17.bölüm "Gözlerin ne renk?"

223 57 29
                                    

HHissizlik. Hiç bir mürekkebin dolduramiyacagı büyüklükte bir his. Yannızlığın adı varken tarifi kayıp. Kayboldum yalnızlığımda kendimi bile bulamıyorum dibini siyirdiğım girdabta. Bir insan kaç defa yanlız bırakılır bir en çok iki ben saymayı bırakalı çok oldu.

" Nefes, hadi sil o gözyaşlarını."

Kâran beyin yan profiline baktım kaşları çatık ve yüzü gergindi. Benden tek farkı aglamamasıydı. Hem zaten niye ağlasınki annesi hastanede olan bendim. Bir hıçkırığımı daha yuttuğumda gözlerimi yol şeridine verdim.

O adam bana annemi yolda baygın görüp hastaneye kaldırdığını söylediği andan beri Kalbim kan pompalamayı bıraktı. Sadece organlarıma yetecek kadar soluklar almaya başladı.

"o iyi olacak. Hadi bu kadar karamsar olma uyuşuk"

"Ya olmazsa" diye Kekeledim boğuk bir sesle. Şu an gerçeklerden çok teselliye ihtiyacım vardı. Yüzünü kızarmış yüzüme döndü. Gözleri yüzümü taradı birşey söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Hiç tanımadığı annem için ne söyleyebilirdiki. Beni teselli edecek değildiya.

"O gözlerin hep böylemi"

"Ne"

"Gözlerin ne renk"

"Niye soruyorsunuz" beni şaşırtmıştı belkide kafam dagilsin diye soruyordu.

"Bir kerede sorgulamadan cevap versen" bu adamın derdi ne ben bu haldeyken bile bana laf sokabiliyordu.

"Kahverengi. Gözlerim koyu kahve rengi" dedim. Ela gözlerine bakarken.

"Hım" dedi anlamadığım bir ses tonuyla.

"Renk körü olmadığıma göre, gözlerin koyu kahve deyil."

Körsün o zaman

"Sizin gözleriniz ne kadar ela ise benimde gözlerim o kadar koyu kahve." Dedim inatçı çıkan bir sesle. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Hala yola bakıyordu.

"Benim gözlerim Ela değil ve" gözlerimin içine baktı öyle sıradan bir bakış değil sanki bir şey arıyor gibi dikkatlice baktı. "Seninde gözlerin koyu kahve değil" diyerek bitirdi sözünü. Benim ağzım o şeklinde açılırken bana bakıp tekrar tebessüm etti. Açık ağzımı hemen kapatıp ellerimi göğsümün altında birleştirdim.

Deliyi adam edemem ama adamı deli ederim dedikleri kişi Kâran bey olsa gerek. Yirmi yıllık gözlerimin rengini bilmedigimi iddia etti pes doğrusu.
Dışardaki pusula havaya baktım gök yüzü rengini başka bir renge bırakmaya hazırlanıyordu. Her zamanki gibi mavinin rengini siyah alıyordu. Iki rengin oyuncağı olan bu dünyanın asıl rengini merak etti koyu kahve gözlerim.

~~~~~~

Yarım saat sonra Kâran bey arabayı hastane olduğunu tahmin ettiğim büyük bir binanın önünde durdurdu. Icimdeki endişe yerini hala koruyordu. Korkuyordum elimde olan son umudumda yok olup gidecek diye ödüm koruyordu. Hızlı adımlarla binanın içine girdik Kâran beyin gideceğini düşünmüştüm ama beni takip ediyordu. Ne kadar yanlız olduğumu bilsemde şu an Kâran beyden güç alıyordum. Resepsiyonda gördüğüm genç bir kadının yanına hızlı bir şekilde yaklaştım. Minyon tipli kadın başını kaldırıp hafifçe gülümsedi.

"Nasıl yardımcı olabilirim"
Tebessümüne karşılık verecek halim yoktu. Hem burası bir hastane kimse hastaneye memnun olmak için gelmiyordu. Birazdan ölüm haberi alabilecek biryerken hatırlamak istediğim son şey burdaki Sekreterin tebessümü değildi.

Sessiz ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin