30

3.5K 191 12
                                    

Bu sabah Buğlem'in bitmek bilmeyen aramasıyla uyandım. Ben kapatıyordum, o arıyordu. Telefonumu neden sessize almadığımı bende bilmiyorum. Sanırım o kafayla akıl edemedim.

Gözlerim yarı açık yarı kapalı telefonu bağırarak açtım. Buğlem ise çok acil bir durum olduğunu hemen onlara gitmem gerektiğini söylemiş ve benim güzel mi güzel, tatlı mı tatlı uykumu açmayı başarmıştı. Ne olduğunu ona sormayı akıl edemeden alel acele giyinmiş, annemlere aynen Buğlem'in söylediklerini iletmiş ve oraya varıp olayı anladığımda onları arayıp bilgi vermek için söz vermiş bir şekilde arabama atlayıp Buğlem'lere gelmiştim. Gelin görün ki Buğlem hanımın 'çok acil' dediği şey dip bucak temizlikmiş. Dip bucak temizliğin annemin lügatındaki anlamını size anlatmıştım. Bilirsiniz ki annelerimizin dip bucak temizlik anlayışı hep aynıdır.

Olayı öğrendiğimde önce Buğlem'e bağırmış ardından anneme haber vermiştim. Annemler ise kimseye bir şey olmadığı için sevinerek sıcacık yataklarında biricik uykularına devam etmişti.

Ben mi? Ben ise şu an koltuğun tozunu alırken pis toz bezinin üstünde yarım kalan uykuma devam ediyordum. Pis mis ama rahatmış kerata. Toz bezinden bahsediyorum arkadaşlar yanlış anlamayın.

Bu kadar uykusuz olmamın sebebi ise gece uzun süre Aybars'ı düşünüp beni okul bahçesinde tuttuğu ânı hatırlayıp ağlamıştım. Ağladım çünkü... Ben erkeklerden uzak durmaya çalışmama rağmen o bana dokunmuştu. Bu... Bu zinaydı. Bu günahtan nasıl kurtulacağım? Ayrıca ben bunun için ağlarken Buse'nin gözümün önünde Aybars'a yaklaşmaya çalışmasını izleyecektim.

Kulağımın dibinde Buğlem'in bağırmasıyla toz alma işlemine devam ettim.

Hani bugün Akış gelecek ya işte bütün bu dip bucak temizlik o yüzden.

"Sahi Orhan amca nerede?"

"Annem onu kovdu çünkü 'elin oğlu için ne gerek var bu kadar temizliğe' deyip huysuzluk ediyordu işte annem de dayanamadı." deyince gülmeye başladık.

Orhan amcam kızının mutluluğunu istiyordu ancak aynı zamanda onu hiç kimseyle paylaşmak istemiyordu. Her babanın yapacağı gibi. Akış inşAllah Orhan amcanın yanında bir densizlik yapmaz da bu günü kazasız belasız atlatırız.

Üst katı Sevde teyze hallediyordu biz de Buğlem'le beraber alt katı temizliyorduk. Tam bitirip oturduğumuz sırada Sevde teyze geldi ve "Siz daha yeni mi bitirdiniz? Ben tek başıma üst katı bitirdim. Hadi hiç oturmayın. Hemen mutfağa geçiyoruz." demesiyle bu seferde mutfağa geçtik. Sevde teyze yapacağımız şeyleri saymaya başladı: "Börek, poğaça, iki çeşit kek, kurabiye, patates salatası, amerikan salatası..." derken lafını kestim.

"Sevde teyzeciğim sözünüzü balla kesiyorum ve affınıza sığınarak soruyorum. Bence Akış Orhan amcanın karşısında heyecandan bunların hiçbirini yiyemeyecek. İki üç çeşit yapsak yeter. Hem boşa gitmemiş olur."

"Olur mu kızım öyle şey. Dediklerimin hepsi yapılacak."

Sevde teyzeyi ilk defa böyle otoriter görüyorum. Normalde çok tatlı bir kadındır. Sanırım misafir geleceği zaman sıkı yönetim komutanı olup çıkıyor.

Buğlem yavaş yavaş bana yaklaşarak kulağıma eğildi. "Annem böyle günlerde kendini Nazi kampında komutan sanıyor." tahminim doğru çıktı.

Şu anda kendi evimize gitmiş kıyafetlerimi almış ve geri gelmiş üstümü giyinmekteyim. Ben Buğlem'in odasında giyiniyorum Buğlem ise misafir odasında giyiniyor.

Ayak bileklerimin bir karış üstünde bir tunik, bol bir pantolon giymiş ve eşarbımı bağlamak için aynanın karşısına geçmiştim. Onu da bağlayıp aşağıya indim ve hep beraber Akış paşamızı beklemeye başlamıştık.

Buğlem çok heyecanlıydı. Hatta bir ara Orhan amca sinirlenmiş 'beni bile böyle bir heyecanla karşılamamıştın' demişti de Buğlem biraz olsun sakinleşmişti. Ya da korkusundan sesini çıkartamıyordu. İkinci seçenek daha muhtemel tabii.

Sonunda beklenen an geldi ve kapı çaldı. Hep beraber kapıya giderken Sevde teyze "Hadi Orhan" dedi yoksa Orhan amcanın geleceği yoktu. "Bir de hazır ola geçseydik." diye homurdanarak geldi. Sonunda kapıyı açtık ve Akış'ı karşıladık. Ufak bir tanışma faslından sonra yemek masasına geçtik. Buğlem tam Akış'ın yanına oturacağı sırada Orhan amca "Kızım Asel'in yanına otursana. Arkadaşını yalnız bırakma." deyince
mecburen "Tamam baba." diyerek benim yanıma oturdu.

Orhan amca Buğlem'i Akış'ın yanına oturmamıştı ancak karşısına oturtmuştu. Sanırım bunun farkında değil. Yemeği de kazasız belasız atlattık ve sıra çaya geldi. Tabii çaya gelene kadar Orhan amca Akış'ı bir güzel sorguya çekmişti bile. Bir ara Orhan amca "Madem kızımı seviyorsun neden evlenmek için bu kadar bekledin?" diye sorunca Akış "Biz ikimizinde okulu bitsin diye bekledik." deyip Buğlem'den onay almak için ona döndü ve "Değil mi bebeğim?" dedi. Olmadı Akış. Sondaki o 'bebeğim' olmadı. Orhan amca ayaklandı ve "Sen kime bebeğim diyorsun!?" diye bağırdı ancak şükür ki onu sakinleştirmeyi başardık.

Sevde teyze lavaboya gitmek için ayaklandı. Orhan amca da bizi mutfağa çay doldurmaya yolladı. Geri döndüğümüzde Akış rahatlamış, Orhan amca ise gülümsüyordu. Allah Allah ne konuştular acaba? Neyse Buğlem Akış'tan öğrenir bana da anlatır nasıl olsa.

Biraz sonra Akış'la beraber bende çıktım. Çünkü gece saat 12.00'de otobüse binip Eskişehir'e dönecektik. O yüzden arabayla eve geçtim.

Saat epey geç olduğu için beni otogara babam bıraktı ve Buğlem'le beraber otobüse bindik.

Bu sefer ailemle çok fazla vakit geçirememiştim ancak onların beni anlayacağına eminim. Yani inşAllah...

⚫⚫⚫

Merhabalar!

Bu bölüm önceki bölümün devamı niteliğinde olduğu için kısa süre içinde geldi. Maalesef kendisi de kısa.

Keyifler nasıl?

Karneler nasıl bakalım?

Tatilinizi nasıl geçireceksiniz? Ben fazlaca ders çalışmayı planlıyorum.

Beklerim;
Ask.fm/uykucupirremsess

Allah'a emanet olun!😘

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin