Corey donuk bir ifade ile cesedin gözlerine kilitlenmiş ve hızlı nefes alıp veriyordu, soğukkanlılığını koruyarak omuzlarımdan tutup kaldırdı ve kapıya doğru ittirerek gitmemizi söylemişti. Patikaya Garry ile çıktığımızda yaşlı gözlerimiz ile anayola doğru koşmaya başlamıştık, ne yaptığımı düşünüyordum kafamda onlarca sorular vardı ve hiç birine cevap bulamıyordum delirmek üzereydim. Evimin önüne varmıştık Garry ile ancak bir grup genç bize doğru yaklaşıyordu, suratlarında ki maskelerden dolayı ürkmüştük ve tekrar başlayacağını zannediyordum. Hafif hafif geri adımlar atmaya başlamıştık, kafamı yere eğip dönüşümümü geçirmek üzereydim ki suratımı kızartan bir ses ile kendime gelmiştim.
- Mark, benim Lovie.
Kafamı yavaşça bu sesin geldiği yöne doğru çevirdim, gözlerim parıldamıştı karşımda bembeyaz bir kıyafeti olan elinde siyah bir maskesi sarı saçları ve parıldayan dişleri ile Lovie'yı görüyordum.
- Aa*.. Lovie, sen miydin?
- Korktunuz mu yoksa?
- Korkmak mı? Benim adım Garry iki maskeden mi korkacağız? He-hehehe!
- Garry, haklı korkmadık yahu.
- Tabii, neyse. Balo var okula gelmediğiniz için haberiniz olmaz tabii. Gelmek ister misiniz?
- Balo mu? Olur, gideriz değil mi Mark?
- Gideriz, gideriz.
Gözlerimi Lovie'nın üzerinden ayıramıyordum, çok tatlıydı gidip yanına boynuna sarılıp teninin kokusunu içimde saklayıp hapsetmek istiyordum. Cevaplarımı genellik ile geçiştirmek için verdiğim gibi ne söylediğimide bilmiyordum ve Lovie başını sallayarak "Bekliyoruz o halde!" diyerek bir grup ile önümüzden geçip yürümeye başlamıştı. Arkalarından bakıp sadece iç geçiriyordum ki Garry birden üzerime atlayarak ufak ufak çığlıklar atmaya başlamıştı.
- Hahaha! Hadi gidelim kardeşim, hadi!
- Nereye?
- Senin bazen gerçekten delirdiğini düşünüyorum, baloya! Maskeli balo.
- Oğlum saçmalama gidip yatalım ne işimiz var o partide?
- Lovie'ya geleceğimizi söyledin, farkında mısın?
- Ne? Bunu ben mi söyledim? O halde gitmemiz şart gibi duruyor. Eşyaları bulmak gerekiyor hatırlatmak isterim.
- Orası kolay, evden para kopartmaya bak tamam mı? İleride bir mağaza var gidip maskelerimizi ve kıyafetlerimizi hazırlarız.
Kafamı sadece olumlu yöne sallayabilmiştim. Hala kafamda Lovie'nın güzel suratını anımsarken Garry'nın hızlı adımlar ile evine gittiğini görebilmiştim, bende ayak uydurdum ve evime girerek para kopartmaya bakıyordum.
- Baba, biraz para verebilir misin?
- Bu saatte ne yapacaksın parayı?
- Balo varmış, davet edildik ve kıyafet almamız gerekiyor maskeli bir balo.
- Pekâla, alkolü fazla kaçırma ve geç kalma. Al bakalım.
Hızlı birşekilde babamın uzattığı parayı aldım, kapıyı açarak Garry'nın evine doğru koşmaya başladım. İçimde anlamsız bir heyecan vardı, tekrar Lovie'yı görmek istiyordum. Hızlı adımlarım ile Garry'nın evinin önüne geldiğimde onunda dışarıda olduğunu ve beni beklediğini gördüm, yanına gidip omuzuna dokundum ve gittiğimiz noktayı öğrenmeyi bekliyordum. Yaklaşım 15 dakika sonra küçük bir dükkanın önünde bulmuştuk kendimizi, kapıyı açarak içeriye girdik. İçeride eski kitap ve rutubet kokusu burnumu sızlatıyordu. Garry kasiyer ile konuşurken bende gidip kıyafetlere göz gezdirmeye başlamıştım. Gözüme onlarca güzel kıyafet çarpıyordu ancak hem fiyatından dolayı hemde kafamda güzel bir konsept oluşturamadığımdan dolayı karar veremiyordum. Çok geçmeden Garry yanıma geldi ve maskelerin içinde kaybolmaya başlamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.