16

5.2K 251 4
                                    

Annem, beni eve gönderidiği için bende bebeği ilk defa görüyordum. Ben, dalmış bir şekilde bebeği izlerken birden iki kol bebeğe uzandı. Ben her zamanki tepkimi verip yerimde sıçrayıp küçük bir ses çıkarırken abim küçük kızını kucağına almıştı bile. Bana dönüp,

"Asel, tutmak ister misin?" diye sordu

"Hayır, abi ben düşürürüm. Zaten ufacık tefecik bir şey." diye cevap verince abim almam için ısrar etmeye başladı. Bende onu kıramayıp bebeği kucakladım. Onu kucağımda tutarken kollarım zangır zangır titriyordu. Bebeği alnından öpmek için yüzüne yaklaşmıştım ki bir el tuniğimi çekiştirmeye başladı. Aslında bu bir bakıma iyi olmuştu. Sonuçta yeni doğmuş bir bebeği öpersem ona mikrop bulaştırabilirim değil mi?

Tuniğimi çekiştiren kişi tabi ki Özcan. Kıskanç yeğenim benim.

"Haya, hadi beni parka götür!"

"Özcan, şimdi olmaz. Ben seni sonra götüreceğim. Söz veriyorum, tamam mı?"

"Hayır! Ben şimdi istiyorum."

Sanırım ilgiyi bebeğin üzerinden kendine çekmek istiyordu. Eh, tabi o doğduğundan beri herkes onun etrafında pervane olduğu için birden bu ilginin kesilip kardeşine yönlendirilmesini kıskandı.

Abim bize kaş göz yapıp Özcan'ın elinden tuttu ve dışarıya çıkardı. Biz de biraz daha oylanıp Buğlem'le beraber hastanenin yanındaki kafeye geçtik. Konuşmak için tabi.

İkimizde sessizce siparişlerimizi getiren garsonun gitmesini bekledik. Aslında bunu konuşmaya devam etmek için falan yapmıyorduk. Garson gelmeden önce de zaten konuşmuyorduk.

Şimdiye kadar arkadaşlığımız için ilk adımı hep Buğlem atmıştı. Ben tek başıma kitap okurken yanıma gelip oturan ve sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi konuşan, yakın olmamız için çabalayan hep o olmuştu. Bu sefer sıra bende olmalı. Konuşamayacağımı farkedip ayağa kalktım ve Buğlem'in yanına gidip ona sarıldım. Sanırım bunu beklemiyordu. Bu da doğal bir şey; çünkü genellikle odun olan taraf hep ben olurum.

Dram filmlerinde bile bir damla göz yaşı akıtmamış insanım. Öyle yanlış anlaşılmasın, hiç ağlamıyorum değil. Aksine, çok ağlarım. Bir kişi bana sesini yükseltince bile ağlarım ama olaylardan duygulanıp da ağlamam. Sadece bir kitapta ağlamıştım o kadar. Genellikle de komedi izlerim. Gülmek varken niye ağlayayım ki?

Buğlem'le beraber içeceklerimizi bitirip abimlerin evine geçmiştik. Onlar gelmeden evi toparlayacaktık. Onlar gelir gelmez zaten misafirleri gelmeye başlar. Ayrıca bebek odasının da hazırlanması gerekiyor.

Sadece namaz molası vererek bütün evi temizlemeye koyulduk. Bittiğinde ise ikimizinde bir adım daha atacak yanı kalmamıştı.

Koltuklara karşılıklı oturup biraz olsun yorgunluğumuzun geçmesini beklerken konuşmaya başladık.

"Doğuma daha yok muydu, Asel?"

"Biz de öyle sanıyorduk ancak doktor yanlış hesaplamış. Aslında zamanı gelmiş."

"Peki hastaneye nasıl gelmişler. Of, Asel! Biraz anlatsana!"

"En baştan başlıyorum. Lafımı kesmek yok. Özcan'nın okulundan abimi çağırmışlar. Abim oraya giderken zaten biz karşılaştık. Neyse, Özge'nin yanında annem varmış. Zaten Özge tek olsaydı abim onu yalnız bırakmazdı. İşte, birden sancısı başlamış. Annem de telaş yapıp hastaneye götürmüş. Meğersem doğum başlamış. Zaten biraz sonra da biz gelmişiz. Farklı bir şey yok yani." dedikten sonra biraz bekleyip bu sefer ben ona bir soru sordum.

"Sen ne  yaptın?"

"Neyi?"

"Holding inşaatını."

"Ha, o mu? İyi gidiyor ya." deyince yüzüne düz düz bakmamla sonunda çaktı. Yani yüzünde bir aydınlanma oldu. İnşAllah anlamıştır.

"E, ben holding inşa etmiyorumki." Evet. Anlamış ancak çok farklı bir boyuttan. Kendimi sakin kalmaya ikna etmeye çalışarak

"Buğlem'cim, biricik arkadaşım, canım, ciğerim senin olmayan holding inşaatından banane! Akış'la diyorum. Ne yaptınız diyorum." dedim. Sonunda olayı kavradı ve güzel mavi gözleri dolu dolu anlatmaya başladı.

"Ne olsun işte. Geçen gün çiçek göndermiş."

"Ne güzel senle ilgileniyor."

"Neresi güzel, Asel? Aldatan erkekler sevgililerine fazla ilgi göstermeye başlar."

"Sevgilisini seven erkekler de ilgi gösterir."

"Evet gösterirler ama sonradan değil. Yani bu farklı bir şey. Akış odun bir erkek değil ama çiçek almayı hiç sevmez. Baksana davranışları bile değişiyor."

"Altında kötü şeyler arama. Belki çok daha güzel bir şey vardır."

"Evet, Asel. Belki de çok güzel bir kız vardır."

"Sanki sende başka bir şey daha var gibi ama?"

"Evet, var. Annem ve babam beni bir çocukla tanıştırmak istiyorlar."

Gözlerim kocaman açılarak bir çığlık attım. "Ne! Baban mı!?" Bu kadar büyük tepki vermemin nedeni Buğlem'in babası Erkan amca, Buğlem'i abimden bile kıskanır. Yani lisedeyken sürekli bize gelip gitmesini istemezdi abim evlenene kadar. Gerçi evlendikten sonra da bizi abimin bırakmasını istemezdi. Bu kadar kıskanç bir babanın kendi elleriyle kızını biriyle tanıştırmak istemesi çok garip.

"Ya, Asel. Öyle değil. Şirket evliliği olacak."

"Ah, Buğlem ah. Hemen hemen yarım gün görüşmedik ve şu olanlara bak. Akış'ı bilmiyorlar değil mi?"

"Babamı biliyorsun, söyleyemedim ki."

Tam ona cevap verecekken yukarıda unuttuğum telefonum çalmaya başladı. Amaan çalsın çalsın sussun. Ya abimlerse ve bir aksilik falan olduysa düşüncesiyle yerimden fırladım ve hemen telefonumu elime aldım.

Arayan kişiyi görünce şok oldum. Hiçbir şekilde aklımın ucundan, kıyısından geçmeyecek birisi arıyordu. Hem de bu saatte.

⚫⚫⚫

Sizce Asel'i arayan kişi kim olabilir?

Bölümleri hızlı hızlı yazıp okullar açılana kadar final yapmak istiyorum. Çünkü okullar açılınca wattpad den tamamen uzaklaşmam gerekiyor.

Multimedyada tatlı bebeğimiz var.

Bir de eğer olurda bir şey merak edip sormak istersiniz diye şunu bırakayım;

ask.fm/uykucupirremsess

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin