Kırık Camlar - Bölüm 8

179 5 1
                                    

Yattığım yerden odamın camının tuz ile buz olması ile birlikte sıçradım, cam kırılmasının sesi tüm evi sarmıştı ve tüm ailenin odama doğru gelmesinin seslerini duyabiliyordum sanırım tekrar delirdiğimi düşünmüşlerdi. Saçlarım rüzgardan arkaya doğru savuruluyordu sadece cama doğru bakıyordum fakat görünürde hiç birşey yoktu sanki biri taş atmış ve kaçmış gibi hissetmiştim fakat bu bir uyarı mıydı? Ailem odama girdiğinde korkmuş gözler ile bana bakıyorlardı ben ise cama odaklanmış bir şekilde konuşmaya çalışıyordum ancak başaramadım. En son Babamı cama bir muşamba sararken görmüştüm daha sonra hatırlamıyorum, uykuya dalmıştım. Sabah kalktığımda yerde en ufak bir cam parçası görememiştim, kalktım üzerimi değiştirdim ve yemek dahi yemeden kimsenin suratına bakmadan çıktım ve Corey ile buluştuğumuz kulübeye doğru koşmaya başlamıştım. Kulübe önüne geldiğimde bütün camların kırık olduğunu hatta kapının dahi parçalandığını görmüştüm, Hızlı bir şekilde içeriye girdiğimde yerde yatan Diana dikkatimi çekmişti. Yanına koşup yardım etmek istedim ancak kulağımı tırmalayan bir ses ile dondum olduğum yerde, bu bir bağırıştı bir çağırıştı! Sesin nereden geldiğini anlamam pek uzun sürmedi ve geldiği yöne doğru ağır adımlar ile yürümeye başladım. Çok geçmeden ufak bir kapının kenarından baktım ve Corey'ı yerde dizlerinin üzerine çökmüş ve çizilmiş göğüslerinden kanlarını durdurmaya çalışırken gördüm, korkmuştum ancak evden çıkamıyordum sanki bir bağ beni orada tutuyordu. İzlemeye devam ediyordum, yanına gitmek istedim ancak etrafına bir anda 5-6 kişi toplandı ve uzun tırnakları ile daha çok yara açmak için pençelerini Corey'ın vücuduna doğru savurdu. Yardım etmek istiyordum ancak ölmekten gerçekten korkmuştum, ayaklarım titriyordu hep sinirlenirdim bu defa korkup kaçmak istiyordum ancak yapamazdım Corey bana çok yardım etmişti, beni bu belanın dışında tutmak istiyordu bu defa onu bu şekilde ölüme terkedemezdim. Aralarında ki konuşmayı zor olsada duymaya başlamıştım, yüzünü göremediğim iri yapılı adam-; "Koruduğun kişi kim Corey? Kimi korumaya çalışıyorsun, öleceksin anlamıyor musun? O çocuğun yerini göster bana!" Beni arıyorlardı, bunu hemen anlamıştım. Kafamdan aşağıya kaynar sular inmişti istemsiz olarak odaya girdim ve kükreyerek "Buradayım!" diyebildim. Eskisinden daha sinirli, daha güçlü hissediyordum ve hiç olmadığı kadar hızlı dönüşmüştüm. Deniz mavisi gibi parlayan gözlerim ile kişilere bakıyordum ve nefesimi eskisinden daha kolay kontrol edebiliyordum. Odadaki herkes bana kilitlenmiş ve anlamsız şekilde yüzüme bakıyorlardı. Çok geçmeden aralarından bir tanesi üzerime doğru gelmeye başladığını gördüm, sinirlenmiştim parçalamak geçiyordu içimden ve kendime engel olmamamıştım sol ayağımdan destek alarak duvara doğru koştum ve bir an duvardan destek alarak kişinin üzerine sıçradım, tırnaklarım ile kişinin boynunu parçalıyordum duramıyordum tıpkı bir kurt gibiydim! Dişlerimin sivrileştiğini hissediyordum, üzerimde duran harika bir güç beni korkusuz yapıyordu. Üzerime gelen diğer kişinin bacak aralarından geçip tırnaklarımı sırtına geçirdim ve duvara doğru savurdum. Bu güç nereden geliyordu? Corey'ın anlattığı bu kişiler çok güçlü olmalıydı ki bunu ben nasıl yapabiliyordum? İri yapılı gizemli adam ile karşı karşıya gelmiştik, adamın yüzünde kocaman bir tırnak izi vardı büyük bir yaraydı ve ürkütücüydü. Öldürmeye, ölmeye hazırdım sadece adamın yapacağı hamleyi bekliyordum sabrediyordum. Adam sert bir şekilde kükredi, kulaklarım gerçekten acımıştı ellerimi kulaklarıma götürdüm ve tekrar gözlerimi açtığımda kimse yoktu odada Corey'dan başka. Kontrol edebiliyordum içimdeki bu gücü ve tekrar eski halima dönmüştüm, tırnaklarım yüzüm herşeyim değişmişti ve Corey'ın yanına giderek yardım etmek için sarıldım. Vücudunu yere bırakmadan yetişmiştim ve kucağıma düşmüştü, korkuyordum ne yapacağımı bilmiyordum. Diana'nın cılız sesini duyduğumda bir nebzede olsa sevinmiştim, yerimden kalkarak Diana'nın yanına gittim ve kalkmasına yardımcı oldum. Corey'ın başına geldiğimizde Diana göz yaşlarına hakim olamamıştı, evet ağlıyordu ilk defa bu sinirli kadını bu şekilde görüyordum. Bana sadece gitmem gereken yerleri söyledi ve almam gereken şeyleri, çok geçmeden evi araştırmaya başladım ve istediklerini sırası ile getirmiştim. Tek yapmam gereken beklemektik, yaralarını sardı ve bir duvarın köşesine yaslayarak uyanmasını bekliyordu. Aklıma Donald gelmişti ancak nerede olduğunu sorgulamadan camdan girdiğini gördüm, üzerinde bir yara yoktu sanırım bu katliam sırasında evde değildi. Ne olduğunu anlamak için yanımıza gelip Diana'ya sarılmıştı ve sadece Corey'ı izliyorduk.  Düşünmem gerekiyordu, dizlerimin üzerinden kalkmaya çalıştığım sırada bir el bileğimi kavramıştı, kafamı kaldırdığımda Corey kısık gözler ile bana bakıyor ve mırıldanıyordu "Teşekkür ederim!" Gülümseyebilmiştim sadece ve elini tutarak yavaşça yere bıraktım, dinlenmeliydi bende dinlenmeliydim çünkü beni biliyorlardı ve benim için tekrar geleceklerdi bunu hissedebiliyordum. Bu sürü çok güçlüyken onları nasıl yenebilmiştim? Sanırım bunların cevabını alacağım kişi tam karşımda uykuya dalmıştı, yerimden kalkıp gitmem gerektiğini söyledim ve evime doğru yürümeye başlamıştım. Korkuyordum, ağlayıp tüm duvarları yumruklamak istiyordum ayaklarım acıyordu yürümekten. Karşımda Lovie'yı gördüğümde üzgün bir surat ile bana bakıyordu, beni görmüş müydü? Orada yaptıklarımı görmüş müydü? Ağır adımlar ile yanına gittiğimde elimden tutup yaklaştı, hı? neler oluyor yahu? Tam ağızımı açıp cümle kuracakken inci gözlerinden birer göz yaşı yere düştü o an ani refleksim ile gözyaşlarını tutup avucumda sıkmak istemiştim fakat başaramamıştım. Bana sarılıp, boynuma doğru yaklaştı kısık ve titrek bir ses ile-; "Olanlar için üzgünüm Mark, yanındayım merak etme!" diyebilmişti. Ne oluyordu? Ne için yanımda duruyordu, birine birşey mi olmuştu? 

DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin