Ölüm kokuyordu ellerim dizlerimdeki acı gibi kalbimde kararmıştı, Siyahtı dünyanın öbür yüzü tüm renklerin güzelliğini kifayetsiz kılan. bencildi karanlık kendine bile bencildi,ona değen tüm renkleri karartacak ve başka bir rengin büyüsünü görmeyecek kadar kördü gözleri.Korkuyordum... Karanlıktan korktuğum kadar,henüz kazanmadığımı kaybetmekten,savaşmadan yenilmekten, ve yaşanması mümkünken yaşayacaklarima geç kalmaktan korkuyorum. Zaman diliminde ufaliyorum boşluktayım ama yok olmuyorum, umudumu duyurmaya yetmiyor sözcüklerim. Umudumun katili olmaktan korkuyorum.Kapıları yoktu korkularımın, sorgulamadi da zihnim, onları benimseyip kabullendi. Ben korkularimin kalemi, onlar benim mürekkebe döktüğüm ilahi sözcüklerim oldu. Biz olduk belli bir zamandan sonra, aynı bedende soluklandik.
Korkum: bana sevmeye dair hiç bir vaatte bulunmayan birinin sevgisini kaybetmek değildi. Beni diri tutan Varlığın, soluğunu kaybetmekti korkum?Sevmek için bir sebebe ihtiyacım yoktu, tıpkı şu an akıttığim göz yaşlarımın önüne sunacak bir sebebe ihtiyacım olmadığı gibi. Bazı şeyler sorgulanmamali kendi söz öbeklerine bırakılmalı ki sözcüklerin sonuna nokta konulabilsin.
belkide vardır ağlamamın geçerli bir sebebi. ıslak gözlerim ve mühürü basılmış dilim, bir şey sakliyorlardır. Normal gelmiyor banada kalbimin bu kadar hızlı artması
hiç adil değilDurdu işte onun kalbi, bir daha hiç atlayacak ama benim kalbim inadına hizlanmakta Sussun istiyorum.
onun kalbi atana kadar benim kalbimde sussun istiyorum. Beraber Susup beraber yaşayalım. Ama olmuyor işte"Nefes iyi misin"
Bu sözüne kahkaha ile cevap verdi gereksiz yanım, onunda acıdan gözleri kızarmıştı.
Ben bile beni düşünmüyorken İyi olmam kimin umrunda. Bilmem kaçıncı göz yaşımıda sildikten sonra duvardan destek alıp ayağa kalktım."Sonat, bana beni sormaktan vazgeç tamammı. Şimdi söyle bana Kâran nasıl? Az önce kalbi durmuşt-" ağzımdan çıkan her bir ölü kelimem onun sözüyle can bulsun istedim.
Bana göre zar zor kurduğum cümlenin ardından Sonatın geceyi andıran siyah gözlerine odaklandım. Boşluk vardı bakışlarında, tıpkı benim ölü bakışlarım gibi." Tekrar çalıştırdılar ama"
Gözünden bir damla yaş aktı benim kaç saattir yaptığım gibi göz yaşını elinin tersiyle sildi.
"Ama ne, ne ama" diye bağırdım bana göre yüksek ama insanlara göre fısıltı çıkan sesimle.
"Bir komplikasyon oluşabilirmiş" yaşamayı unutan bedenim azrailin önüne diz çöktü, yalvarişlarim sessizdi.
"Bilmiyorum, lanet olsun bilmiyorum. kalkmaya bilirmiş. kalbinden vurulmuş ve yaşaması bile mucizeymiş"
Kimse kalbinden vuruldu diye ölmez. Bu tezimi çürütecek en büyük örnek bendim.
Bencil bir istekle dolup taştım. benim için yaşamasını istemek çokmu bencilce olurdu. Mesafede gözüm yok yakın veya uzak, sadece nefes aldığını bileyim. Adımı solusun, içine işliyim. kalbine, dudaklarına, ve ciğerlerine kadar ulaşayım. Nefesi olayım benimle atsın kalbi tıpkı benim kalbim gibi.
Daha ne yaşadıki ölüm kapısını çaldı. bana doğru dürüst güldüğünü bile görmedim. O gözlerinin içine doya doya bakmadım. Ellerini tutmadim. benim onunla ilgili kurduğum birsürü hayalim varken o ölemezdi bu kadar acımasız olamazdı. lanet olsun... bende gitseydim onunla birlikte belkide vurulmazdı, korurdum ben onu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlıklar
Ficção AdolescenteHayat ini buz tutmuş bir girgaptı ona göre ve ona armağan edilen tek şey nefes almaktı, tıpkı bir saksının içinde büyütülen bitki gibi. Haberi yoktu, etrafı soyut halatlarla çevriliydi.Oyun bitene, yeşil gözlü canavar karşısına çıkana kadarda haberi...