30. part bir " gün batımım"

83 28 12
                                    


Bıkkınlık la bir nefes soluyup dudaklarını birbirine bastırdı ve restorantın penceresine doğru adım attı Sonat. Sinirliydi hemde hiç olmadığı kadar. öfkeyi iliklerine kadar hissediyordu elini sandalyeye atıp yere devirdi ama öfkesi dinmek yerine kat bekat artıyordu. Sonat hızını alamayıp arkasını döndüğü gibi kardeşinin yakasına yapıştı.

"Kan, oğlum söyle Nefes nerde, ne yaptın lan ona" diye bağırdı..

Sonat bu gece Nefesi evinden alıp restoranta getirmişti. Kendince kardeşine verdiği sözü tutup Nefesi ona getirmişti ama içi hiç rahat değildi, Kan Nefesin hala kendisini sevdiğini idda etsede Sonat Nefesin Kârana olan bakışlarını görmüştü.

Başka bakıyordu Nefes Kârana, seven bir kadın gibi daha da kötüsü Kâran'ın bakışları da pek farklı değildi.

"Nerde lan" boş restorantta sesi yankılandı Sona'tın. Daha on dakka önce Nefesin yanından ayrılmıştı çünkü Kan abisine yanlız konuşmak istediğini söylemişti. Restorantan çıkmadan önce Nefesin çığlığını duymuştu ve büyük adımlarla geri dönmüştü, ne vardıki Nefes ortada yoktu ve Kan bu konuda ağzını açıp tek bir kelime bile söylemiyordu.

"Kan, söyle oğlum, Nefes nerde niye çığlık attı." Yakasını kavradığı gibi yere fırlattı kardeşini.

"Abi, bilmiyorum" dedi Kan soğuk kanlılığını koruyarak. Ne olduğunu tabikide biliyordu.

"Yanında degilmiydin, ne demek bilmiyorum."
Kan yerden kalkıp abisinin karşısına dikildi.

"Hayır, ben daha Nefesi görmeden çığlığını duydum, buraya geldigimdede kimse yoktu." Doğru söylüyordu Kan, bu gece Nefesi hiç görmemişti ama Sonat buna inanmıyordu.
Sonat eline Nefesin çantasını ve ceketini aldı. Aklı almiyordu bu kız çantasını almadan nereye giderdi, ya o çığlığa ne demeliydi. Kan bu gece restoranti kapattığı için kimsede yoktu etrafta, ceketi avuclarinin içinde sıkıp masaya oturdu.Tam o sırada yerdeki kanı fark edip ayağa kalkması bir olmuştu

"Lanet olsun, lanet olsun böyle işe" Kan'da Sona'tin karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu ve beklemeye başladılar neyi beklediklerini bilmeden.

Aynı saatlerde de Sonat'in evinde gergin anlar yaşanıyordu Kâran Elifi eve davet etmişti amacı sohbet etmek değildi şüpheleri vardı. Cenkin ölümünden Elifi sorunlu tutuyordu en azından şüpheleri bu yöndeydi.

"Elif seni neden çağırdığımı biliyorsun" dedi Kâran.

Başını salladı Elif, biliyordu tabikide ama çözülmeye hiç niyeti yoktu sonuçta karşışındaki sevdiği bir arkadaşı olsada bir polisti.

"Bilmezmiyim amirim, keşke sorgumu karakolda alsaydınız" diyerek Kâran'ı suçlamaya çalıştı.

Kâran'ı kendine acındırmaya çalışıyordu ona acırsa belki peşini bırakırdı aksi takdirde ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kâran kaşlarını çatıp Elifin suratına baktı. Fazlasıyla soğuk kanlı duruyordu. Yinede kızı kışkırtmaktan zarar gelmez diye düşündü, böylelikle ona itiraf ettirebilirdi.

"istediğin buysa karakolada gecebiliriz,ki geçecekmişiz gibide geliyor bana."

Elif şaşkınlıkla ağzını açtı Karan'ın kendinden bu kadar emin konuşması onu korkutuyordu. Soğuk kanlılığını koruyarak kendini savunmaya kalktı.

"Beni ne ile suçluyorsun Kâran, açık konuşurmusun" dedi sesindeki korkuyu bastırarak.

Kâran ellerini dizlerine koyup Elife doğru eğildi,
"Cenk kafasından vurularak öldürüldü, benim şüphelerim tamamen senden yana"

Sessiz ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin