Sonunda bir kasabaya varabilmiştim, dışarıdan çok hoş ve sessiz gözüksede insanların tedigin bakışları kirli kıyafetlerim üzerine odaklanmıştı. Kapşonumu iyice suratımı kapatacak şekile getirdim ve ilk gördüğüm kafeye girerek sandalyeye oturdum, kafamı kaldıramıyordum içimde hiç hissetmediğim bir utangaçlık duygusu baş göstermişti. Bir garsonun yanıma geldiğini gördüm, sadece ayaklarını görüyordum ancak yürürken ayakkabasından gelen sünger kıprıştırması kulaklarımı cezbediyordu.
- Hoşgeldiniz bayım, ne istersiniz?
- Üç krep ve meyve suyu.
- Pekâla, hemen getiriyorum.
- Bu arada-.. Ayağınızda ki yarayı sünger geçirmez ilaç kullanmalısınız.
Kafamı garsoya yönelttiğimde şaşırmış ve tedirgin gözleri ile bunu nereden bildiğimi anlamaya çalışıyordu, buna emindim. Garsonun ağır adımlar ile yanımdan uzalaştığını izlerken bir yandan saçlarımı düzeltiyor ve pantalonuma sıçramış çamur izlerini silmeye çalışıyordum. Başım patlayıp parçalara ayrılacak kadar çok ağrıyordu ancak bunun açlıktan olduğunu düşünüp kendimi rahatlatıyordum, arkama yaslandım ve nefis sıcak kreplerin masama ulaşmasını beklemeye başladım. Yaklaşım on dakika sonra garson tekrar tedirgin adımlar ile yanıma yaklaştı ve elindeki tepsiyi masaya bırakarak başı ile selam verdi. Gülümseyebilmiştim sadece, selam verdim ve sandalyemi iyice masaya doğru çekerek çatal ve bıçağı kavrayıp sıcak kreplere odaklandım. Ağızıma atıp çiğnedikçe tadı daha iyi geliyordu, başımın ağrısı diniyor ve yorgunluğum iyice kayboluyordu. Yemeğimi bitirdikten hemen sonra temiz bir peçete ile ağızımı sildim ve arkama yaslanıp derin bir nefes aldım, yemek yerken öleceğimi düşünüyordum ki bunu sadece benim düşünmediğimi biliyordum çünkü kafede herkes bana bakıyor ve bu sıcak yemeği ne kadar hızlı yediğimi konuşuyorlardı. Yerimden kalkıp elimdeki parayı masanın üzerine bıraktım ve çantamı yerden kavrayarak sırtıma geçirdim, ağır adımlarım ile kafeden çıktım ve yerdeki suları kurutan güneşin karşısına geçmiştim. Kapşonumu tekrar yüzümü kapatacak şekilde taktım ve nefesimi iyice toparlayarak kasabanın işlek yerlerine yürümeye başladım. Etraftan geçen insanları iyice süzmeye çalışıyordum, neye benzediklerini veya nasıl hissetiklerini anlamaya çalışıyordum kısacası. Bir omuzun omuzuma çarptığını hissetmem ile irkildim ve hızla arkama döndüğümde üç gencin alay edermişçesine kahkahalarını duymuştum. Aldırmadan önüme döndüğümde ise büyük bir panoya asılı bir ilan dikkatimi çekmişti.
- Ev arkadaşı aranıyor! İletişim; *****9
Elimi hemen telefonuma atıp aradım, biraz konuştuktan sonra karşıda ki ses bana evi tarif etti ve tarif ettiği bölgeye doğru yürümeye başladım. Büyük bir kütüphanenin önüne geldiğimde doğru yerde olduğumu anlamıştım çünkü kütüphane binasının hemen önünde ufak bir ev ve evin önünde iri yapılı genç birinin beklediğini gördüm. Hızlı adımlar ile kişinin yanına ulaştım ve elini sıkarak tanışma fırsatını elime aldım.
- Merhaba, ismim Mark Patterson. California eyaletinde yaşıyorum ki sizde öyle, her neyse heyecandan saçmalıyorum üzgünüm. Buraya iki saat uzaklıkta bir kasabadan geliyorum, okulum buraya taşındığı için gelmek zorunda kaldım.
- Hehe-.. Anladım, sorun değil. İsmim Pierre! Kısaca olarak bana Pier desen yeterli olur Mark, istersen içeriye geçelim.
- Çok iyi olur, evet!
Esmer tenli kişiyi takip etmeye başladım ve evin içine girdiğimde gayet toplu olduğunu gördüm, etrafta en ufak bir kir yoktu anca bir masanın üzerinde yığınlanmış kitaplar olduğunu gördüm. Sıkıcı geçeceğini anlamıştım ancak başka çarem yoktu, son paramı Motel'e harcayamazdım son olanlardan sonra bunu yapmayacağımı söylemiştim kendime. Gülümsedim ve bir koltuğa oturarak önüme çıkan dosyaları okudum ve anlaşarak elimdeki bir miktar parayı kağıdın üzerine bıraktım. Eşyalarım olmadığı için bana küçük bir oda gösterdi ve omuzuma dostça vurarak dışarıya çıktı, oda küçüktü ancak ısınacak yerimin olduğuna seviniyordum. Çantamı açarak yeni kıyafetleri kavradım ve üzerime geçirerek eski kıyafetlerimi çöp kutusuna atıp üzerini poşet ile kapladım. Sanırım ilk işim güzel bir iş bulmak ve bu okulu yakından incelemek olucaktı, kapıyı açıp dışarıya çıktığımda temiz kıyafetlerim ile daha çekici gözüküyordum insanlar bana bu defa gülümser bakışlar ile bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.