38. Bölüm *Kandırıyor*

267 19 7
                                    

38.BÖLÜM

*KANDIRIYOR*

(Görsel'dekiler Ömer ve Sena.. Keyifli okumalar. En sonunda şarkıyı da açabilirsiniz.. )

Yazmak huzurun adıysa,  okumak da kokusuydu. Kitap yapraklarında, defterlerin sayfalarında yok olurken benliğim, düşüncelerim her bir yandan firar etmiş esir almışken beni huzuru giymiştim bedenime en sevdiğim elbise diye..

Sorgusuz sualsiz varlığını kabul ettiğim, dertlerimi top yapıp çok uzaklara yollayan, bedenimi gevşeten, başka hayatlarda var olmamı sağlayan, mutluluk vaat eden gizemli yolculuklara çıkmamı sağlayan, sığınabileceğim bir pencere açan, her an valizimi toplayıp, sessizliğime gömülmeyi bekleyen, kederime de sevincime de ortak olan, belki hayallerimin sayfaları belki de hayallerimin sayfalarını açtıkça, çevirdikçe huzur bulduğum o kısacık anların toplamıydı..

Bunların aksine her dakika bana kendini hatırlatmayı başaran, odaklanamayışım, dikkat dağınıklığım, iç sesimin her düşüncemi ona yönlendirmesi vardı. Özleyen kalbim, içimi kemiren çaresizliğim, umudumun yerlere dağılışını izleyen acılı bakan yeşil gözlerim..

Biz birbirimize çok yabancıydık aykırı kişiliklerdik ve aykırı zamanlarda gözleri birbirine değen göğe uzanan içten içe büyüyen kalp kırıklıklarını gizlemeye çalışan cam kırıklıkları gibi batıyorduk birbirimizin kalbine..

Elimdeki kitap aniden yere düşünce dünden kalma anılara boğulduğumu anlamıştım ve yaşadıklarım yine gözlerimin önünde film şeridi gibi geçiyordu. 

Vazgeçmesi gereken biri vardı ama bu sefer o ben olmayacaktım. Sonuna kadar gidecektim ve ucunda ölüm olsa bile buna göğüs gerecektim. Dişlerim sıkmaktan ağrımaya başlamışken, bacaklarım beni taşıyamayacak kadar titrerken Sonat'ın ateş saçan cümlelerinin altından ezilmeden durmaya çalışıyordum. Ömer ile bana o sözleri söyledikten sonra çekip gitti. 

Bir süre sessizce arkasından bakakaldım ve yaşadığım şoku atlatmaya çalıştım. Onlar kardeştiler ve benim bunu bilmediğim için oyun oynuyorlardı ve Ömer'de sesini çıkarmadan beni aptallığımın tadını çıkarıyor olmalıydı.

Ben de ona bildiğimi belli etmemeye kararlıydım ve sitemli sesimle, ağlamaktan kızarmış gözlerimi ona baktım.

"Yazıklar olsun tamam mı sana artık diyecek bir şey bulamıyorum. Senden nefret ediyorum. Keşke o gün orada seni görmeseydim de istediğini yapsaydın" dedim.

Ömer sakinliğini korumaya çalışıyormuş gibi duruyordu ama sert görüntüsünden taviz vermiyordu.

"Sandığın gibi değil hemen kafanda yazıp çizme." dedi.

Onun için bu kadardı işte ve en uzun açıklamasının da bu olacağından emindim.

"Kahretsin kapat artık şu çeneni sana güvenmiyorum. Ağzından çıkan tek bir lafın doğru olduğunu sanmıyorum." dedim.

Çıldırmış gibi ona bağırıyordum ama Ömer benim aksime hiç bir şey yapmıyor sadece beni izliyordu.

"Bak, Yasemin şu an herşeyin kötü göründüğünü biliyorum ve bu gerizekalı Sonat'la uğraşmakta da zorlanıyorum ama bilmediğin şeyler var." dedi.

Zevkten uzak çok sesli bir kahkaha attım ve "Bildiğim birşey var mı onu sorsana?" dedim.

"Ömer sen bana ne zaman bir şey anlattın, ne zaman içini açtın ki? Her zaman ben sana güvenmek zorundayım, inanmak zorundayım öyle değil mi? Ama artık bitti bundan sonra o Yasemin yok karşında. Senin yüzünü bile görmek istemiyorum ama bazı şeyler için sana katlanmak zorundayım. Bu günden itibaren iş dışında bana yaklaşma bile. " dedim ve kapıyı çarparak çıktım.

İntikamın EsrarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin