XV - KIRILMA NOKTASI

18 2 0
                                    

Merhabalar, yine ve yine ben. Aşağıda sizi bekliyorum, buluşalım.

Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin, keyifli okumalar.

Bölüm Şarkıları;

Agora Meyhanesi, Muazzez Ersoy

Ta Uzak Yollardan, Nilüfer

Haykıracak Nefesim, Ajda Pekkan

Haykıracak Nefesim, Ajda Pekkan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🕊️

XV

16 Aralık 2021 / Şırnak

Asena Eyşan Boduroğlu, Ağzından

Ev.

Ev nedir?

Ait olduğun yer mi yoksa mutlu olduğun yer midir?

Sıcacık sofraların kurulduğu, sevdiklerimizin bir masanın etrafında toplandığı salon da evdir, dağın başında bir görevdeyken yerde oturup tim ile yemek yediğim yer de benim için bir evdir. Yumuşak yatağımda gözlerimi kapattığım, annemin saçımı okşayıp babamın da yorgun olmamı anlayıp postallarımı çıkarttığım yer de benim evimdir; biraz olsun gözlerimi dinlendirmek için uzandığım toprak da benim evimdir.

Benim evim ait olduğum yer değil, yanımdaki değer verdiklerimdir.

Onların olduğu her yer, zaten benim evimdir.

Gözlerimi açtığımda bir karanlık karşıladı beni. Gözlerimden ziyade ruhumun körlüğü. Zemin yok, gökyüzü yok ne bir ses ne bir yön... sadece içimi delip geçen bir boşluk hissi vardı. Üzerime çöküyor, beni yutuyor ve kendine çekiyordu. Her nefes alışım, ciğerlerime soluk yerine bir ağırlıktı.

Bir ses duyuyorum, kulaklarımın ardında. Yaşsız, zamansız, tarifi olmayan bir ağlayış sesi. İnce, boğuk ve çaresiz. Üzerine bin yıllık bir kederi giymiş gibi. Kalbimdeki tel kopuyor ve o sese doğru sürükleniyordum. Her adımda sanki taşlaşmış anılarla döşenmiş bir koridoru arşınlıyordum.

Adım attıkça yere çakılan, rüyalarımın taşlarından başka bir şey değil. Zaman ilerlemiyor ya da belki ben ilerleyemiyordum. Ses giderek artıyor, hıçkırıklar yankılanıyordu. Bir adım daha atıyorum, ayaklarım karanlığa batıyor ama siluetin şekli netleşiyordu.

Caner?

Omuzları bir fırtınanın ortasında dalgalar gibi titriyordu. Sırtı, bir dağ gibi çökmüştü. Arkası bana dönük ama yine de her şey yüzüme haykırıyordu: Bir pişmanlık, bir kayboluş, bir son... Ve sonra onu görüyordum. Caner'in ardında, yere oturmuş bir figür. Dizlerini kendine çekmiş, elleriyle başını kavramıştı. Tıpkı parçalanan bir heykel gibiydi. Onun adı zihnimde yankılanıyor ama dilime yansımıyordu. Hıçkırıkları, beni bir girdaba doğru çekiyordu.

GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin