Bıkkınlık

11 4 0
                                    


- 2004 Sonbaharı - 

Eve dönüş yolunda Hazal'ın aklından işte bunlar geçiyordu. Dilara kolyeye bir hazine gibi sıkıca sarılmıştı. Kumsal onu hemen boynuna takmıştı. Hazal'ın kolyesi ise çoktan sırt çantasının derinliklerini boylamıştı. Aklından aynı zamanda Kumsal'ın Semih'le ilgili anlattıkları geçiyordu. Abisi tuhaf davranmaya başlamıştı, tam da Hazal'ın yaşlı kadına Semih bilgisini satmasından sonra. Hazal kalbinin bir kağıt parçası gibi buruşturulduğunu hissetti. 

Onu bir cadıya sattım, diye düşündü kesif bir korkuyla ama bunu belli etmemek adına başını dik tutarak yürüyüşüne rahat bir tavır kattı. 

"Anneme de bu kolyeden bir tane almalıyız." Dilara kırık kalp kısmını parmakları arasında çevirerek dümdüz karşıya bakıyordu. Dalgındı ve yüzünde kurnaz bir gülümseme vardı. Aslında, istediğini elde etmek üzere olan insanların ifadesine sahipti. "Neticede onun da kalbi kırılacak ve sonrasında kızı onu sevgiyle sarmalayacak." Derin bir iç çekti. 

Hazal kaşlarını çatarak onu durdurdu. "Niye kalbi kırılacak ki? Bir şey mi biliyorsun?" 

"Yoo." Dilara savunur gibi kollarını kavuşturdu. "Ama o adam annemi hak etmiyor. Annem de kısa sürede bunu görecek."

"Gerçekten de bir şey biliyormuşsun gibi konuşuyorsun." Kumsal küskün ifadesini korumaya çalışıyordu. Dakikalardır sessizdi ama geveze yapısı onu sadece yolun belli bir kısmında suskun tutabilmişti. Okul tuvaletinde onu yanlarına almadıkları ve dışarıda beklettikleri için öfkeliydi ama Hazal, Kumsal'ın Dilara'yı sigarayla görmesini istememişti. Onun saflığını muhafaza etmelilerdi.

"Sen bize küs değil miydin?" Dilara konuyu değiştirecek olan bu detaya bir can simidi gibi tutunmuştu. Bir şeyler karıştırıyor, diye düşündü Hazal. Kaşları çatık halini muhafaza ediyordu. Dilara böyle biriydi işte, en yakınları bile ona arkasını dönmek için elli kere düşünmeliydi. Hazal bunu eşeleyeceğini aklına not etti. 

"Küsüm tabii ki, umurumda bile değilsiniz ama Meltem Teyze'yi umursuyorum." Kararsız tınılarla çıkmıştı bu cümle Kumsal'ın ağzından. Açıklamasının yeterli ve tutarlı yapısından emin olamıyordu. 

"Meltem Teyze'n de keşke senin kadar kendini önemsese." Dilara kolye ucunu çevirdikçe Hazal öfkelendiğini hissetti.

"Şunu yapmayı kes artık." Kolyeyi çevirmeyi mi yoksa Dilara'nın annesini kıskanmasını mı kastediyordu emin olamamıştı. "Annen mutlu ve onun adına birazcık mutlu olmayı dene." Hazal'ın gözleri kolyeye takılıp duruyordu. Öfkesini Dilara'dan çıkarıyordu ama aslında bu duygu kendisine yönelikti. O yaşlı kadına hiç gitmeyecekti. 

"Senin tuzun kuru tabii. Anne ve baban sadece sana ait. Ne bir kardeş, ne bir ayrılık..." Kötü duygular Dilara'yı gerçekten de çirkinleştiriyordu. 

"Fazla konuşuyorsun." Fısıldayan Hazal adımlarını hızlandırdı ve diğer ikisini arkada bıraktı. Dilara korkunç bir zorbalıkla sınanmıştı, onu mutlu etmek adına Semih'i yaşlı bir cadıya satmıştı Hazal ve şimdi... Şimdi Dilara'nın bencil duygularını çekebileceğini hiç sanmıyordu. Dünya onun etrafında dönmüyordu. 

"Hazal! Yavaşla lütfen." Kumsal'ın tiz ve çocuksu sesi tereddüt etmesine sebep olsa da Hazal durmadı. Yönünü değiştirip ormanın içine doğru ilerlemeye başladı. Şu an görmek istediği tek kişiyi orada bulacağını biliyordu çünkü. 


Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin