Bütün gece rahat bir şekilde uyuduktan sonra yavaşça zihnimin uykudan sıyrıldığını hissedebiliyordum. Gözümü daha açmamıştım ama nerede olduğumu bildiğimden yüzümde bir gülümseme oluşmasını engelleyemiyordum. Elimi yatağın diğer tarafına attığımda bir kola dokundum. Bunu beklemiyordum. Yanımdaki kişinin Tony olduğu düşüncesiyle gülümseyerek gözümü açtığımda bir çift mavi gözle karşılaştım.
Ama bu gözler Tony'e ait değildi. Şu an tam anlamıyla James'in gözlerinin içine bakıyordum. Telaş ve korkuyla yatağımdan kalkmaya çalıştığımda iki güçlü kolun beni tutmasıyla yatağa gömüldüm. Bunlar ben ormanda saklanırken beni bulmaya çok yaklaşmış ama bulamamış korumalardı. James elini yavaşça yanağımda gezdirip "Seni bulamayacağımı düşündün değil mi karıcığım." dedi. Yüzünde beni ilk kaçırdığındaki iğrenç gülümsemesi vardı.
Bir hışımla "Ben senin karın değilim, biz ayrıldık." diye bağırdım. James'ten kulak tırmalayıcı bir kahkaha geldi. Sağ eliyle çenemi kuvvetlice sıkıp "Bu kadar kolay olacağını mı sanıyordun küçük hanım ?" diye sordu ve kafamı sertçe geriye iktirdi. Korumalarına yaptığı bir göz işareti ile ellerimi kalın bir halatla bağlatıp beni yataktan ayağa kaldırdı.
"Yapabileceğin bu kadar mıydı ? Sana bensiz hiçbir şey yapamayacağını söylemiştim. Bana muhtaçsın sen. Hayatın, her şeyin benim elimde. Ben senin efendinim, bunu değiştiremezsin." dedi, kendinden emin bir sesle. "Hayır." diye bağırdım ve sesimi güçlü çıkarmaya çalışarak devam ettim "Hastasın sen, kafayı yemişsin. Biz ayrıldık, artık beni ve Tony'i rahat bırak."
Tony'nin adı geçtiği an gülümsemesi daha iğrenç bir hal aldı. "Ah evet o pastaneci çocuk, hatırladım. Az önce kurşuna dizdiğimiz sarı çam yarmasından bahsediyor değil mi?" diye sordu korumalarına dönerek. Korumalarının yüzünde de aynı alaycı gülümseme oluşunca göz yaşlarım anında yanaklarımdan kalbime doğru akmaya başladı. Tony ölmüş müydü ? Benim yüzümden.
Benim yüzümden..
"Yalan söylüyorsun." diye bağırdım. Kabul etmek istemiyordum, kabul edemezdim. O ölemezdi. Onun artık olmayacağı düşüncesi kalbimi paramparça etmişti. "Demek yalan söylüyorum." dedi James o itici sesiyle ve korumalarına emretti "Ona gösterin."
Korumalar sert hareketlerle beni yatak odasından çıkarıp Tony'ni uyuduğu odaya getirdiler. Her yer kıpkırmızıydı. Kan kırmızısı. Bakmaya korkuyordum. Tony'i cansız halde görmeye korkuyordum. James yavaş adımlarla yanıma geldi ve yüzümü Tony'i görebileceğim şekilde sertçe çevirdi. O an ölümü gördüm. Tony'nin cansız gözleriyle göz göze gelmiştim. Sürekli gülümseyen, içimi ısıtan gözleri birer buz kütlesi gibi karşımda duruyordu şimdi.
Gözlerimden yaşlar deli gibi akarken yapabildiğim tek şeyi yaptım. "Hayır." diye fısıldadım. "Hayır."
"Hayır... hayır.. hayır..hayır."
İnanmak istemiyordum, inkar ediyordum. O anın verdiği güçle korumalardan kollarımı kurtardım ve bağlı olan iki elimi birbirine kenetleyip James'in göğsüne vurmaya başladım. Toplayabildiğim bütün gücümle vuruyordum. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım ve sesimin çıkabildiği son noktaya kadar bağırıyordum "Hayır !"
Sonra bir anda her şey, her yer bembeyaz oldu. Gözlerimi yavaşça araladığımda karşımda Tony'i gördüm. Üzerime hafifçe eğilmiş saçlarımı okşuyordu ve bana o rahatlatıcı sesiyle "Geçti güzelim, sadece bir kabustu. Ben yanındayım." diyordu. Hızlıca yatakta doğruldum. Gözlerimi birkaç kez kapatıp açtım.
Kendime gelmem birkaç dakika almıştı. Birkaç dakika boyunca hiçbir şey söylemeden, gördüklerimin sadece bir kabus olduğunu idrak etmeye çalıştım. Öylesine gerçekti ki. Korkuyu, acıyı kalbimin en derinliklerinde hissetmiştim. Ama artık uyanmıştım ve Tony endişeli gözlerle bana bakıp usulca saçlarımı okşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Pastanesi
RomanceHayatında her şey yolunda giderken araya giren bir kadın yüzünden dağılan bir hayat. Bu hayatın dağılmasıyla doğan yeni bir aşk. Alexis, herşeyiyle sevdiğini sandığı kocasının gerçek yüzünü öğrenir öğrenmez ondan kaçar ancak kocasının hastalıklı be...