Kafamı yastığa koyup düşünceler içerisinde kayboluyordum, Lovie'nın yeşil gözleri ve dudağının tadı aklımdan çıkmıyordu. Açıklayıp içimdekileri boşaltmak işime yaramıştı ancak olayları açıklamasam şuan daha mutlu olabileceğimi düşünüyordum ve çok geçmeden uykuya dalmıştım. Sabah gözlerimi açtım, odamda bu defa güneş yerine iri yapılı birisi duruyordu ve gölgesi bütün odamı kaplamıştı neredeyse. Önce gözlerimi açıp birkaç defa yumup tekrar bakmıştım, anlayamamıştım ancak gözlerimin yaşları kaybolduğunda karşımda ki insanı net olarak görebiliyordum. Corey karşımda duruyor, soğukkanlı bakışlarıın bana yöneltmiş ve duvarın en köşe kısmında beni seyrediyordu. İlk gördüğüm anda yorganı üzerimden atıp sıçramıştım ve ayaklarımı yere bastırarak doğruldum, neler söyleyeceğini duymadan söze atılmıştım.
- Ne arıyorsun burada?
- Tehlikedesin Mark, burayı terketmen gerekiyor hemde hemen.
- Nasıl terketme mi bekliyorsun? Nereye gideyim?
- Şehirden uzak neresi olursa, uzaklaşmalısın yoksa zarar göreceksin. Bu söylediklerimi aklından çıkartma ve düşün aileni terketmek mi? Yoksa onlarında zarar görmesi mi?
Corey tekrar pencereden uzaklaşmıştı, kendimi yavaşça yatağa bıraktım. Suratımı ellerimin arasına alıp her şeyden sıkılmışcasına bir nefes aldım ve tekrar doğruldum. Vücudumdan çıkan kanın tişörtümde lekesini görebiliyordum, üzerimi çıkartıp çöp kutusuna doğru savurdum ve dolabı açarak yeni bir tişört kavrayıp üzerime geçirdim. Kulaklığımı ve kapşonumu takıp evden bir an çıkmayı diliyordum, evdekilerin sesini duymamak işime yarıyordu. Kapıyı açıp dışarıya çıktım, güneş tam yüzüme vuruyordu ve bisikletli çocuklar önümden selam vererek sırası ile geçiyordu. Gülümsedim ve adımlarımı Lovie'nın evine doğru çevirdim, ağır adımlar ile gidiyordum ve neler söyleyeceğimi aklımda tartıp düşünüyordum.
- Lovie, üzgün-.. Bu olmaz ya çok resmi. Hayatım, beni bir dinl-.. Buda olmaz, bulamıyorum!
Düşüncelerin arasından sıyrılıdığımda kendimi Lovie'nın evinin önünde bulmuştum. Kapıya doğru yaklaşıp biraz vurduktan sonra ellerimi tekrar cebime sokup beklemeye başladım. Kapı yavaş bir ses ile açıldı ve 45 yaşlarının ortasında bir adam ile karşılaştım, babasının olacağını düşündüm.
- Merhaba efendim, Lovie evde mi?
- Sen kimsin evlat?
- Ben*.. Ben onun arkadaşıyım, okuldan evet.
- Öyle mi? *gülümsedi* Pekâla, bekle bakalım biraz. Lovie! Arkadaşın*.. ismin neydi genç adam?
- Mark efendim.
- Lovie, arkadaşın Mark kapıda bakman gerekiyor.
Adam kapıdan uzaklaştığında Lovie'nın merdivenlerden indiğini gördüm, gülümsemiştim ancak suratına baktığımda duygusuz olduğunu anlamıştım. Lovie ağır adımlar ile yanıma gelip kapıyı yavaşça arkasından kapattı ve kolumdan çekiştirerek bahçenin öbür tarafına doğru çekiştirmeye başladı. İstemsiz şekilde onu takip ediyordum engel olamıyordum ve tekrar ışıldayan gözleri ile karşıma geçmiş tam gözlerim ile iletişim kuruyordu.
- Lovie ne olur beni dinle, gerçekten ihtiyacım var senin ile konuşmaya.
- Mark kafam çok karışık tamam mı? Senin ne olduğunu bilmiyorum, duymakta istemiyorum çünkü korkuyorum.
- Korkmakta haklısın fakat beni yanlış bir şekilde yargılıyorsun, gerçekten dinlemen gerekiyor.
- Sadece beş dakika Mark, saçma bulursam giderim başla zamanın doluyor.
- Pekâla. Bir gece ormanda keşif yapmaya çıktım, aptal bir sebepten dolayı. Bana bir hayvan saldırdı, gözleri sarımsı şekilde parlıyordu ve gerçekten iriydi tıpkı bir insan gibi. O geceden sonra hayatım hiç olmadığı kadar değişti Lovie. Megan'ı kaybettik ancak tam olarak değil, yaşıyor fakat bana karşı kin beslemiş bir şekilde yaşıyor. Biliyorum, ağızını açıp bana nasıl olacağını soracaksın bu yüzden senden önce davranıyorum. Karşı bir sürü var, sürü derken koyun değiliz yanlış anlama. Kurt sürüsü, sivri diş olarak geçiyor ve Megan onlardan birisi halina geldi. Aralarına katılıp diğer sürülere meydan okumamı istedi ancak kabul etmeyince beni tehtid edip geçen akşam olan yaraları üzerime bırakıp ortadan kayboldu.
- Şaka yapacağını söyleyeceğim ancak akşam bir sürü kanıtı görmüş oldum, sana inanıyorum ama hala korkumu gideremedin.
- Korkunun gideceği falan yok Lovie, çünkü bende korkuyorum. Seni kaybetmekten, ailemi kardeşimi ve Garry'ı herkesi. Bu yüzden bu akşam buradan gideceğim, geri gelecek miyim bilmiyorum sadece bilmeni istedim. Ben gidince daha huzurlu ve güvende olacaksın merak etme, döndüğümde tekrar buluşuruz kimbilir? Sadece gitmeden seni sevdiğimi söylemek istedim, seni çok seviyorum Lovie.
- Nereye gidiyorsun Mark? Bak lütfen, yanındayım biliyorsun! Nereye gidebilirsin?
- Bilmiyorum ancak gitmem gerekiyor, bana hak vereceğini düşünüyorum. Beni hatırlaman için sana bir şey getirdim.
Elimi pantalonumun cebine ikimizin çekildiği fotoğrafın bir tanesini Lovie'ya doğru uzattım, resimi elimden aldı ve yaşlı gözleri ile iç geçirerek baktı. Bu fotoğraf son katıldığımız partinde kalmaydı ve bunu Garry sayesinde elde edebilmiştim. Dudaklarımızın tam birleştiği sırada çekilmişti, birbirimizi adeta sarmış ve iyi zaman geçirdiğimizde. Lovie tekrar bana bakıp dudaklarını dudaklarım ile birleşti bense ona karşılık veriyor ve tekrar o sıcaklığı içimde hissediyordum, uzun süre sonra hissedemeyeceğimi bildiğim için. Lovie soluksuz kalıp geri çekildiği anca saçlarını kulaklarının arasına taradım ve yanağını okşadım.
- Seni seviyorum Lovie, hep benimlesin nerede olursam olayımç Görüşürüz.
Lovie ağızını açmadan uzaklaşabilmiştim. Ağladığını ve kalp atışlarının gittikçe yükseldiğini duyabiliyordum, hızlı adımlar ile evime doğru yürümeye başlamıştım eşyalarımı almak için evime gidiyordum. Eve girer girmez odama yöneldim ve sırt çantamı açarak içine bir miktar para ve kıyafet doldurdum, tekrar aşağıya indim ve aileme son defa bir bakış atıp gülümsedim. Olanlardan habersiz ilk defa tartışmadan bana gülümsüyorlardı. Dışarıya atabilmiştim kendimi sonunda, gözyaşlarımı içimde tutmak için çok çaba sarfediyordum ancak nafileydi çünkü gözyaşlarım çoktan yanağımdan aşağıya kaymaya başlamıştı. Hızlı adımlar ile Garry'nın evinin yolunu tutmuştum, kapıya gelip aynı şekilde vurmaya başladım. Garry kapıyı açtığında ilk işim sıkıca sarılıp can dostumun kokusunu içime çekmem oldu. Geriye çekildiğimde Garry şaşkın bir gülümseme ile ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
- Garry, gidiyorum fakat bana neden olduğunu sorma tamam mı? Biliyorsun kardeşim, biliyorsun!
- Saçmalama dostum, nereye gidiyorsun? Hadi ama ben ne olacağım?!
- Yakın zamanda dönmeyi düşünüyorum tüm bu tehlikeler sonlandıktan sonra. Ben yanınızda olmayacağım için daha güvende olursunuz ancak senden bir isteğim var. Lovie'ya ve kendine dikkat et tamam mı? Senin ile iletişim kurmaya çalışacağım, arkamda bıraktıklarımın hepsini sana güvenerek bıraktım, görüşmek üzere kardeşim!
Sağ elimi gözaltlarıma götürdüm ve yaşları elimin tersiyle silerken hızlı adımlarımı çoktan sokağa çevirmiş tek bir cümleyi duymak istememeksizin yürüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.