Arkadaşlar bu bir bölüm değil sadece gelecek bölümlerden kısa bir alıntı. Keyifli okumalar.
Herkesin kaderi farklıydı en azından bana göre öyleydi. Çoğu insan mücadele ederdi savaşırdı, sımsıkı tutarlardı hayat iplerini, kim başkası tarafından yonetilmek isterdiki hiçkimse.
Peki beni öbürlerinden farklı kılan neydi. Bende bir savaşçıydım kaybetmeye mahkum bir savaşçı.Yavaşça gözlerimi sizlayan ellerime indirdim, bileklerim birbirine sıkı bir iple bağlanmıştı. Benim hayatımın ipleri hep başkalarının elinde olmuştu. Başka birinin Yönettiği bir oyuncuydum. Tuhaf olan şuydu, beni yöneten hep o oluyordu, ya o çok iyi bir yönetmendi yada ben kötü bir oyuncuydum, belkide her ikisi yada hiç biri.
Onu gördüğümde tüm organlarım üşümüş çığlık atmaya başlamışlardı, Karşıdaki duvara saslanıp gözlerini gözlerime perçimleyen adam, tutarsız her hareketimi büyük bir açlıkla izliyordu. Sessiz adımlarım bendimde büyük bir patlama yaratıyordu. Ruhuma asılan ipler, büyük bir koro eşliğinde hep bir ağızdan aynı şeyi haykirmaya başladı.
O ölmedi,
o yaşıyor,
onu öldürmedin,Ruhumdaki çığlıklar bedenimin zıngır zıngır titremesine sebebiyet veriyordu. Bıraktığım gibi değildi, aradan yıllar geçmiş gibi yüzü çökmüştü. Halbuki daha geçen yıl onu çiftlik evinde kanlar içinde bırakıp kaçtığıma adım kadar emindim. Ben onu azrailin eline bırakmıştır ama biliyorum o benim azrailim olacaktı.
"Hiç degişmemişsin kedicik, hala bana aynı korkak bakışlarla bakıyorsun, ruhumu okşuyor bu bakışların"
Sesi bile yaşlanmıştı sanki, tek değişmeyen yeri gözleriydi, beni korkutan o yeşil gözlü canavar gözleri. Yutkundum vucudumda en ufak bir kas bile hareket etmiyordu.
Vicdanın sen katil değilsin deyip önüme serdiği kırmızı halıyı göstererek geçmemi işaret ettiğinde, Mantığım bir korkak gibi köşesine geçmiş göz yaşını siliyordu.Adım atmadan gözlerini kısıp bana baktı. Gözleri tıpkı Kan'ın gözleri gibiydi sadece bakışları farklıydı. Ercüment bana nefretle bakarken Kan'ın gözlerinde hep güveni görmüştüm taki oyun bitti deyip beni babasına verene kadar.
"Hadi kızım babanı özlemedinmi, sarilmayacakmısin babana" iki kolunu açıp ona gitmem için işaret verdi.
Bakışlarım ayaklarıma indiğinde, iki gündür ayakkarima bağladıkları ip yüzünden oluşan dairesel şeklindeki yara bana kalkamayacagimi söylüyordu, muhtemelen ayağa kalksam hızlı bir inişle tekrar yere çakılırdım.
Ercüment başını iki yana sallayıp "hiç bir zaman uslu bir kedi olmayacaksin değilmi" dediğinde gözümden yaşlar akmaya başlamıştı. Sona yaklaştığımizi biliyordum benim burdan çıkışım yoktu. Geçen sefer bu adama bir ay dayanmıştim ama bu sefer delirmek için iki gün bana yeterli gelmişti. Bu sefer buna dayanacak gücüm yoktu.
"Açık konuşacağım seninle kedicik, bu gün bu lanete son verip seni öldurecegim ama sana herşeyi anlattiktan sonra, hayatımın laneti olmayı nasıl becerdigini anlattiktan sonra"dedi en ruhsuz sesiyle.
benim aklimdaysa tek bir soru vardı, benmi onun laneti olmuştum yoksa omu benim lanetimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlıklar
Teen FictionHayat ini buz tutmuş bir girgaptı ona göre ve ona armağan edilen tek şey nefes almaktı, tıpkı bir saksının içinde büyütülen bitki gibi. Haberi yoktu, etrafı soyut halatlarla çevriliydi.Oyun bitene, yeşil gözlü canavar karşısına çıkana kadarda haberi...