Eve geldiğimde kendimi yatağa attım, bunu sinirin nedeni neydi? Bana neler oluyordu? Hiç bir fikrim yoktu sadece yatağa yatıp güzel rüyalara dalmayı bekliyordum. Neredeyse dalmıştım ancak kapı bir tankın mermisi kadar ses çıkartıyordu, ne oluyordu diyerek kalktım evde tek başımaydım. Hızlı bir şekilde aşağıya indim ve kapıyı açtığımda karşımda Garry'nın olduğunu gördüm. Kafam ile içeriye girmesini işaret ettim ve kapıyı kapatıp odama doğru ilerledim. Garry korkulu bakışlar ile bana bakıyor ve derin nefes alıp konuşmamı bekliyordu.
M; Neden öyle bakıyorsun?
G; Neden mi böyle bakıyorum? Oğlum, sen gidip kendinden iki yaş büyük bir çocuğu yere vurup öldürüyordun.
M; Haklıydım.
G; Haklı olabilirsin ona birşey demiyorum, ben senin hep yanındayım kardeşim! Bunu nasıl yaptın, onu diyorum.
M; Bilmiyorum, sanki her yer kırmızı olmuştu ve nefesimi tutamıyordum. Patikada duyduğum hırlama sesini ben çıkartıyordum, orada okulda!
G; Na-.. Nasıl yani? Bir dakika, bir dakika. Gel, otur.
Garry bilgisayarımı açıp klavyenin tuşlarına basmaya başlamıştı. Bense monitöre bakıp ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Çok geçmeden kurtadamlar hakkında bir mekale çıkmıştı önüme, neredeyse orada gösterdiğim tüm haraketlerim burada yazıyordu. Bunlar sadece hikaye olduğunu biliyordum fakat bunu yazanlar bunu nereden biliyordu? Garry yavaşça bana döndüğünde kafamdan aşağıya kaynar sular boşalmıştı, bu nasıl olabilirdi?
G; Mark, bu akşam dolunay var.
M; Yani?
G; Burada yazılanlara ve hikayelere göre dolunayda kurtlar dönüşüm sağlar ve hırçınlaşır, bilmiyor muydun?
M; Yani? Anlamıyorum Garry, bundan banane?
G; Bundan sanane mi? Oğlum, burada yazanların hepsini yaptın, istemeden olsada. Bu yüzden bu akşam bir planım var, seni kilitlemeliyiz ne olur ne olmaz. Birşey olmaz ise sıkıntı yok, bunların hepsinin yalan olduğunu yer yüzüne çıkartmış oluruz ancak bunlar olursa bu değişimi ele geçirmen gerekiyor, kısacası öğrenip bu hissi kontrol etmen gerekiyor. Burada böyle yazılıyor.
M; Haklısın, sanırım evet. Bunları akşam kararınca düşünürüz, şimdi kafamı toplamalıyım.
Konuşmalarımız henüz bitmeden zil çalmıştı, yerimden kalkmak istemesemde Garry'a oturmasını söyledim ve merdivenlerden aşağıya inerek salona doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda göz bebeklerim büyümüştük, karşımda derin duygular beslediğim yeni kız Lovie duruyordu. Suratına meraklı bir ifade ile bana bakıyor ve gülümsüyordu.
L; Iı-.. Mark iyi misin?
M; Ha-. İyiyim, evet iyiyim.
L; Okulda olanlara çok üzüldüm, iyi misin diye bakmaya gelmiştim.
M; İçeri gelmek ister misin? Sorun olmaz.
L; Olabilir, teşekkürler.
Lovie içeriye girdiğinde kapıyı kapatıp önüne geçmiştim, takip etmesini sağlıyordum ve merdivenlerden çıkarak odama girmiştik. Odam dağınık olduğundan utanmıştım, yatağımın üzerinde iç çamaşırlarım vardı henüz Lovie kapıya ulaşmadan hızlı bir şekilde yatağa ulaşığ iç çamaşırlarımı dolabın arkasına doğru savurdum ve kollarımı birleştirerek Lovie'ya doğru dönmüştüm. Garry şaşkın bir şekilde Lovie doğru bakıp selam vermişti. Lovie yatağımın üzerine oturup ellerini bacaklarının üzerinde birleştirmiş bana gülümsüyordu bense ayakta bir ağaç gibi haraketsiz durup Lovie'nın gözlerine bakıyordum.
M; Birşey içer misiniz?
L; Boşuna zahmet etme, gerçekten.
M; Yo-.. Sorun değil, bu havada boğazımızın koruması normal bu yüzden getirmek şart.
L; Peki, sen nasıl istersen.
M; Garry, sen?
Garry bilgisayara odaklanmış yüzümüze dahi bakmıyor o saçma bulduğum mekaleyi içinden okuyor ve istemsiz şekilde konuşmaya çalışıyordu.
G; Siz ne içiyorsanız, aynısından dostum.
Kafamı yavaşça sallayarak merdivenlerin gıcırtıları altında mutfağa yöneldim, dolabı açarak limonatayı kavradım ve bardaklara sırası ile doldurarak tekrardan dolaba, yerine yerleştirdim. Bardakları tahtadan şirin bir tepsiye koyarak odamın yoluna koyulmuştum. Normalde elim dahi titrerdi bu sefer tam tersi bardaklar sallanmıyordu bile. Odama girdiğimde tepsiyi sırası ile Lovie ve Garry'a doğru uzattım. Bardakları aldıklarında bende kendi bardağımı alıp tepsiyi kenara bıraktım ve sohbet açmak için neler söyleyebileceğimi düşünüyordum ki Lovie;-
L; Odan güzelmiş.
M; Teşekkür ederim.
L; Garry sanırım pek sohbete katılmıyor.
M; Ha-.. O mu? Özet çıkartmak için birşeyler okuyor. Garry! He-.. Sonrada halledebiliriz şu işi neden sohbete katılmıyorsun?
G; Sonra m-..
M; *sertçe öksürür*
G; Ha-.. Evet. İyi fikir, beynim karışmıştı zaten! Ee-.. Neler yapıyorsunuz?
L; Haha-.. İyiyim, Mark'ı merak etmiştim o yüzden geldim.
G; İyi yapmışsın, gerçekten. Sinirlerini kontrol etmek zorunda bende ona bunu anlatıyordum.
L; Garry haklı Mark. Sanırım daha çok dikkatli olmak zorundasın diye düşünüyorum.
M; Evet, haklısınız daha dikkatli olacağım merak etmeyin.
L; Limonata için teşekkür ederim. Eve gitmem gerek, bitirmem gereken bir ödev var.
M; Ha-.. Tamam, sorun değil görüşürüz sonra.
Lovie bana elini uzattığında elini sıkmamak için kendimi zor tutmuştum. Elini kavradığımda o sıcaklık tüm vücudumu kavramış ve yanaklarımı kızartmıştı. Kapıya kadar geçirip evine uğurladığımda, kendime ancak gelebilmiştim. Derin bir nefes alıp kapıya dayandım ve merdivenlere baktığımda Garry'nın bana baktığını gördüm. Garry bana gülümseyip sağ elini havaya kaldırmıştı ve elindeki zincirlerin bir birine vurmasını göstermişti. Kafamı sağ ve sola doğru sallayarak derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.