26

4.3K 214 8
                                    

Hayat her zaman bizim beklentilerimize göre devam etmiyor. Belki yanlış şeyler istediğimizden belki de bunu Allah'tan istemediğimizden. Ben Aybars'ı görünce kafamı çevirebilmek için Allah'a dua ederken aynı zamanda onun bana ilgi göstermesi için dua edersem kendimle çelişmez miyim?

Hayatım boyunca kararlarımı mantık çerçevesi içinde İslam'ın dışına çıkmadan almaya çalıştım, hayatımı devam ettirmek için uğraştım. Genelinde de başarılı oldum. Şimdiye kadar. Şimdi ise mantığım devre dışı kalmış olabilir ama İslam kuralları hâlâ beni uyarmaya devam ediyor. Ancak bunun içinde nefsime hakim olmam gerekiyor. Bu, zaten zorken kalbim güm güm atarken çok daha zor bir hâle geliyor. Ama yapabilirim.

Son kez derin bir nefes alıp arkamı dönüp yürümeye başladım. Ben biraz ilerleyince arkamdan seslendi ancak duymamış gibi yapıp yürümeye devam ettim. Zaten bu kalabalıkta arkamdan gelemez. Belki bu yaptığımdan bir tarafım pişman olacak ancak ben doğru olanı yaptım.

Konser alanından çıkıp tek tük insanların olduğu lobi çakması bir yere gelip beklemeye başladım. Bu saatte taksiyle gidemezdim, Buğlem'leri beklemek zorundaydım. Aslında çok geç değildi ancak ben hep taksiye binmekten korkarım. Gece veya gündüz farketmez. Çok zorunda kalmadıkça da taksiye binmem zaten.

Birden karnıma bir ağrı girdi. Yakındaki bekleme koltuklarına oturdum ve iki büklüm oldum. Eyvah! Malum günler... Normalde bu kadar ağrımazdı fakat geçen gün giydiğim o ince tunik yüzünden üşütmüş olmalıyım. Bir hafta boyunca bu ağrıyı çekeceğim. Allah'ım yardım et.

Daha fazla insanların garip bakışlarına maruz kalmamak için doğrulup oturmaya devam ettim. Zaten çok geçmeden Buğlem'ler de geldi.

"Aaa sen gitmedin mi? Aybars gittiğini söyledi. "
"Yok Buğlem. Ben şu anda evdeyim sen de şizofren oldun ve şu anda hayal ettiğin benle konuşuyorsun." dememek için kendimi zor tuttum ve "Yok. Sadece sıkıldım ve salondan çıktım." dedim.

"Evet, çok sıkıcıydı. Bizde daha fazla dayanamadık. Hadi gidelim." kafamı sallayıp onları takip etmeye başladım.

Binadan çıkınca Akış "Siz bekleyin, ben arabayı getiriyorum." dedi ve yürümeye başladı. Buğlem durur mu? Durmaz. "Aşkım, bekle bende geliyorum." diyerek peşinden gitti. Biz de kaldık mı Aybars'la?

Kollarımı etrafıma sarıp hafif hafif tepinerek beklemeye başladım. Hava çok soğuktu. Akış acele etse çok iyi olur. Bu sırada Aybars da ağzını açıyor, elini bana doğru uzatıyor sonra da vazgeçip geri çekiliyordu. Bir şey söyleyecekti ama çekiniyordu. Bende sormadım. Kendisi cesaret edip söylemeliydi değil mi? Nihayet Akış geldi ve önümüzde durup korna çaldı.
Buğlem Hanım yine ön koltuğa oturmuş. Mecburen bende arkaya oturdum. Yanıma da Aybars oturdu ve "Abi nerde kaldınız ya!? Donduk burada!" dedi. Akış şaşkınlıkla bize doğru dönüp "Dondunuz mu? Asel üşümüş olabilir ama sen üşümezsin ki?" diye sordu. "Üşüdüm işte abi. Neyse, hadi yürü gidelim." öyle deyince Akış da uzatmadı ve önüne döndü. Demek ki üşüyor musun diye soracaktı. Araba sessizleşince Aybars yine tam ağzını açıyor sonra da vazgeçiyordu. Şimdiye kadar kendi cesaret edip söylesin dedim ama artık sinirlenmeye başladım. "Artık söyleyecek misin!?" diye patladım.

"Söyleyeceğim."

"Evet?" dedim ters ters. Yine ağzını açmıştı ki araba durdu ben de "Şansına küs." deyip arabadan indim. Biraz dengesiz davranmıştım. Önce söylemesi için kızmıştım, sonra da tam söyleyeceği sırada inip gitmiştim. İyi oldu ona. Beni umutlandırıp hiçbir şey yapmamak neymiş görsün bakalım!

Şimdi de kendi kendime çocuk gibi trip yapıyorum. İyice kafayı üşüttüm. Ah be kalbim görüyor musun, bana ne yaptığını?

Bahçe kapısını açtım ve sinirli bir şekilde Buğlem'e seslendim. "Buğlem, gelecek misin?"

"Tamam anne, geliyorum." diye cevap verdi. Sanırım sinirimi ondan çıkardım.

Beraber eve girdik ve odamıza geçtik. Ben şalımı boynumdan çıkarırken Buğlem elleri belinde karşıma dikildi.

"Evet Asel hanım bu kadar kaçmak yeter artık her şeyi anlatıyorsun." bir ümit anlamamazlıktan gelerek yırtmayı denedim. "Neyi anlatacağım Buğlem?"

"Sen neyi anlatman gerektiğini çok iyi biliyorsun. Daha fazla kaçamazsın. Dökül." derin bir nefes verdim ve "Tamam anlatacağım ancak önce üstümüze rahat bir şeyler giysek?" bu sorum ona da çok cazip gelmiş olacak ki kafasını sallayıp dolabına ilerledi.

En fazla on dakika sonra üstüme bol bir sweatshirt, altıma eşofman giymiş bir şekilde Buğlem'in yatağının üstünde oturuyordum. O söylemeden anlatmaya başladım.

"Biz Aybars'la daha önceden karşılaşmıştık." lafımı kesti.

"Evet, biliyorum. Akış tanıştırmış sizi."

"O değil Buğlem. Daha önceden. Bundan sonra lafımı kesmeyeceksin tamam mı?"

"Tamam, devam et. Dinliyorum."

"Hani en son film gecesi yaptığımızda markete ben gitmiştim ya..." diye başlayıp her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Şaşırtıcı bir şekilde hiç sözümü kesmeden dinledi. Belki bunda benim kızıp anlatmaktan vazgeçme ihtimalim de etkili olmuş olabilir...

Bir süre yüzüme baktı daha sonra ellerini yüzüme doğru uzatıp benim bile farkında olmadığım gözyaşlarımı sildi. Biraz da benim kendine gelmemi bekledikten sonra konuşmaya başladı.

"Şimdi sen Aybars'a karşı bir şeyler hissediyorsun ama bunu istemiyorsun ve bunun için çok dua ediyorsun. Bir yandan da Aybars'ın da sana ilgi gösterdiğini düşünüp ümitleniyorsun ama o da boş çıktı. Olayı anlamış mıyım?" sessizce kafamı salladım.

"Canım benim sen hissettiklerini kalbine gömmeye çalışıyorsun. Bu çok zor bir şey. Hele yaşadığın gerçek aşksa..." birden sinirlendim ve sesimi hafifçe yükseltip konuştum.

"Anlamıyorsun, ben kalbimde dünyadaki bu insanı şehvet ve tutkuya sürükleyen aşkı istemiyorum. Ben kalbimi Allah aşkıyla doldurmak istiyorum. Ben fani aşkı değil ilahi aşkı istiyorum. Anlamıyorsun, anlamıyorsun..." sonlara doğru sesim kısıldi ve yavaşça yatağa oturdum. Ben tekrar kendimden geçip hıçkıra hıçkıra ağlarken Buğlem hiçbir şey söylemiyor ve gelip bana sımsıkı sarılıyor. Bu bütün kelimelerden, teselli çabalarından daha iyi geliyor.

Hiçbir şey anne kucağının yerini alamaz ve bize anne sevgisini hissettiremez ancak onun yokluğunda anne sevgisine en yakın kucak samimi, içten, sıcacık bir dost kucağı olabilir. Buğlem'in göğsüne yatmış bir şekilde ağlarken onun da benimle birlikte ağladığını elime düşen birkaç damladan anladım ve dostluğumuzun bir kat daha yükseldiğini hissettim.

"Allah'ım Buğlem'in dostluğu için sana şükürler olsun."

⚫⚫⚫

Multimedya: Asel ve Buğlem'in dostluğu. Çok güzel değil mi?

Huuvv çok bekletmedim ha?

Nabersiniz? Nasıl gidiyor?

Bomba gibi bir quiz sonrası bölümü yayınlamak bana çok iyi geldi.

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin