Corey'in söylediklerini düşünüyordum yatağımda, ek olarak gördüğüm Lovie'yi kafamdan atmaya çalışıyordum ve uyuya kalmışım. Sabah gözlerimi açtığımda kasabada süratli yağan yağmur tanelerini görebiliyordum, rüzgar nedeni ile camıma vurup sesler çıkartıyor ve çatıda küçük paticikleri olan kediler gibi sesleri yankılanıyordu. Yerimden kalkıp silkelendim, yağmurluğumu giymekten nefret ettiğimi beynim bana tekrar ve tekrar hatırlatıyordu ancak yapacak bir şey olmayacağını biliyordum. Kapşonumu takıp sokağa çıktığımda inanılmaz bir sakinlikle karılaştım, savaşı kalbimde hissedebiliyordum ancak yapacak tek şey dayanmak olduğunu hatırlatıyordu vücudum. Garry son olaylardan dolayı oldukça sarsılmış ve şizofren hastalığına doğru adımlamaya başlamıştı, garip değil mi? Okulun önünde buluşup sıkıcı bir fen dersinden sonra kantine ulaşabilmiştim. Her yudumumda bir şeyler düşünüyor ve boğazımdan sıkışan yemekleri zorlukla yutabiliyordum ki zilin çalması ile birlikte çantamı alıp evin yolunu tutmuştum. Kapının önünde Corey ıslak ceketini basamaklara asmış şekilde beni beklediğini gördüm, sert adamdan eser yoktu. Sırıtarak, içeriye geçmesini söyledim ve kapıyı açtığım gibi karşımda gördüğüm mesaj ile gözlerim büyümüştü tam evimin salonunda duvarda beni bekleyen bir yazı! "Şanslı bir ucubenin evini gezmek güzel, sık sık görüşeceğiz!" Yazılan şeyin boya olduğunu düşünüyordum kısacası umut ediyordum ancak kan kokusu burnuma ilişmeye başladığında üst kata doğru sıçrayarak çıkmaya başladığımı gördüm. Odamı açtığımda yatağımın üzerinde ölü bir kurt bedeni olduğunu gördüm, sadece bir kurt. Sinirim iyice beynimi ele geçirmeye başlamıştı, Corey sakin tavrını taşıyor ancak bir şeylerin peşinde olduğuna emindim. Havanın kararmasın'dan sonra tüm ekip yola koyulmuştuk, ağır ve titrek adımlarla kasabanın en sakin kafesine doğru ilerliyor ve sınıfı geçişimizi kutlamaya erkenden başlamak istiyorduk. Ekip dediğim, okul. Kafeyi sadece biz dolduracağımız için sakin bir yer seçtiğimiz aşikar. Partinin ortalarına geldiğimizde ise Garry başta olmak üzere herkes kendini alkole vurmuş ve saçmalamaya devam ediyordu. Barmen kızlar o kadar iyi ve rahat davranıyorlardı ki herkes şaşkın ve cinsel duygularını açığa vurmakta zorlanmıyordu. Cama kilitlenmiş bir şekilde dışarıyı seyrediyor, esen rüzgarın varlığını ve çiseleyen yağmurun güzelliğini izliyordum. Lovie, şu an burada olması gereken kişi Lovie. Eğlencenin sonlarına vardığımızı herkesin etrafa yayılmasından anlayabiliyordum, sanırım sarhoş olamamam bu gücün en büyük laneti. Çerez almak için bara ilerlediğimde ise sokaktan parlayan bir ışık dikkatimizi çekmişti. Elektrik direğinin patladığını anlayabilmiştik ve çok uzun süre geçmeden kasabanın tüm ışıkları teker teker sönmeye başlamıştı ki buna kafede dahil. Herkes üzgün tavırlarını ortaya koymak için garip sesler çıkartmaya başlamıştı, mumlar yandı ve jeneratör çalıştırılması için görevlendirilen çalışanlar dışarıya çıkmaya başlamıştı. İçim huzursuz olduğunu bana bildiriyor ve şok etkisi ile dışarıya çıkmamı istiyordu. Ağır adımlarımı çalışanların arkasından yönelttim ve etrafı izlemeye koyuldum, birilerinin olması gerektiğini biliyordum. Çalışanların bu saate kadar jeneratörü çalıştıramayacak kadar aptal olacaklarını sanmıyordum, meraklanıyordum ve merakıma yenik düşerek depoya doğru ilerledim. Karşımda duran manzara son derece üzgün şekildeydi, iki çalışan akıma kapılıp yerde yatıyor ve kararan et parçaları gözlerimi büyütüyordu. Tekrar bir parlayan ışıkla arkamı döndüm ve dört kişiden oluşan kalın giysileri olan kişileri kafeye doğru girdiğini gördüm, garip yürüyüşleri vardı sanki üstlerinde ağır bir şey taşıyor gibiydiler. Arkalarından sadece bir dakika geçti ve içeriye girdiğimde insanların yerde yattığına şait oldum. Ayaklarımı zeminden kaydıran kanlar ve garip bir koku beni rahatsız edecek seviyedeydi, kimse ölmemiş sadece yaralanmıştı çünkü bir ceset kokusu almıyordum. Sadece bir dakikada nasıl bu kadar olay gerçekleşebilirdi ki? Flash falan mı girdi işin içine yoksa? Beynim bana garip şakalar yapıyor, anlamamı daha çok zorlaştırıyordu ve Garry'i yerde göremediğimde beynime kan tekrar fırlamıştı. Etrafta Garry'i arıyor, telefonla ise acil yardım hattına ulaşmaya çalışıyordum. Garip bir ağlama sesiyle arkamı döndüğümde, barın altında oturan bir kız dikkatimi çekmişti. Konuşabiliyordu ve burnu dahi kanamamıştı, yanına gittiğimde suratıma bakacak cesaretinin olmadığına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.