anlatacaktı. Doktor odasına girince bende peşinden odaya girdim.
"Bugün görebileceğimi söylemiştiniz... Hadi görelim." telaşlı telaşlı konuşmuştum. Doktor bu halime gülerken ben de kendi kendime sövüyordum.
"Anlaşılan çok değer veriyorsun bu kıza. Seni duyacaktır. Ona dönmesini söyle." cevap vermedim ancak başımla onayladım. Hemşireler sayesinde şu iğrenç elbiselerden giyip bone taktım. Ayağıma da peluş geçirip Hazel'imin yanına girdim. Burası buz gibiydi. İnsanın içini titretiyordu. Yatağın yanına bir sandalye çekip oturdum... Daha sonra Hazel'in elini tuttum. Elleri üşümüştü. Minik ellerini İki elimin arasına alıp ısıtmaya çalıştım. Meleğim çok güzeldi. O gül yüzüne bakıp sabahlayabilirdim... Doktor beni duyabileceğini söylemişti. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım...
"Hazel... Bak... Sana yaşattıklarım için üzgünüm... Ben bana bu kadar aşık olduğunu bilmiyordum... Amacım benden vazgeçmeni sağlamaktı. Ama sen öyle bir bağlısın ki aşkına... Her şeye rağmen direndin... Beni sevmeye devam ettin. Ben bir yerde pes edeceğini düşündüm ama etmedin. Yoluna hep devam ettin. Sen çok güçlü bir kızsın... Ben ise çok güçsüz bir adamım... Sana aşık olmayabilirim... Ama senin her şeyine aşığım... Bunun ne demek olduğunu bilmiyorum. Öğrenince sana da söyleyeceğim... Benim için çok değerlisin. Lütfen bana geri gel..." geceden beri uykum olduğu için kafamı yatağa -Hazel'in ellerinin yanına- koyup gözlerimi kapattım.... Uyku beni esir alırken tek dileğim beraber uyanmamızdı...
-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-
"Beyefendi... Beyefendi uyanın!" etraftan sesler gelirken dürtüldüğümü hissettim. Gözlerimi yavaşça araladığımda Hazel yoktu. Hemen ayağa fırladım.
"Hazel nerde lan?" bağırıyordum.
"Sakin olur musunuz? Burası hastane. Odaya alındı. Siz yoğun bakımda uyuya kalınca bir beyefendi sizi bu odaya taşıdı." Beni azarlama işlemi bitince yüzünde bir gülümseme oluştu.
"O.. Uyandı mı?" korkuyordum... Ya hiç uyanmazsa...
"Uyanmadı... Ama durumu iyiye gidiyor." oda numarasını öğrendikten sonra koşarak Hazel'in yanına gittim. Babamlar odadaydı. Yüzlerinde güller açıyordu.
"Oğlum... Durumu iyiymiş." Derya Teyze beklemediğim bir şekilde bana sarıldı. "Senin sayende... Dün onunla konuşmuşsun." bende kollarımı beline doladım.
"Önemsiz de ben bir şey yapmadım... Yani..." ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Boşver hadi siz biraz yalnız kalın... Belki uyanır... Sebil hadi hepimiz çıkalım..." onlar odadan çıkınca tekrar Hazel'in yanına oturup ellerini, yüzünün her yerini öptüm.
"Hadi bebeğim uyan. Seni çok özledim. Her şey için pişmanım. Melek..."
Ellerini oynatınca ben de sevinçten aklımı oynayacaktım... Uyanıyordu.
"Güzelim. Hadi kalk sarıl bana lan! Ihtiyacım var." yavaşça gözlerini araladı.
"E-egemen." sesi çok kısıktı.
"Buradayım. Hemen doktor çağıracağım bekle." dışarı çıkıp bağırmaya başladım.
"UYANDI. DOKTOOR!" doktor ve hemşireler odaya girip kontrol etmeye başladılar. Etrafımdan sevinç nidaları yükseliyordu...
Doktor dışarı çıktı. "Durumu gayet iyi. Kendine geldi."
"Odaya girebilir miyim?" Derya Teyze izin isteyince doktor onayladı. Sırayla herkes yanına girdiler. En son sıra bana gelmişti. Heyecan doruktayken yavaşça kapıyı ittirip içeri girdim...
"Nasılsın güzelim? Çok korktum..." ona sarılmaya yeltendim ama geri cekildi.
"Korktun mu?" kahkaha attı. "Sen beni kullandın... Senden nefret ediyorum." dedi.
"Hazel! Bak anlatacağım her şeyi. Üzgünüm tamam mı?" bu sefer elini tutmak istedim yine izin vermedi. "Sana dokunmama izin ver. İhtiyacım var." dedim.
"Benim de sana vardı ama sen hiçbir zaman bana izin vermedin Egemen." ağlıyordu.
"Ağlama Hazel..." gözyaşlarını hızlı bir hareketle silip geri çekildim...
"Dokunma bana!" ellerimi havaya kaldırıp 'teslim oluyorum' işareti yaptım.
"Tamam."
"Gitmek istiyorum Egemen!" elleri titriyordu.
"Olur güzelim. Nereye gidelim?"
"Yalnız gitmek istiyorum... Senden gitmek istiyorum... Bu lanet hayattan gitmek istiyorum..." ağlıyordu ve acı çektiği her halinden belliydi.
"Gidemezsin lan. Sensiz yapamam..." Onu kendime doğru çekip sıkıca sarıldım. Kollarımın arasında debeleniyordu.
"BIRAAK!"
"Shhi! Sakin ol melek! Ben istemedikçe benden gidemezsin! Sen artık benimsin! Bir kez kaybetme korkusu yaşadım öleceğimi sandım! Kaybetmeyi asla göze alamam. Sensiz yapamam." şaşkın bakışlarına aldırmadan dudaklarına yapıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bu Adam Benim Kocam mı?"
FanfictionKüçücüğüm... Her şeyim, ne olur çok uzaklara gitme. Gidersen öleceğim.. Karanlığa döneceğim.. OzlemRIRINAVY #RomantikKomedi