Asker konulu bir kitaptır, kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
Ruh, insanın dipsiz bir kuyusudur. Sen ruhunda dolaştığını sanırsın ama onun ne kadar derin olduğunun hiçbir zaman farkına varamazsın. Ta ki biri çıkıp orayı talan edene kadar.
"...
Yine ve yeniden merhabaa. Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin, keyifli okumalar.
Bölüm Şarkısı;
Sociopath, Dark Piano
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🕊️
IV
Eyşan Boduroğlu, Ağzından
Hayatında hiç bir olayı, nesneyi veya benliğini sorguladın mı? Kim olduğunu, nereden geldiğini, hangi amaca hizmet edeceğini ve bu yolun sonunda başına nelerin gelebileceğini hiç düşündün mü?
Ben düşündüm.
Kimliğime 13 Ekim 1996 yazıldı, neden bu tarihte doğdum diye sorguladım. Babamın ve annemin dolabında iki tane ay yıldızlı bayrağı gördüm, gözlerinin içine bakarak sorguladım. Kızların bordo bereli olamayacağını öğrendim, çok çalışarak araştırdım ve cevaplarını aradım. Aldığım cevaplar beni bugüne getiren sorgularım sayesindeydi. Hayatın her anı cevaplarla saklıydı.
Önemli olan hangi soruyu sorduğundu.
Gözlerimin bağlı olduğu bakışlar benden ayrılırken üzerimdeki pikeyi kaldırdım ve sırtımdaki acıyı önemsemeden ayaklarımı aşağıya sallandırdım.
"Dursana kızım, siz de geçin içeriye." diye söylendi Alev ve Mücahit ile arkasında bekleyen iri yarı adamı içeriye aldı. Mücahit tekli koltuğa oturduğunda ayakta bekleyen kişi bana elini uzattı.
"Barış Gömlekçi, sahadan."
Uzattığı elini sıktım.
"Eyşan Boduroğlu."
Adının Barış olduğunu öğrendiğim kişi elini benden çekip Alev'e uzattı. Alev'in dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı.
"Alev Atsız, havadan."
Barış, elini geriye çekildiğinde kafasıyla yeniden bir selam verdi.
"Tedy Bir'e neden iyi bakmadın?" diye sorduğunda Alev'in yüzünde şaşkınlık gizliydi.
"Sen nasıl?" diye söylendi fakat Barış duymamış gibi yaptı ve arkasındaki sandalyeyi çekip oturdu. Sağımdaki yastığı belime koyup arkama yaslandım ve bakışlarımı Mücahit'e çevirdim. Değişmişti, onu ilk gördüğüm kişi ile arasında dağlar kadar fark vardı. Bakışları beni bulduğunda burukça gülümsedi.
"Aklımda o kadar soru var ki hangisinden başlayacağımı bilmiyorum?"