Sabah kalktığımda akşam yaşadıklarımı neredeyse unutmuştum, belimin acısını dahi hissedemiyordum. Gözlerimi hafifçe açtığımda Annemin ve Garry'nın gülüşerek konuşutunu duydum.
G; Bayan Gloria nasılsınız?
Glo; İyiyim Garry fakat sen ne zaman geldin?
G; Iı-.. Akşam, Mark ile biraz ders çalışmıştık.
Glo; Beni neden uyandırmadın? Koltukta uyuyacağına sana bir yatak yapardım değil mi?
G; Rahatsız etmek istemedim efendim, üstelik iyi oldu belimi daha iyi hissediyorum.
Gözlerimi açıp gülümsemiştim, yorganı hafifçe üzerimden atarak ayaklarımı yere bastım ve doğrularak "Hey, günaydın güzel insanlar!" diyerek haykırmıştım. Evde uzun süredir sabah kalkıp bu kadar mutlu olduğumu gören kimse olmamıştı. Şaşkın gözler içerisinde annemi yanağından öptüm ve Garry'nın omuzuna vurarak kendimi çalışma masamın üzerine bıraktım(oturdum).
Glo; Çocuklar, kahvaltı hazır aşağıya inin isterseniz.
Diyerek aşağıya inmişti annem, Garry ise bana şaşkın bakışlar içerisinde neler olduğunu anlamaya çalışıyordu, üstelik belimin acısını hissetmemi söylediğimde daha çok şaşırmıştı. Dün gece neredeseyse acıdan ağlıyordum fakat şimdi yeni doğmuş bir bebek kadar huzurluydum.
G; Ne oldu oğlum sana iyi misin?
M; İyiyim, bomba gibiyim bomba!
G; Haha-ha! Sevindim, belim tutulmuş belim!
M; Yanıma neden yatmadın?
G; Senin yanına yatmak mı? Saçmalama bu hatayı en son 1 yıl önce yaptım bir dahada yapmam.
Konuşmalar ve kahkahalar eşliğinde Garry ile merdivenlerden inip mutfağa yönelmiştik. Hemen yerimizi alıp çatal ve bıçağımızı hazırlayıp yemek yemeyi bekliyorduk. Babam ve büyük kız kardeşim bu kadar mutlu olduğumun sebebini öğrenmek için sorular yöneltiyordu, üst üste.
Meg; Huysuz, neyin var senin bugün?
M; Hı? Bana mı diyorsun? Bilmem, huzurlu hissediyorum ve lütfen bunu bozma.
Meg; Haha-.. Komik, yemeğini ye okula geç kalacağız.
M; Okul mu? Al işte, tüm huzurum gitti görüyor musun Garry?
G; Hahaha! Yapacak işlerimiz var huzurlu adam!
G; Bay Ronald, siz nasılsınız?
R; İyiyim Garry, sen nasılsın?
G; İyiyim efendim.
R; Geldiğini duymamıştık akşam, kaç gibi geldin?
G; Sanırım geç geldim, sizi rahatsız etmemek için Mark'tan yardım alıp pencereden girdim.
R; Sana bir anahtar yaptırmak şart oldu, hırsız zannedilip vurulmak mı istiyorsun?
G; Haha-.. Haklısınız efendim, biraz sorumsuzca bir haraket oldu sanırım.
Uzun süre sonra ilk defa mutlu bir şekilde kahvaltı edip okulun yolunu tutmuştum, üstelik bu yolda ablam Megan'da vardı. Benden iki yaş büyük olmasına rağmen çok kavga eder ve büyüklüğünü her yerde konuştururdu. Bu defa her şeyi alttan alıp güzel konular açmaya çalışıyordum, ben bunu ben yapıyordum! Okulun önüne geldiğimizde Megan omuzuma vurup dikkatli olmamı söyledi ve kenarda duran popüler arkadaşlarının yanına gitti. Ben ise Garry ile okulun kapısında dikilip önümüzde duran ışıltığı binaya bakıp iç geçiriyor ve bu günlerin ne zaman biteceğini konuşuyorduk. Garry ani bir şekilde omuzumu silkeledi ve içeriye girmemiz konusunda uyardı. Hızlı adımlar ile kapıyı açıp koridora girdiğimizde insanların kahkahaları arasında kaybolmuştuk, okulumun bu kadar muazzam olduğunu ilk defa hissetmiştim. Şahsi dolaplarımızın önüne geldiğimizde kilitleri açtık ve kitaplarımızı içeriden alarak dolabı kapatmıştık. Hızlı bir şekilde sınıfa doğru yola koyulmuştuk ancak birisini karşımda görmüştüm, tıpkı bir masal gibiydi. Dona kaldım ve konuşmalarını dinleyebiliyordum. Yeni komşumuzun güzel kızı karşımda bana bakıyor ve gülümsüyordu, istemsiz olarak gülümseyebilmiştim. Sarı saçları, güzel gözleri ve kendime bağlayan gülümsemesi ile tüm bedenimi ele geçirmişti adeta. "Selam" diyebildim. İsmini dahi bilmiyordum bu gizemli kızın, sadece öyle söyleyebilmiştim. Garry'nın sınıfa girdiğini dahi görememiştim koca koridorun ortasında insanların hızla yanımdan geçişini izliyordum. Güzel sesini sadece kulaklarım değil, tüm vücudum işitmişti. İsmini sormak istiyordum ancak dilim dönmüyordu, ilk defa bir kızın karşısında bu kadar utanmıştım. Bana iyice yaklaşmıştı, göz göze gelmiştik ve dudaklarını onatmaya başlamıştı. "Merhaba, ben Lovie. Sende Mark olmalısın değil mi?"
M; E-.. Evet, ismim Mark. Memnun oldum Lovie.
L; Be-.. Bende öyle. Sanırım aynı ingilizce sınıfındayız.
M; Evet, sanırım. İstersen sınıfa geçelim yoksa geç kalacağız.
L; A-.. Evet, haklısın.
İkimizde bir birimize gülümseyip sınıfa geçmiştik, ne büyük bir şansım varki Lovie tam önümdeki sıraya oturmuştu. Ders başladığında bir anlığına tahtaya dalmıştım, konuşulanları duymuyordum ki bir anlığına tabii. Kulağımda bir sesler hissetmeye başlamıştım, gittikçe bu sesler daha netleşmişti fakat sınıfta kimse konuşmuyordu ki? Seslerin sınıftan gelmediğini anlamam geç olmamıştı, okulun dışında sesleri duyabiliyordum, bu nasıl birşeydi? Kafamı istemsizce sağ ve sola doğru sallıyordum, kulağımı avuşturuyordum ancak sesler gittikçe çoğalmaya başlıyordu. Kurşun kalemin kağıdın üzerinden çıkarttığı sesi, insanların nefesleri ve telefonun titreşimi herşeyi! Delirmek üzereydim, elimi masaya sinirli bir şekilde vurup ayağa kalktığımda sesler kesilmişti ancak tüm sınıf bana bakıyordu Lovie bile! Utandığımı belli etmemiştim, rahatsız gibi görünüp öğretmenden izin aldım ve kendimi dışarıya bıraktım. Koridorda sadece ben vardım, üzerimde ise bilmediğim bir sinir. Tuvalete gitmek için yolumu aldım, içeriye girdiğimde musluğu açtım ve yüzüme bu gibi suları vurmaya başladım. Delirmeye başladığımı düşünüyordum, aklıma belim geldiğinde hızlı bir şekilde terlemiş T-shirt'ımı çıkarttım ve sargı bezini çözmeye başladım. Sargı bezini çıkarttığımda şaşkına dönmüştüm, yara izi kaybolmuştu adeta bir pürüz dahi yoktu. Neler olduğunu anlamıyordum, kafamın içerisine binlerce soru vardı ve bu sorular ayaklarımın titremesini sağlıyordu. Elimdeki sargı bezini çöp kutusuna atarak t-shirt'ımı düzelttim ve tekrardan sınıfa doğru yöneldim. Sınıfın kapısına glediğimde kulbu kavramıştım ancak koridorun en köşesinde bir haraketlilik sezmiştim. Ne olduğunu anlamak için yaklaşmaya başlamıştım, bu kısım okulun en ıssız köşesiydi neredeyse. Eski kitaplıklar, çürük dolaplar ve dolu çöp kutuları vardı. Biraz daha yaklaştığımda ablam Megan'ı karşımda başka bir çocuk ile görmüştüm. Fazla şaşırmamıştım, erkek arkadaşlarının bol olduğunu biliyordum, neredeyse boş kalmıyordu bende fazla kafama takmıyordum. Bu defa daha karışık duygular içerisinde kaldım çünkü bu defa Megan çocuğu uzaklaştırmak için ittirmeye çalışıyordu çocuk ise daha çok üzerine gidip taciz etmeye çalışıyordu. Gözlerim dönmüştü, ellerim sinirden titremeye başlamıştı ve patikada duyduğum hırıltıyı bu defa kendim çıkartıyordum. Megan sesi duymuş olmalı ki bana doğru bakıp donakalmıştı. Ağladığını, kalp atışlarını hatta nefes sesini dahi hissedip duyabiliyordum. Adımlarımı sert ve yavaş şekilde üzerlerine değiştirdiğimde yapılı çocuk bana doğru dönüp el kol haraketi yapmaya başlamıştı. İyice yaklaştığımda çocuk beni ittirmek için kolunu aramıza koymuştu ancak o haraketi önceden sezmiştim ve kolumu çocuğun kolunun alt kısmına götürerek büktüm ve boynundan kavrayarak sert bir şekilde yere yapıştırdım. Bu çocuk benden 15 kilo fazlaydı neredeyse bunu nasıl yapabilmiştim? Kendimi durduramıyordum, gözlerim yaşarıyordu ve normal renkleri tıpkı bir kurt gibi görüyordum KIRMIZI! Yumruklarımı çocuğun yüzüne art arda savuruyordum, kendimi durdurmaya çalışıyordum fakat bunu yapamıyordum. Çok geçmeden Megan omuzumu kavramıştı fakat beni durdurmaya yetmemişti. Elini hızlı bir şekilde kavradım ve kendi kardeşimi eski, küflenmiş dolaplara doğru ittirdim. Sert bir şekilde düştüğünü görmüştüm, göz yaşı yere düşmüş ve ufak bir su sesi çıkartmıştı. Kendime geldiğimi hissetmiştim, yerdeki çocuğa baktığımda yüzündeki kanların yere bulaştığını görmüştüm. Hızlı bir şekilde olduğum yerden kalkıp çıkışa doğru yürüyordum. Bu esnada Megan'ın çığlıklarına neredeyse tüm okul çıkmıştı ve yüzüme doğru bakıp şaşkınlık ile bana bakıyorlardı buna Lovie ve Garry'da dahil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Science FictionKanımda dolaşan bu gücü hissediyorum, evet. Bazen öyle bir acı hissi yaşıyorum ki kafamı yerinden ayırıp atasim geliyor fakat bunu beni düşünenler adına yapmamalıyım.