31

3.5K 196 20
                                    

'Ne göklerde ne yerde zerre ağırlığında bir şey bile O'ndan gizli kalmaz.' okuduğum ayetle düşünmeye başladım. Bu ayeti çoğumuz biliriz ama iş uygulamaya gelince görmezden, duymazdan geliriz. Hiçbir şeyi Allah'tan(c.c) saklayamayacağımız aşikardır ancak biz inatla saklamaya devam etmeye çalışırız. Ne kadar komik değil mi, her şeyi bilen Yüce Yaratıcıdan bir şeyler saklamaya çalışmak? Halbuki saklamak yerine olan yardım isteyerek sorunlarımızı, hatalarımızı düzeltmek çok daha kolay değil mi? İnsanoğlu işte zor olanı seviyor.

Elimdeki kitabı kapattım ve neredeyse uyumak üzere olduğum yatağımdan doğrularak yemek için mutfağa doğru yol aldım. Dün, gece bindiğimiz için sabaha doğru ancak Eskişehir'e varabilmiştik. Yurda gelir gelmez kahvaltı yapıp okula geçmiştik ve sadece otobüste uyuduğum uykuyla duruyordum. Uyku dediğim ise yarım yamalak, yarı uyur yarı uyanıklık durumu. Biliyorsunuz ki ben otobüste uyuyamıyorum. Okuldan çıkışta yurda gelir gelmez uyumak istemiştim ancak uyursam yemeği kaçıracağımı bildiğimden yemek saatine kadar biraz kitap okuyup yemekten sonra uyumaya karar vermiştim. Şimdi ise bir tanecik uykum bana bir yemek uzaklığındaydı.

Buğlem hanım ise haftasonu olanların kritiğini yapmak amacıyla Akış beyle buluşmak için okuldan sonra eve gelmemişti. Ancak yemeğe gelmişti. Bütün kızlarla hep beraber keyifli bir sohbet eşliğinde yemeğimizi yedik ve odalarımıza dağıldık.

Odaya girdiğimizde Buğlem kendini yatağın üstüne sırt üstü attı ve "Çok mutluyum Asel." dedi. Biraz daha zorlasa çizgi film karakterleri gibi gözlerinden kalpçikler çıkacaktı.

"Hayırdır, bu mutluluğunu neye borçluyuz?"

"Akış namaz kılmaya başlamış." bu çok güzel bir haber.

"Çok sevindim, Buğlem."

"Ah, bende."

Onu kendi haline bıraktım ve "Ben biraz uyuyacağım. Sakın beni rahatsız etme." deyip yorganımın altına kıvrıldım. Tam güzel uykuma kavuşacakken telefonum çalmaya başladı. Uykulu olmamdan kaynaklanan garip bir ses tonuyla "Buğlem, kapatsana şunu." dedim. Bir süre daha bekledim ancak ne Buğlem telefonu kapattı ne de telefon kendisi sustu. Sinirle yerimden kalktım ve kimin aradığına bakmadan telefonu açtım.

"Asel, müsait misin?" duyduğum sesle telefonu kulağımdan çekip arayanın ismine baktım Buse yazısını gördüm. Şimdi bir de Buse'yle uğraş.

"Evet, müsait sayılarım."

"Diyorum ki yarın, dersten sonra okulun yanındaki kafede sen, ben ve Buğlem buluşsak?"

"Benim için olur." dedim ve Buğlem'e döndüm ancak uyuduğunu hatta horladığını fark ettim. Tabi o da yoruldu. Hem psikolojik hem de fiziksel olarak. Onun için fazla gergin bir hafasonuydu.

"Buğlem şimdi uyuyor. Ben ona da sorar sana mesaj atarım, olur mu?"

"Tamam canım, bekliyorum."

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Sağolsun Buse bütün uykumu kaçırdı. Yahu kız benden sevdiğim adamı ona ayarlamamı istemişti. Aklıma geldikçe kalbim sıkışıyor, karnım ağrıyordu. Bu ne garip bir histi böyle? Aybars aklıma geldiği için bir yandan kalbim güm güm atarken diğer yandan kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum. Tabi bir de dudaklarımda oluşan ufak tebessüm vardı.

Hah! O beni nasıl görüyor? Kapalı, Müslüman kız erkeklerle kırıştırıyor! Ne kadar çirkin bir iftira. İftiranın güzeli olmaz ancak bu çok kötü ve affedilmesi zor bir iftira. Sevdiğim adamın gözünde düştüğüm durum...

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin