43. Bölüm *Ağlama*

239 17 12
                                    

43.BÖLÜM

Kalbe söz geçer mi? Geçseydi eğer herşey daha farklı olmaz mıydı?

Elbette olurdu ya da kader ağlarını örmüş dört bir yanımı işgal etmişken, nutkum tutulmuş, kelimeler feryat figan ederek kaçacak yer arıyor yanımdan uzaklaşıyorsa, boğazımda düğüm olmuş nefesler çıkmak için soluğumu kesen kalbin sahibine böylesine koşulsuz  şartsız kollarını açarken kalbime geçit veren nasıl bir söz olabilirdi ki?

Zaman durmuş biz onunla hep ilk bakışmamızda, ilk bağırışımızda, birbirimizden ilk nefret ettiğimizi sandığımızda kalplerimiz kavuşmak için çırpınırken biz duygularımızdan kaçsakta hep aynı yere başa dönüp gözlerimizden kalbimize akan yolculukta düşüncelerimizin mantığımızı araya sokmasıyla yarım kalıyorduk.

Bu yarım kalışlardı zamanı donduran, orada soluklanmamızı sağlayan ama bildiğim bir şey vardı ki biz birbirimiz olmadan asla tam olamayacak birbirimizden kaçarken de hep yarım kalacaktık.

Sessizlik aramızdaki tek iletişim olurken saniyeler dakikaları, dakikalar da saatleri kovalıyordu ama ikimizin de konuşmaya, tartışmaya mecali kalmamıştı. Biz en çok da birbirimizden kaçarken yoruluyorduk çünkü benim ona soracak binlerce sorum, onun da bana verecek hiç bir cevabı yoktu. 

Bilinmezlikler ve güvensizlikler içinde sıkışıp kalmış iki yabancının sefil hayatının delicesine birleşmeye çalışmasını engelleyen yaralarımız vardı. Sarmaya çalıştıkça daha da derinleşen ve kabuk bağladıkça daha sert bir şekilde çekip kopardığımız en çok da birbirimizin yaralarını acıttığında iyileştiğine inandığımız ama bizi de daha da acıtıp kanatanlardı.

Düşüncelerimizi ve daldığımız uykuları bölen ses kapının tok gürültüsü olmuştu. Ömer sakin adımlarla ayaklanıp kapıya doğru ilerlediğinde arkasında takip etmeye başladım. Kapıyı açtığında karşımızda Emre ve kucağında da baygın gibi görünen Hale vardı.

Hale o halde görünce kendimi endişelenmekten alıkoyamadım, koşarak yanına ulaştım.

"Emre neler oluyor, ne yaptın ona?" diye sordum ve Hale'yi uyandırmaya çalıştım.

"Yasemin bırakta yatağa yatıralım. Durumu gayet iyi merak etme, uslu durmayınca suyuna uyku ilacı attım, bu nedenle uyuyor." dedi.

"Emre sen nasıl  böyle birşey yaparsın, çıldırdın mı?" diye söylendim.

Ömer'de üzerindeki durgunluğu atmış gibi bana yandan bir gülüş atarak konuştu "Kraliçem bana karşı kullandığınız kelimeleri başkalarına kullanmayın, kıskanırım." dedi.

Ben de ağzım açık ona bakakaldım. "Ömer, şu an senin zevzekliklerinle uğraşamayacağım. Zaten bu çocuk da senin yanında dura dura bu hale gelmiştir. Haklısın sonuçta çıldırmak, saçmalamak ve zorla adam kaçırmak senin işin." dedim.

Emre de aramıza girdi "Tamam sakin olsanıza beni dinleyin önce. Bak Yasemin senin bu inatçı arkadaşın bana başka çare bırakmadığı için şu an buradayız. Ona herşeyi anlatmak ve açıklamak istedim ama bana fırsat vermeyince Ömer'le yüzleşsin, seni de bir dinlesin sonra ne karar verirse versin saygı duyacağım söz veriyorum." dedi.

Onun böyle konuşması ve aşkı için savaşması beni sakinleştirmiş ve arkadaşım kardeşim gibi gördüğüm Emre'nin hala içinde olduğunu anlamamı sağlamıştı.

Hafifçe gülümsedim ve Emre'nin kolunu sıvazlayarak "Sen iyi bir adamsın ve sanırım bu kadarını hak ediyorsun." dedim.

"Sağ ol Yasemin beni anlayacağını biliyordum. Umarım uyandığında Hale'de senin kadar anlayışlı olabilir. "dedi.

İntikamın EsrarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin