Tony'nin Gözünden;
Gözüme vuran güçlü güneş ışığı yüzünden yavaş yavaş gözümü açtım. Her yerim ağrıyordu ve alnımdan yere kan damlıyordu. Yavaşça doğruldum ve elimin tersiyle alnımdan süzülen kanı sildim. Beynim hala bulanıktı, sanki bir kabustan uyanıyor gibiydim.
Yerimden ayağa kalktım ve tam karşımda açık duran pencereye doğru ilerledim. Görüntüler yavaş yavaş gözümün önüne geliyordu. Dün gece, bu pencereden girip Alexis'i zorla alıp götürmüşlerdi ve ben hiçbir şey yapamamıştım, hiçbir şey.
Acaba şu an neredeydi ve ne durumdaydı. James ona zarar veriyor muydu acaba ? Şu an canı yanıyor muydu ? Onu ölesiye merak ediyordum. İyi mi değil mi bilmem gerekiyordu. Onu mutlaka bulmalıydım.
Alexis'in gözünden;
Üzerimi giyinip vakit kaybetmeden James'in arabasına gittim. Arka koltukta cam kenarına oturdum, James' de diğer camın kenarında oturuyordu. Benden mümkün olduğunca uzakta durmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Arabadaki derin sessizlik eşliğinde James'in ailesinin evine giderken bişeyler yapmam gerektiğini hissettim. Planımı daha çabuk hayata geçirmeliydim.
James'le aramızda duran James'in elinin üstüne yavaşça elimi koydum. Bu hareket benim midemi bulandırırken James'i de ürkütmüştü. Elimi koyduğum an önce hafifçe elini geri çeker gibi olduysa da kıpırdamadı. Onun elini çekmemesini fırsat bilerek elini tam olarak tuttum ve o şekilde yolculuğumuzu sürdürdük.
Eve vardığımızda şoför kapılarımızı açmak için arabadan inince James beni elimden tutup sertçe kendine doğru çekti ve " Sakın bugün beni rahatsız edecek veya benim canımı sıkacak bir şey yapma. Gözüm üzerinde olacak. Eğer beni kızdıracak en ufak bir şey yaparsan bundan zararlı çıkacak kişi pastacı çocuk olur, haberin olsun." dedi.
Ben daha ağzımı açmaya fırsat bulamadan şoför kapımı açtı ve sakince arabadan çıktım. Ve James'in yüzüne yerleştirdiği samimiyetsiz gülümsemesiyle bana uzattığı elini tuttum. Karşıdan bize gülümseyerek bakan James'in anne ve babasına ben de sahte bir gülümseme yolladım. Yanlarına gidince ikisi de bana sıkı sıkı sarılarak içeri buyur ettiler.
James'in anne ve babasını severdim. James'e karşı çok katı ama bana karşı melek gibi insanlardı. Bir de abisi Jared vardı, biraz ukala ve havalı bir tipti. Bana da ilk günden beri çaktırmadan asılırdı ama kimse fark etmezdi. Ben de görmemezlikten gelirdim zaten.
Hal hatır sormalar ve gülüşmeler arasında salona girdiğimizde gördüğüm manzara karşısında yüzümdeki gülümseme donarken sinirlerim yavaş yavaş tepeme çıkıyordu. Koltukta yüzünde samimiyetsizlik akan gülümsemesiyle oturan Jessica beni görünce tereddütle ayağa kalktı ve yanıma gelip tokalaşmak için elini uzattı.
Elimi uzatmayıp yüzüne bir tokat indirmeyi tercih ederdim ama James'in arabada yaptığı uyarı aklıma geldi ve elimi uzatıp Jessica ile tokalaştım. Onun yanında da tedirgince bize bakan ve uzun zamandır görmediğim Sam vardı. Kaşında çoktan kabuk bağlamış yarasını görünce James'in onu da kendisini ele vermesi yüzünden dövdürdüğünü anladım.
Jessica'dan sonra içten bir gülümseyle sıkıca Sam'e sarıldım ve kimsenin duyamayacağı şekilde kulağına "Teşekkürler." diye fısıldadım. Ve kendimi yavaşça koltuğa bıraktım. Tahmin ettiğim kadar çok sinirlenmemiştim aslında Jessica'yı gördüğüme. Artık o kadar önemsemiyordum galiba. Umrumda değildi James'de yaptıkları da. İsterse Jessica'yla evlenebilirdi. Beni bir an önce rahat bırakması için her şeye göz yumacak durumdaydım şu an.
Biraz salonda oturup havadan sudan konuştuktan sonra yemek masasına geçtik. Yine her zamanki gibi muazzam ve benim sevdiğim yemekler yapılmıştı. Yemek sırasında James'in annesinin bana söylediği iltifat dolu sevgi sözcükleriyle Jessica bozulurken ben de sadece gülümsemekle yetiniyordum.
Yemekten sonra James, Jessica ve diğer erkekler iş konuşmaya toplantı odasına gittiler. Gitmeden önce James bana uyarı dolu gözlerle bakıp dikkatli olmamı belirtmişti. Ama onun uyarısına dikkat edecek değildim. Karşımda oturan James'in annesi bana gülümseyerek bir şey anlatırken gülümseyerek onu diniyordum bir yandan da Sam'in masanın üzerinde unuttuğu telefonunu almak için zaman kolluyordum.
James'in annesi mutfağı kontrol etmek için ayaklandığında ben de onunla birlikte ayaklandım ve tuvalete gideceğimi söyledim. Çaktırmadan Sam'in telefonunu alıp kendimi tuvalete attım ve kapımı kilitledim. Hafızamın çok iyi olmasına içimden teşekkür ederek hemen Tony'nin numarasını tuşladım ve banyonun en uzak köşesine gidip açması için dua etmeye başladım.
Dördüncü çalışta ben tam umudumu kaybetmişken telefonu açtı ve onun o güven veren sesini duydum. Sessizce "Tony, benim Alexis." dedim ve bekletmeden devam ettim "Çok konuşamayacağım ama iyi olduğumu bilmeni istiyorum. Seni deli gibi merak ediyorum. James ona karşı yanlış bir hareketim olursa sana zarar vereceğini söyledi lütfen kendine dikkat et. Aklımda bir plan var en yakın zamanda James'in esirliğinden kurtulacağım, lütfen sen sadece olduğun yerde kal. Seni daha sonra daha müsait bir zamanda arayacağım. İyi misin o öküzler sana bir şey yaptı mı?" dedim ve nefes nefese kalmış halde cevabını bekledim.
Gülümsediğini belli eden bir ses tonuyla "Alex, iyiyim merak etme. Sadece aklım sende. Lütfen kendine dikkat et, ben hep burada olacağım ve telefonlarını bekleyeceğim." dedi. Ben de gülümserken bir anda duyduğum ayak sesleriyle telaşlandım ve "Tony kapatmam gerek, seni seviyorum." dedim ve telefonu kapatıp arama kaydını sildim. Daha sonra ne olur ne olmaz diye sessize aldım ve cebime koydum. Hızlı bir şekilde sifonu çekip çeşmeyi açtım. 4-5 saniye bekleyip kapattım ve banyodan çıktım.
Çıkar çıkmaz James'le karşılaşınca kalbim deli gibi atmaya başladı ama yine de bir şey belli etmedim ve sakin bir ses tonuyla "Toplantınız bitti mi ?" diye sorup gülümsedim. James'de şüpheci tavrıyla yalandan gülümseyerek "Evet hayatım, gidelim mi artık?" diye sordu. Onunla başbaşa kalmayı hiç istemesem de "Sen nasıl istersen canım." dedim.
Çantamı almak için salona gittiğimde salonda kimse olmadığına sevinerek çaktırmadan Sam'in telefonunu aldığım yere bıraktım ve hızlıca çantamı alıp çıktım. Evdekilerle vedalaştıktan James'in birşey fark etmemiş olmasını umarak arabaya bindim. Birkaç saniye sonra James de bindi ve dik dik bana bakmaya başladı.
Bilmezlikten gelip ifademi sabit tutmaya çalışarak "Bir sorun mu var hayatım ?" diye sordum. Kaşlarını yukarıya kaldırıp "Sana sormak lazım?" dedi. Sabit ifademi yüzümde başarıyla tutmaya devam ederek "Benim tarafımda hiç sorun yok, annenle eskisi gibi vakit geçirdik. Merak etme sıkıntı olacak bir şey yapmadım." dedim.
Birkaç saniye daha şüpheyle bakmaya devam edince "Bana güvenebilirsin ben senin güvenini kıracak bir şey yapmadım bugüne kadar." dedim ve kulağına eğilip fısıldayarak "Evden kaçmam sadece aldatılan bir kadının vereceği sıradan bir tepkiydi." dedim. Cevap olarak ters ters yüzüme bakmakla yetindi. Ama kafasındaki şüpheyi kırabilmiştim.
Arabada sessizlik olduğunda ve her şey şu anlık yoluna girdiğinde aklıma Tony ile yaptığımız kısacık telefon konuşması geldi. Kelimelerin hepsini tek tek aklımdan geçirdim ve konuşmanın sonuna geldiğimizde söylediğim iki kelimeyi hatırlayınca bir anda vücudumdan bir ürperti geçti.
Ben Tony'e "Seni seviyorum." demiştim. Nasıl yapabilmiştim böyle bir şeyi ? O anda kafamdan o kadar çok şey geçerken ağzımdan nasıl bu kelimeler dökülüvermişti öyle. Yaptığım şeye bir açıklama bulmakta zorluk çekiyordum. James'le telefon konuşmalarının sonunda hep söylediğim bir şeydi bu, acaba ağız alışkanlığı mıydı ?
Yoksa gerçekten bilinçaltıma bile kazınmış olan bir sevgi miydi ona hissetiğim ?
--------------------------------------------------------------
Merhaba canlarımm, uzuuuuun bir zaman yeni bölüm yazamadım farkındayım ama evim tadilattaydı ve internet bağlantımda sorunlar vardı, üzgünüm. Bundan sonra hızlı olmaya çalışacağım sizler yeter ki okuyun :)
Lütfen kitap ile ilgili düşüncelerinizi belirtir misiniz.
Hepinizi çook seviyorum, okuyan ve takip eden herkese binlerce teşekkürler.
Diğer hikayem 'Kulağıma Fısılda'yı da okumanızı tavsiye ederim. Henüz çok yeni fakat konusu ilgi çekici, umarım beğenirsiniz.
Öpüldünüz XOXO
alexandra-a
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Pastanesi
RomanceHayatında her şey yolunda giderken araya giren bir kadın yüzünden dağılan bir hayat. Bu hayatın dağılmasıyla doğan yeni bir aşk. Alexis, herşeyiyle sevdiğini sandığı kocasının gerçek yüzünü öğrenir öğrenmez ondan kaçar ancak kocasının hastalıklı be...