32. Bölüm *Tatil*

210 25 11
                                    

32.BÖLÜM

*TATİL*

(Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Eklediğim videoyu şarkı söylendiği anda dinlemenizi tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)

Karanlığın içinde kendini göstermeyi başaran, denizin en dibinde kalabilen, en değerli hazinelerin içinde kendini fark ettiren, kabuğunun içinde usulca yaşayıp keşfedilmeyi bekleyen inci taneleri gibiydim...

Bin bir umudu sırtıma yükleyip geldiğim bu koca şehirde sırtıma daha fazla yük alıp kamburum çıkana kadar, hayat yürüyemeceğim noktaya getirene kadar, yeniden doğrulacağıma inanıyor, varoluşumun mutlak sebebini bulmak uğruna kendi denizimde çırpınıyordum.

Kalbim bu çırpınışlarla bazen daralırken bazen de sonsuz huzurla sakinleşebiliyordu. Umut dehlizlerine tutunup, içimi ısıtacağına inandığım limanlara yanaşıyor, sımsıkı olmasa da gevşek bir şekilde hayatımın iplerini, halatlarımı o limana zincirleyebiliyordum.

En güvenli limanım elimden alınmışken başka kimlere nasıl davranabilirdim bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı o da büyüyordum. Eskisinden daha farklı düşünebiliyor mantığımla kalbimi daha adil bir yarışa sokabiliyordum. Her şeye rağmen yaşanması gerekenlerden kaçamayacağımı da kabullenmiştim.

 Zaten kabullenme kelimesi baştan sona büyük bir zorunluluğun avaz avaz bağırması değil miydi? Yanına usul usul yaklaşıp yerini hiç fark ettirmeden hazırlayan çaresizlik kabullenmenin baş tacıydı. Bazı kelimelerin anlamları o kadar yoğun o kadar adının hakkını veren cinstendi ki söylerken bile bunu en derinden hissetmeni sağlıyordu.

Daha da basite indirgersek herkes bize adımızla seslenirdi ama en çok sevdiğimiz kişiden ismimizi duymak çok daha farklı hissettirir en güzel sözleri solda sıfır bırakmaya yeterdi. Yani bazı kelimeleri değerli kılan da kimin söylediğiydi. Hangi dilden, hangi tonda ve ne amaçla çıktığıydı bizi ilgilendiren.

Bunu şimdi çok daha iyi anlayabiliyordum. Çok uzaklardan geliyormuş gibi hissettiren ama giderek yaklaşan ismimi söyleyen bu ses dünyada en çok duymayı istediğim sesti. 

İsmim onun dudaklarından dökülürken bütün şairlerin şiirlerine haksızlık ediyor gibi geliyordu. Yılların yaşanmışlığını duygusunu barındıran ve cümlelerde can bulan şairin yazdıkları Ömer'in tek bir kelimesini ve onu bana söyleyiş şeklini aşmaya yetmiyordu. 

Düşüncelerimden ne kadar sıyrılmak istemesem de duyduğum sesin volumü yükselince gözlerimi aralamak zorunda kaldım. İlk başta nerede olduğumu anlayamamış ve durumu yadırgamıştım. Gözlerimi iyice açıp etrafı tarayınca bir otelde olduğumu tahmin etmek çok da zor olmamıştı.

Karşımda ise yarı çıplak bir şekilde Ömer duruyordu. Tabiri caizse bön bön suratıma bakıyordu.

"Ne bakıyorsun?" diye aniden soruverdim.

"Prensesimiz güzellik uykusundan ne zaman uyanacak diye bakıyordum." dedi.

"Ne saçmalıyorsun sen? ve benim burada ne işim var?" diye sordum.

"Ağva'ya geldik. Sen uyuyakalınca seni buraya kadar taşıdım." dedikten sonra göz kırptı ve devam etti. "Zaten alışık olmadığım bir şey değil. Sen de baya alışmışsın zor yatağa indirdim. Kollarımda daha mutluydun." dedi.

Dün gece olanlar birbir zihnimde canlanmaya başlamıştı ve öfkem körüklenerek artıyordu.

"Sen ne kadar yüzsüzsün ya dün yaptıklarından sonra hala alay edebiliyorsun." dedim.

İntikamın EsrarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin