-24-

351 18 4
                                    

Aldığım güzel haberden sonra Tony ile öylesine rahatlamıştık ki. Artık gerçekten özgür bir kadın olduğum düşüncesi aklıma geldikçe sevinçten içim içime sığmıyordu. Ama merhametli yanım, geride bıraktıklarımı da düşünmeden edemiyordu. Evet James hastalıklı biriydi, yine de ona yardımcı olabilir miydim ? Belki, bana bu kadar şey yaşatmamış olsaydı ona seve seve yardımcı olurdum.

Bana yaşattıkları ondan önce nefret etmeme neden olmuştu. Ama şimdi ona karşı hiçbir hissim kalmamıştı. O benim için yoktu artık. Acıma bile hissetmiyordum.

Artık tüm kalbimi ve ruhumu Tony'e çevirmiştim. Artık gerçekten biz olabilirdik, aceleye de gerek yoktu. Zamanımız vardı. Onunla pastanede geçirdiğimiz kısıtlı zamanda birbirimizi tanımıştık ama şimdi aramızda çok daha farklı bir şey vardı. Ben aşk demeyi tercih etmiştim, peki gerçekten öyle miydi ? Belki birbirimizden etkilenmiştik. Ben James'in bana yaşattığı hayal kırıklığıyla sığınacak bir limana ihtiyaç duymuştum, Tony'e aşık olduğumu sanmıştım belki. O da savunmasız bir kadının ona sığınmasıyla kendini bana kaptırmıştı. Birbirimize gerçekten aşık mıydık ? Bunu zamanla görecektik.

Uzun zaman sonra kafam rahat bir şekilde güzel bir uyku çekmiştim. Birkaç saat uyuduktan sonra kalktım ve şimdiden çok sevdiğim pencereden dışarı baktım. Hava kararmıştı. Güzelce dinlenmiş ve dinç bir şekilde yatak odasından çıktım. Salon karanlıktı ama mutfağın ışığı yanıyordu. Mutfağın kapısından usulca başımı uzattığımda bana arkası dönük şekilde tezgahta bir şeyler kestiğini gördüm. Kapıya yaslanıp sessizce onu seyretmeye başladım.

Tony gerçekten yakışıklı ve etkileyici bir erkekti, bunu onu daha ilk gördüğüm andan beri kabul etmiştim. Ama şimdi işler bizim lehimize bu şekilde değişince Tony'ye daha alıcı gözle bakmaya başlamıştım. Uzun kollu gri bodynin altından kasları net bir şekilde belli oluyordu. Omuzları oldukça genişti. Boyu da uzundu. Mavi gözleri ve açık renk teni dışında James'in tam tersiydi.

İnsanları hiçbir zaman hiçbir konuda dış görünüşleriyle yargılamamışımdır. Birinden hoşlanırken bile her zaman öncelik kişiliği olmuştur. Tony'nin de en çok bana güven vermesini ve korumasını sevmiş olmalıyım. Tabii bu, bir gülüşüyle, bakışıyla beni heyecanlandırmadığı anlamına gelmiyor.

Ben mutfak kapısına yaslanmış hayran hayran onu izlerken arkasına dönmesiyle ikimiz de utanarak irkildik. Ellerini havluya kurulayıp güzel gülümsemesiyle yanıma geldi ve "Günaydın güzelim." deyip sarıldı. Şaşkınlığımı büyük bir ustalıkla gizleyerek sarılmasına karşılık verdim ve "Günaydın" dedim. Eliyle mutfak masasını göstererek "Tam zamanında uyandın, soframız hazır." dedi. Sofra gerçekten güzel görünüyordu ama sürekli yemekleri Tony hazırlıyordu. En kısa sürede kendimi toparlamalı ve işe ben de elimi atmalıydım.

Sofraya oturup yemeye başladığımızda Tony "Kendini nasıl hissediyorsun ?" diye sordu. Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Mutlu, huzurlu, şaşkın, karmaşık ve uykulu." dedim. Son kelimemin üzerine o da gülümsedi. "Hepsini anladım ama karmaşığı anlamadım." dedi. Ağzımdan laf almaya çalışıyordu besbelli. Derin bir iç çektim.

"Yeni bir şehirde yalnız olmak karmaşık hissettiriyor." dedim. Gülümseyen yüzü ciddi bir hal aldı. Çatalını yemeğinin üzerinde gezdiriyordu. Bir şeyler söylemek ister gibi bir hali vardı. Sıradan bir şeyden bahsedermiş gibi bir ses tonuyla "Kendini yalnız mı hissediyorsun ?" diye sordu. Yalnız kelimesine vurgu yapmıştı. Alınmış mıydı acaba ?

"Kendimi bildim bileli yalnız hissetmişimdir. James varken de bu değişmemişti. Şimdi artık o da yok, ailesi de yok. Arkadaşlarım yok, evim diye bildiğim yer de yok. Sadece birkaç hafta önce tanıştığım ve hayatımı değiştiren pastaneci adam var." diyerek kaçamak bir yanıt verdim. Gülümsedi ama yüzü düşünceliydi.

Aşk PastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin