-26-

237 12 2
                                    

TONY

İlk öpücük..

Yeni açacağımız pastane için baktığımız bu dördüncü mekanın, Alexis ile tanıştığımız pastaneyle birebir aynı olması beni gerçekten şoka uğratmıştı. Alexis'in bu duruma üzüleceğini düşünmüştüm. Ama tam tersi olmuştu. Buraya girmemizle bir şeyler değişmişti. Alexis bana dönüp bugüne kadar yaşadığımız bütün güzel ve özel anıları anlatınca, artık içimde ona koşmaya çalışan ama engellediğim tüm hislerim özgürce ona ulaştı, ve dudaklarımız buluştu.

Bugüne kadar hiç hissetmediğim duygulardı bunlar. Belki birine aşık olmaya, bağlanmaya hiç gereksinim duymamıştım. Hep bir yanım eksik yaşamışım meğer, şu an o eksik yanım tamamlanınca anlayabiliyordum bunu.

İçimde bir yerlerde daha fazlasını istesem de, dudaklarımı dudaklarından yavaşça ayırdım. Kolları hala boynuma dolanmış vaziyetteydi. Benim de ellerim onun nazik belini sarmıştı. Yüzüne baktım. Bu loş ortamda bile yanaklarının kızardığını görebiliyordum. Gözleri kapalıydı ve yüzünde utangaç bir gülümseme vardı. Yavaşça gözlerini açıp bana baktı ve gülümsemesi genişledi. Ellerimi belinden çekip yüzünün iki tarafına yerleştirdim ve "Seni seviyorum." dedim.

ALEXİS

Başım dönüyordu, kalbim deli gibi atıyordu. Karşımda bana gülümseyerek bakan gök mavisi gözlerin sahibi, sevdiğim adam, az önce beni öpmüş müydü ? Bulutların üstünde falan olmalıydım, bunun başka bir açıklaması yoktu.

Yüzünün iki tarafında olan ellerinin üzerine ellerimi koydum ve "Ben de seni seviyorum." dedim. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp alnıma ufak bir öpücük bıraktıktan sonra bir iki adım geri gidip etrafına bakındı. "Demek yeni pastanemiz burası olacak." dedi gülümseyerek.

Onaylarcasına başımı salladım. Burayı gerçekten çok sevmiştim ve bir an önce işe başlamak için sabırsızlanıyordum. Tony ile beraber bütün evi ve dükkanı gezdik. Burayı tutmaya kesin olarak karar verince dükkandan çıktık.

Dükkanın sahibi olan yaşlı tonton amcaya dükkanı beğendiğimizi ve almak istediğimizi söyledikten sonra yarın tekrar buluşmak üzere onun da yanından ayrıldık.

Norveç'in soğuk ve hafif sisli yollarında el ele yürüyorduk. Hava gerçekten soğuktu ama ben bunu hissedemeyecek kadar heyecanlıydım. Sanki ilk defa biriyle ilişkiye başlıyormuş gibiydim, ne söylesem nasıl hareket etsem bilemiyordum. Tony de benzer şeyleri hissediyor olsa gerek, hiçbir şey söylemeden yürüyordu. Ama yüzünde tarifi imkansız şekilde içimi ısıtan bir tebessüm vardı.

Gecenin sessizliğini hafifçe bölerek "Üşüdün mü ?" diye sordu. "Üşümüş olmam gerekir ama hissetmiyorum." dedim gülümseyerek. Yüzündeki tebessüm genişledi ve "Galiba ben de seninle aynı durumdayım." dedi. Elini elimden ayırıp omzuma atarak beni kendine doğru çekti ve bir müddet daha öyle yürüdük. Daha sonra Tony "Belki hissetmiyoruz ama biraz daha dışarda kalırsak hastalanacağız." dedi. Haklıydı da. Şu an sokakta bizden başka insan yoktu, herkes ya cafelerde ya da evinde oturuyordu.

Birkaç dakika sonra Tony yanımızdan geçen bir taksiyi durdurdu ve yine ikimiz arka koltuğa oturduk. Tony evin adresini verdikten sonra, beni kendine doğru çekti ve başımın üzerine ufak bir öpücük bıraktı.

Kısa bir yolculuğun ardından evimize gelmiştik. Evimiz, bizim evimiz. Artık biz mi olmuştuk yani ? Aslında aramızda resmi bir şey olmamıştı. Birbirimizi sevdiğimizi zaten söylemiştik ama hiç birbirimize bu kadar yaklaşmamıştık. Bu gece resmi bir şey olmamıştı, evet, ama aramızdaki bağlar sanki demir zincirlere dönüşmüştü.

Aşk PastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin