36

3K 156 15
                                    

▶▶Multimedya: Buğlem ve Akış (sadece hoşuma gittiği için üstüne isimlerini yazıp paylaşmak istedim.)

Ben elimdeki çiçeği evirip çevirirken Buğlem sürekli bir şeyler anlatıyordu. Bu çiçeğin anlamını çözmeye çalışıyordum. Pekala aslında çalışmıyordum. Aslında bu çiçeğin anlamını biliyordum fakat kendime itiraf edemiyordum.

Bu çiçek bir şeylerin habercisiydi. Neyin habercisi olduğunu da çok iyi biliyordum.

"Buğlem ben köye gideceğim." Diyerek sözünü kestim.

"Ne zaman?"

"Şimdi. Yani birazdan hazırlanır giderim."

"Bende geleceğim."

"Tamam hadi eve git ve hazırlan. Otobüsle gidelim. Hiç o kadar yol araba kullanacak havada değilim."

"Tamam. Hadi görüşürüz." deyip hızla uzaklaşmaya başladı. Bende iç çekerek çiçeği kitabımın arasına koydum ve yerine kaldırdım.

Ben arada bir köye gidip ordaki çocuklara ders veriyordum. Ancak bu köy rastgele bir köy de değildi. Çok kötü bir durumdaydı. İnsanların bir kısmı çadırlarda yaşıyorlardı ve hemen hemen hepsi İslamiyet 'ten bi' haberdi. İslamiyet'i bırakın hiçbir dinden haberleri yoktu. Düşünebiliyor musunuz, din kavramının güzelliğini bilmiyorlardı. İşte ben onları hem Matematik dersi veriyordum hem de İslamiyet'i anlatıyordum. Bu konuda en büyük destekçim ise yakın çevremdi.

Ancak babam tek başıma gitmeme izin vermiyordu. Abim evlenmeden önce hep onla beraber giderdim. O evlenince bazen babamla bazen de Buğlem'le gidiyordum. İşte şimdi de o anlardan biriydi. Buğlem grafik tasarım öğrencisi olduğu için onlara resimler çiziyor, değişik tasarımlar yaparak onların güzel vakit geçirmesini sağlıyordu.

İşte böylece sadece çocukların değil ailelerinin de güvenlerini kazanmıştım. Hatta bazen çocukları- onların tabiriyle- şehre getirip gezdiriyorduk.

Köye vardığımızda her zaman yaptığımız gibi anne-kız beraber yaşayan küçük ailenin yanına gittik.

Geçen seferki gelişimizde getirdiğimiz radyodan çalan şeye kulak kesildiğimde içime bir sıcaklık doldu. Maher Zain-Neredesin? dinliyorlardı.

Senle var oldu özüm,
Senle hayat buldu sözüm.
Nerdesin?
Nerde o gülen yüzün?

Bu ilahiyide çok severdim. Demek ki yavaş yavaş hedeflerime ulaşıyordum. Bu çok güzeldi.

İlk hedefine ulaştığımda on sekiz yaşındaydım. O zamanlar için en büyük hedefim olan üniversite ve bölümü kazanmıştım. Hayatım için başka bir şey istemiyordum. Daha fazla yapmam gereken bir şeyin kalmadığını düşünüyordum. Ancak o işler o kadar değilmiş. Anladım ki inandığım bu dini, öğrendiklerimi, aldığım bilgilerin hepsini paylaşmam gerekiyor. Daha bunları bilmeye ihtiyacı olan bir sürü insan var. Sadece kendime saklayarak bencilli yapamam değil mi?

Bunu bu köye her geldiğimde çok daha iyi anlıyorum. Tek amaçları hayatta kalmakken şimdi yavaş yavaş bir dinleri olmaya başlıyor ve bu dine inanmaya devam ettikçe hayatlarının değiştiğini ve ilk defa manevi bir duygu tatmanın mükemmelliğini farkettikçe ne için yaşadıklarını da öğreniyorlar. Sevginin gücünü öğreniyorlar. Aslında onlarla beraber bende çok şey öğrendim. Ama bunları kendime saklamak mecburiyetindeyim. Sonuçta bu olayı da dillendirmeye gerek yok, değil mi?

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin