34

3.5K 176 24
                                    

Buğlem'le keyifli konuşmamızdan sonra gece yarısına kadar bolca ders çalışıp uyumuştuk. Şimdi ise alarmdan önce uyanmış Buğlem'e bir şaka hazırlıyordum.

Okul hayatım boyunca ilk defa alarmdan önce uyanmıştım. Başka bir ilk ise ilk defa sırıtarak uyanmıştım. Hayatım boyunca hep somurtarak bir gözüm açık bir gözüm kapalı zor kalkardım. Böyle enerjik ve gülerek uyanan insanların ise delirdiğini düşünürdüm. O güzelim yatak, yastık ve yorgan bırakılıp gülerek uyanılınır mı hiç? Birde rüya gördüysen ve heyecanla devamını beklerken hain alarm çalar ve hazin son. Rüyanın devamını merak edersin ancak bir daha uykuya dakmak ne mümkün? Yatakta bile kalamazsın. Soruyorum size bu şekilde uyanınca insan nasıl gülebilir?

Ancak anladımki öyle olmuyormuş o işler. Aşk denen lanet duygu sana her şeyi yaptırabiliyormuş.

Ne!? Aşk mı dedim ben? İyice kafam bulandı. Bir kere ben Buğlem'e yapacağım şaka için heyecanladığımdan bu şekilde uyandım.

Elindeki işe odaklan Asel! Diye kendi kendimi azarladım ve düşüncelerimi kovup işimi yapmaya devam ettim.

Buğlem'in çalışma masasının önüne gittim ve içinde sim bulunan birkaç küçük kutuyu aldım. Buğlem grafik tasarım okuduğu için böyle şeylerden onda bolca vardı.

Sessiz olmaya özen göstererek Buğlem'in dolabının kapağını açtım ve şampuanını elime aldım. Banyomuz ortak olduğu için şampuanlarımız dolaplarımızda duruyor.

Şampuanın sıkı kapağını güç bela açıp simlerin hepsini içine boşaltırken yüzümde muzur bir gülümseme vardı. İçim kıpır kıpır olurken şampuanın kapağını açtığım gibi tekrar kapattım. Çok komik olacak!

Buğlem'den

Bugün Asel benden erken gittiği için kendi telefonumun alarmıyla uyandım. Sürüne sürüne lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkayıp odaya geldim. Şampuanımı, havlumu falan alıp tekrar banyoya gittim. Suyu ayarladım ve şarkı söyleyerek duş almaya başladım. Şampuanımı kafamın üstünde kaldırıp sıktım. Elime sıkmayı hiç sevmem de. Ellerimi kafama götürüp şampuanı köpürttüm ancak şampuanda bir gariplik vardı. Omuz silkip duşumu bitirip odaya geri döndüm ve üstümü giyinip aynaya baktım ve bakmaz olaydım. Saçlarımdaki simler parlıyordu! "Asel!" diye bir çığlık attım ve saçımı tekrar yıkamak için lavaboya gittim ancak o sırada aynaya bakmadan önce cebime koyduğum telefonuma bir mesaj geldi. Açıp baktığımda Akış aşağıda beni beklediğini yazmış. Şimdi eğer onu bekletirsem. Homur homur söylenir. Sinir katsayım artarken çantamı ve defterlerimi elime alıp yurttan çıktım.

Akış selam verip bana sarılmak için yaklaştığında sinirimi farkedip geri çekildi. Arabaya biniğimizde ise "Neyin var canım? Niye bu kadar sinirlisin?"

"Saçlarıma baksana parlıyor!"

"Eee ne var bunda? Bu güzel bir şey değil mi?" sanırım şu doğal parlaklık olayından bahsettiğimi sanıyor.

"Hayır, seni gerizekalı simden parlıyor!"

"Sim mi döktün kafama?"

"Akış sen iyi misin bugün? Ben manyak mıyım, niye kendi kafama sim dökeyim?"

" Tamam tamam. Sustum."

"Aferin."

Okula geldiğimizde önce kantine gittik. Kantine girdiğimizde ayakta kendine oturmak için masa arayan Asel'le göz göze geldim. Asel'i gözleri irileşirken benimkiler kısılmıştı. Ona doğru ilerlerken o panikle etrafına bakıyordu. Gidip aniden birinin karşısına oturdu. Yaklaşınca farkettim ki Aybars'ın karşısına oturmuş, bana arkasını dönmüş görmediğimi sanarak saklanmaya çalışıyordu. Akıllı kız. Biliyor tabi ne halt yediğini. Ani bir hareketle yanına gitmekten vazgeçtim.

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin