9.bölüm"sakın beni öpme"

399 119 30
                                    

"lanet olsun ışığıda kim açtı"
daha üstümden şaşkınlığı atamadan Kâran bey kolumdan tutup yüzümü kendisine döndürdü. kızgın boğalar gibi burnundan soluyordu. Kaşlarını çatıp beni duvara çarptı. Anlaşılan yüzümü gördüğüne pek sevinmemisti.
"Nefes, ne işin var senin burda" gözleriyle ateş saçıyordu, suçlu olan oydu ama nedense beni suç üstü yakalamış gibi davranıyordu.

cevap vermek bende isterdim ama şu an hiç bir tepki veremiyordum.bu kadar ilaç kullanmama rağmen hala şu korkarken donmayı atlatamamıştım bedenime kilit vuruluyordu sanki. rehabilitasyon merkezinde geçirdiğim beş aydan sonra artık ilaç kullanmayı bırakmıştım. Basit bir şeyde bile birkaç saniyeliğine bedenim tepkisiz kalabiliyordu. kolumu dahada sıkan elle sayesinde soyutlandığım yerden çıktım. Canımın yandığını biri ona söylemeliydi.

" bırak beni" kolumu çekmeye çalıştım. " kolumu kopardın, bırak" gözlerimi kahve tonundaki renkli duvara sabitledim. Bana uyguladığı güçten haberi varmıydı acaba.

"kolunu kopardım öylemi" ses tonunda alay vardı. diğer kolumuda tuttuğunda kas katı kesildim. cılız kollarıma bu kadar kuvvet uygulaması acımasızcaydı.
"beni delirtme" dedi. "ne işin var bu saatte burda söyle"
başımı kaldırıp gözlerine baktım, bakışları hiç hayra halamet değildi. Ela renkler yerine gözlerinde, koyulaşmış irisler duruyordu, Yanlış gözlere bakmayı diledim. Bu gözler benim yüzümdenmi rek değiştirmişti
Ne acı.

"yok bir işim. uyuya kaldım" sesim buz gibi soğuk çıkmıştı.

"buna inanmamı bekleme" dedi. insanların sinirliyken neden seslerini yükseldiğini bir türlü anlayamazdım bu kulak zarına zarar vermekten başka bir şey değildi.

Sorusunu cevapsız bırakırken kolumu çekiştirdim, bana inanıp inanmaması umurumda değil, hem hesap sorması gereken ben değildim oydu.

"ya bıraksana beni," diye sesimi yükselttim, hala bir kolumu tutuyordu, kaçacağımı düşünüyorsa yanılıyordu mantıklı bir cevap almadan gitmeyecektim.

"Asıl sizin ne işiniz var burda" gözlerinin içine baktım, eğer yalan söylerse belki anlardım.

"Ne zamandan beri sana hesap verir oldum, burası benim ofisim istediğim saatte gelirim"deyip kolumu serbest bıraktı. ama gözlerini kaçırdığını görmüştüm. Yalan söylüyor. birşeyleri gizliyordu.
cesaretimi toplayıp
selim beyin ofisini gösterdim. "birincisi burası sizin ofisiniz deyil, ikincisi sizi gördüm kasadan ihale dosyasına baktınız üçü-..."üçüncüyü söylemeye fırsat olmadan boğazıma çıkan elle sustum. Susturuldum. lanet olsun, nefes alamıyordum. alışkanlık haline getirmişti boğazımı sıkmayı. Güzel hobi dedi iç sesim. iki elimle kâran beyin tek kolunu tutup boğazımdan çekmeye çalışsamda nafileydi, rengim sararıyordu, ölüyordum.
"sen az önce ne dedin duyamadımda" yine kulağımın dibindeydi ve yine bağırmıştı. Bir ara ona sağır olmadığımı söylemeliydim.

bu sesimi duymayan haliyse duyduğunda nasıl bir tepki göstereceğini merak ettim doğrusu. Biraz debelenmem sayesinde parmakları gevşedi. Bende bol bol nefes yolladım cigerlerime.

Eli hala boğazımdaydı, gözlerime bakıp dudaklarını araladı.
" Birincisi bu gece beni görmedin, ikincisi bana olan borcunu susarak ödeyeceksin" derinden gelen bir nefes aldı ve bıraktı." Ve eğer bir daha bana hesap sormaya kalkarsan cevabını bile duymak istemezsin anlaştıkmı?" dedi. Ben nefes aldığımdan bile şüpheliydim artık. Beni gerçekten korkutuyordu. Sözleri canımı delecek kadar acımasızdı. Bende canıma susamadığım için onu onaylarcasına başımı aşağı yukarı salladım.

Sessiz ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin