-20-

453 23 10
                                    

Günler aynı durağanlıkta ve aynı akışta geçmişti. James hala aynı James'ti. Sadece artık daha çok eskisi gibi görünüyordu. Ama benim gözümde bir daha asla eskisi gibi olamayacağını bilmiyordu.

Aradan tam 1 hafta geçmişti. O bir haftanın dört gününü regl bahanesiyle, geri kalanını da erkenden uyuyakalmış numarası yaparak James'den uzak geçirmeyi başarabilmiştim. Onun bana dokunmasından iğreniyordum. Mümkün olduğunca bana dokunmamasını sağlıyordum.

James başlarda iş seyahatine gidip beni yalnız bırakacağı için tedirgin olmuştu. Hala az da olsa kaçacağımı düşünüyor olmalıydı. Bu yüzden gitmeden önce evin çevresindeki güvenlik önlemlerini ikiye katladı ve beni her boş anında kameralardan takip edeceğini söyledi. Bütün bunları gücenmiş bir ifadeyle dinleyip "Neden bana hala güvenmiyorsun ?" diye sorduğumda, "Güveniyorum, sadece ufak tedbirler." demişti.

Tabii ki her zamanki oscarlık rolümü oynayıp onun gidişine üzülür gibi yapmıştım ve çabuk gelmesi için yalvarmıştım. Bu yalvarışlarıma inanıp bana sıkıca sarılmıştı ve en kısa sürede döneceğini söyleyip durmuştu. Bu laflarına sadece gülümsemekle yetinmiştim. Planımı işleme sokmam için gitmesini bekliyordum ve sabırsızlıktan artık neredeyse dakikaları sayacaktım.

Bu bir haftalık süre boyunca dikkat çekecek hiçbir şey yapmamıştım, telefonumu da yerinden hiç çıkarmamıştım. En ufak bir risk almak istemiyordum çünkü. Her şey kusursuz olmalıydı. Bir haftanın sonunda James çantasını hazırlamıştı ve evden çıkmasına gerçekten dakikalar kalmıştı. Hala inanamıyordum. O bir telaş içerisinde hazırlanırken ben bir köşeye yaslanmış onu seyrediyordum.

Götüreceği kravatlarını yaklaşık 20 dakikada seçtikten sonra nihayet çıkmaya hazırdı. Hüzünlü gözlerle ona baktım ve yanına yaklaştım. Tam beni öpmek için yaklaşırken ustaca bir hareketle yüzümü çevirip ona sımsıkı sarıldım ve 'Seni özleyeceğim.' Dedim. Omuzlarımdan tutup beni kendinden hafifçe uzaklaştırdı ve 'Ben de seni' dedi. Gülümsedim ve yavaşça kollarından sıyrıldım.

Dışarıdan ısrarla gelen korna seslerini duyunca merdivenlerden aşağı uçar gibi inen James'in peşinden ben de kapıya gittim. Ona son kez olmasını umduğum bir öpücük verdikten sonra arkasını dönüp uzaklaşmasını ve arabaya binmesini izledim. Bindikten sonra bana döndü ve uzaktan öpücük yollar gibi bir hareket yapıp el salladı. Küçücük bir an gözüme sevimli gelen James'e el salladım ve içeri girip arkamdan yavaşça kapıyı kapattım.

Derin bir nefes aldım ve yavaşça verdim. Benim için büyük kaçış tam şu an başlıyordu.

Hızlı adımlarla kapının arkasında duran şartelleri indirip elektriği kestim ve yatak odasına çıktım. Elbise dolabının içinden çantamı ve onun içinden de telefonumu çıkardım. Şarjı az kalmıştı ve acele etmem gerekiyordu. Planımın ilk aşaması olarak telefonu açtım ve James'in annesini aradım. Çok bekletmeden açtı. En sevimli ses tonumu takınarak
"Merhaba anneciğim, nasılsınız ?" diye söze başladım.

Genel konuşmaları geçtikten sonra "Ben aslında bir şey rica etmek için aramıştım. Biliyorsunuz James gitti. Uzun zamandır yalnız kalmıyordum acaba bu gece sizde kalabilir miyim ?" Diye sordum. Gülümsediğini duyabiliyordum. Neşeli bir sesle "Tabii ki kızım çok sevinirim. Hemen şoförü yolluyorum." Dedi ve telefonu kapattık. Planımın ilk kısmını başarıyla halletmistim.

Hızlıca dolaptaki ufak bavulu aldım ve içine bana 1 hafta rahat yetecek kadar kıyafet, bir çift spor ayakkabı,veişime yarayabilecek birkaç ilaç koydum. Çantamı hazırlayıp kapıya koyduktan sonra hızlıca duşa girip çıktım. Üzerime hem şık hem de rahat bir şeyler giydikten sonra cep telefonumu ve şarj aletini de kol çantama attım. Evden çıkmak üzereyken aklıma gelen bir fikirle doğruca James'in çalışma odasına koştum, kapısı kilitliydi. Ne olacaksa olsun diye düşünüp hızlıca birkaç tekme attıktan sonra kapıyı kırıp açtım. Kaçma ve hayatta kalma içgüdüsü insana neler yaptırıyordu böyle.

Aşk PastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin